Söz bitti...

Emeği ile geçinen bizim gibi milyonlarca yurttaş için gün geçtikçe yakıcılığı daha da artacak bir gündem maddesi olma özelliği taşıyan Anayasa-Başkanlık-Yerel Yönetimler gibi çeşitli kritiktartışma başlıklarının sağlıklı bir tahlilinin yapılabilmesi için resmin bütününe bakılması gerekmektedir. Bu konuya hassasiyet, derinlik ve bütünlükle bakıldığında ise bazı tespitlerin yapılabilmesi daha sağlıklı halegeliyor. Bugün, AKP’nin kurmaya çalıştığı ikinci cumhuriyet... View Article

Söz bitti...

Emeği ile geçinen bizim gibi milyonlarca yurttaş için gün geçtikçe yakıcılığı daha da artacak bir gündem maddesi olma özelliği taşıyan Anayasa-Başkanlık-Yerel Yönetimler gibi çeşitli kritiktartışma başlıklarının sağlıklı bir tahlilinin yapılabilmesi için resmin bütününe bakılması gerekmektedir.

Bu konuya hassasiyet, derinlik ve bütünlükle bakıldığında ise bazı tespitlerin yapılabilmesi daha sağlıklı halegeliyor. Bugün, AKP’nin kurmaya çalıştığı ikinci cumhuriyet rejiminin, Türkiye Cumhuriyeti’nde hayata geçirilebilmesi için bazı başlıkların olgunlaşması gerekmektedir. Bu gerekliliğin uygulanabilir seviyeye gelmesi, ikinci cumhuriyet rejiminin yerleşememe sancısı sonucu, yaşanılan sıkışmanın aşılabilmesihem AKP’nin palazlanmasını sağlayanlar hem de AKP’nin kendi elleriyle palazlandırdığı yerli ve yabancı işbirlikçileri için bir mecburiyet halini almıştır. Olgunlaşma kavramının düzen açısından somut karşılığı ise tüm hukuksuzlukların yasal statüye kavuşturulması ile birlikte hesap verilebilme olasılığının dahi ayak bağı olarak görülüp tedavülden kaldırılması ihtiyacıdır. İkinci cumhuriyet rejiminin hayata geçirilmesi aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası emperyalist-kapitalist sistemle daha dauyumlu hale gelebilmesinin ön koşulu olarak okunmalıdır. Dolayısıyla ikinci cumhuriyetin yaşamış olduğu yerleşememe sorunu devam ettiği sürece özellikle AKP’nin de daha fazla sıkışma yaşamak durumunda kalacağı aşikar. Fakat AKP’nin rahatlıkla nefes alabildiği zamanlar da maalesef yok değil. Alınan her nefesin aynı zamanda hareket alanını genişletmesiyle manevra yapabilme şansı yakalayıp, gündemi değiştirme ve suçların üzerini örtme gibi sonuçlar doğurduğuna çokça şahit olduk.

Bu noktada bir soru sorulması gerekiyor! AKP kimlere güveniyor? Nasıl ayakta kalabiliyor?

Öncelikle akıldan çıkarılmaması gereken bazı noktaların altını çizmekte fayda var.

  • AKP, kapitalist düzenin sıradan bir partisi değildir.
  • Soyut anlamda dahi cumhuriyet kavramının kendisiyle kavgalı ve kan uyuşmazlığı yaşayan gerici bir birikime sahiptir.
  • Kuruluşunda kendisine bahşedilen ve yüklenen misyon gereği tam boy Amerikan projesidir.
  • Emperyalizmin özellikle 1980 sonrası hızkazanan yeşil kuşak projeleri ile birlikte pompaladığı neo-liberal dalgaya gayet uygun ve hemen her başlıkta şekil değiştirebilen bir kimyaya sahiptir.

Sonuç olarak birinci cumhuriyete ait tüm üst yapı kurumlarını ortadan kaldırmış olması, Türkiye yakın tarihinde yer almışdiğer tüm iktidarlardan farkını göstermesi açısından altı çizilebilecek bir diğer kritik noktadır.

Fakat tüm bu kesişim kümesine rağmen AKP’nin güven içerisinde olmasının mümkünatı yoktur. En basitinden Türkiye’nin dış politikasına bakmamız yeterli olacaktır. AKP’nin sürüklediği Türkiye, Ortadoğu konusunda çıkmaz sokağa girmiş ve saplanmıştır. Sınırların kevgire döndüğü, her gün yüzlerce insanın can verdiği ve tarifsiz acıların yaşandığı bölgede rol kapmak, özne olmak için binlerce cihatçı teröristi bu topraklarda beslemiş, büyütmüş, tedavi etmiş ve ucuz petrol ticareti yapmıştır. Bu da yetmezmiş gibi kana susamış ellere verilen bombalar Reyhanlı’da, Suruç’ta, Ankara’da halkımızın bedeninde patlamıştır.

Tüm bu yaşananlar gösteriyor ki AKP’nin meclis siyasetinden yana hiçbir çekincesi bulunmamaktadır. Yakın geçmişe bakacak olursak AKP’nin neden bu şekilde düşündüğü anlaşılabilir bir durumdur. Kaldı ki 13 yıllık AKP iktidarına bakıldığında çok açık ki etkili bir düzen içi muhalefetin dahi yer almadığı bir meclisten söz ediyoruz. Doğal olarak AKP’nin hem kafasının rahat hem de kendisini güven içinde hissettiği yerin ceylan derisi koltuklar olduğunu görmemiz gerekiyor.

Haziran direnişi ve 17-25 Aralık süreçlerini yaşamış bir parti düşünün ki, bir de son seçimlerde sandıktan oylarını arttırarak çıkmış olsun. Memleketin geleceğine dair kaygı taşıyanların ‘’bu halk adam olmaz‘’ diyerek suya sabuna dokunmadan ‘’yüksek siyaset’’ üzerinden siyasetsizlik ve sorumsuzluk sergileme lüksü bulunmamaktadır.

Milyonlarca yurttaşın umutlarını sandığa kapatıp üzerini mühürleyenlerin, AKP’ye düzenli aralıklarla suni teneffüs yapanların, bugün ülkenin içinde bulunduğu gerici, piyasacı ve işbirlikçi düzende sağlam çark arayanların olası krizlerin ötelenmesindeki payı reddedilemez bir gerçekliktir.

Bu ülkenin işçileri, gençleri, kadınları ve tüm aydınlık yüzlü insanları artık bir karar vermelidir.

Ya Sosyalist Cumhuriyet ya barbarlık düzeni…