TBMM Başkanı ve Türkiye sağının ABD'ye bağlılık yemini

Kamil Tekerek, İsmail Kahraman'ın Che Guevara açıklamasını değerlendiriyor.

Türkiye toplumunun iki tane temel değeri vardır. Biri aydınlanmacılık (laiklik olarak da düşünebilirsiniz), diğeri ise anti-emperyalizm (yurtseverlik olarak da okuyabilirsiniz).

Ülkemizdeki ilerici insanların sahip çıktıkları başka değerler de pek tabii ki vardır. Ancak bu ikisi gerek politik, gerekse ideolojik olarak iki tane mihenk taşıdır.

Bu toprakların ilerici insanları açısından bu iki başlıktan kolay kolay vazgeçmek mümkün değildir.

Biliyorsunuz, gerici ve geçmişi emperyalizm uşaklığı ile bezeli bir TBMM başkanımız var. Daha öncesinde de Anayasa’dan laikliğin kaldırılması yönünde çıkışları olmuştu ve büyük tepki toplamıştı.

Şimdi ise, dolaylı olarak bu ülkedeki anti-emperyalist birikimi hedef alan saçma sapan açıklamaları ile gündeme oturdu. Yıllardır sağ siyasetin içerisinde olan bir şahsın bunları şans eseri ya da bunamış olmasından dolayı yapması pek mümkün değil.

Verilen mesaj çok açık bir şekilde görülmelidir.

Geçmişte 6. filonun önünde secde edenler, Kanlı Pazar’a imza atanlar, Milli Türk Talebe Birlikleri’ni kurarak anti-komünist mücadelenin bayrağını yükseltenler bugün Amerikancılığın günümüzdeki temsilcileri olmaya devam etmek zorundalar.

Bununla birlikte artık Türkiye siyasetinde yüksek mevkileri işgal ettikleri için görevlerini çok daha rahat yapacaklarını düşünüyorlar. Laikliğe saldırmaları bu yüzden, anti-emperyalist düşünceyi de karşılarına almalarını da böyle görmek gerekir.

Tam da 30 Ağustos öncesinde, Suriye’ye giren “Fırat kılıç kalkan” ekibi sayesinde Türkiye ABD ile cilveleşirken, TBMM Başkanı’nın aklına milli değerlerimiz geliverdi. Bunu da “yerli ve milli olmayan Che’nin eşkiyalığı” söylemi üzerinden şahlandırmaya çalışsa da sanıyoruz ki toplumsal açıdan bir karşılığı olmadı. Tersine önümüzdeki günlerde ülkemizdeki Che ilgisi ve sevgisi artacaktır.

İkinci olarak emperyalizme verilmek istenen mesaj açıktı: “Biz gençliğinden itibaren sizlere secde ve hizmet eden bir nesil olarak anti-emperyalistleri sevmeyiz ve ilelebet size hizmet etmeye hazırız.” Her ne kadar şu aralar ABD Küba ile ilişkilerini düzelttiğini dünyaya pazarlamaya çalışsa da Küba Devrimi, onun anti-emperyalist karakteri ve önderleri ABD’nin hiç sevmediği şeyler olmaya devam ediyor.

Dolayısıyla eğer ki TBMM Başkanı 30 Ağustos’un hemen öncesinde böyle bir açıklama yapıyorsa bu bir bağlılık yeminidir. Bağlılık emperyalizme ve onun politikalarınadır.

Türkiye sağ siyaseti pragmatisttir, korkaktır, gericidir, halk düşmanıdır. Bunların da ötesinde emperyalizm işbirlikçisidir.

Günümüzdeki sahte kafa tutmalara bakmayın.

Darbe öncesinde de, sonrasında da iki tane siyasi başlık üzerinden Türkiye ABD tarafından büyük işbirliğine zorlanacaktır diyorduk.

Birincisi, Suriye ve Ortadoğu politikası.

İkincisi ise Kürt sorunu.

Ayrıntılarını gündelik olarak takip etmekle birlikte sanıyoruz ki ikisinin de ana hatlarında önemli mesafeler kaydedildi. Bölgedeki Kürt kartı ABD’nin eline geçti, Fırat Kalkanı operasyonu ile birlikte Türkiye ve ordusu, ABD’nin Suriye’deki önemli bir kara gücü olarak tanımlanmış oldu.

Türkiye sağının, AKP iktidarının ve ülkemizdeki sermaye devletinin bunu büyük bir dış politika başarısı, Kürt sorununda ipleri tamamen elinde tutma ve ABD’ye kafa tutma, Mercidabık Savaşı’nın yıldönümünde Suriye’ye giren ordumuzun Kürtlerin Fırat’ın batısına geçmesini engellemesi olarak topluma anlatması mümkün

Ancak ortada duran gerçeklerin perdelenmesi o kadar da kolay olmayacaktır. Çünkü tepeden tırnağa emperyalizme bağımlı olan bu rejiminin hareket alanı sadece sıkı pazarlıkçılığa ve gündelik görüntülere kalmıştır.

TBMM’nin gerici ve Amerikancı Başkanı ise yapması gerekeni yapmış, Türkiye ABD ilişkilerinin “yeniden yakınlaştığı” şu günlerde, Kübalı anti-emperyalist devrimciyi eleştirerek Türkiye sağının emperyalizme bağlılık yeminini bu sıcaklaşan anların fon müziği olarak ülke ve dünya kamuoyunun ilgisine sunmuştur.

Türkiye’nin ilerici birikimi ise ne laiklik, ne de yurtseverlik konusunda asla taviz vermeyecek ve tüm gericileri ve işbirlikçileri gitmeleri gereken yerlere gönderecektir.