Şirvan'da düşenler, NATO'da yükselenler...

Aysel Tekerek yazdı: Şirvan'da düşenler, NATO'da yükselenler...

Zamanında günlük Sol Gazetesi’nde Sırrı Süreyya Önder, ilk ve son yazısında özetle Türkiye’de işçi sınıfnın Kürtleştiği, Sosyalistlerin sınıfın Kürt kimliğini hesaba katarak mücadele vermesi gerektiğini kaleme aldığını hatırlıyorum. Bu özetin özünü ise ulusal bir hareketin önceliğini öncelik edinemeyenlerin sınıfa ulaşamayacakları düşüncesi oluşturuyordu.

Sırrı Süreyya, kaba bir vur kaç yöntemini denemiş, “Ne yapıyorsunuz la devrimciler?” tadında bir üslup ile dönemin solda duran gazetesinde neredeyse okurları Kürt hareketine davet etmişti. Sırrı’ya kalsa Kürt hareketi Kürt işçilerin ihtiyacını karşılıyor, onların ekmek davaları ile kimlik davalarını birleştiriyordu. Sınıf Kürtleşmişse, sınıf siyaseti de Kürtleşmeliydi…

Şimdi Sırrıyı bir geçelim.

Ülkenin komünistlerinin daha Kürt hareketi yok iken Kürt sorununa dair kafa yorduğunu, mücadele başlıkları arasına aldığını ve bunun da bedelini ödediğini, halen de kimsenin söylemeye cesaret edemediği ulusal sorun çözümlerinin olduğunu bir kenara not ederek devam edelim.

Türkiye işçi sınıfının karakteri, gelişimi, her anlamda dağılımı bu yazının kapsamını oldukça aşıyor. Bugün ülkemizde Kürt işçi aç, Samsun’daki işçi ise tok olmadığına göre yani ikisi de aç olduğuna göre; veyahut, ülkemizde inşaat sektöründe Kürt işçiler çalışırken diğer sektörlerde yüzde yüz bir makinalaşma olmadığına göre sınıfın Kürtleşmesi kavramı ancak Kürtleşen bir siyasetin konusu olabilir.

Neden mi?

Çünkü ülkemizde Kürt sorunu çözülmeden hiçbir şey çözülmez diyenlerin, asıl sınıf sorunu çözülmeden Kürt sorunu çözülmez diyenlere “bak biz de o da var” demesi, sınıfın ancak sol bir gazetede yazarken akla geldiğinin ispatlı bir gerçeğidir.

Ortada bu konu ile ilgili harıl harıl yürüyen tartışmalar var da ben bunları yazıyor değilim. Ama ortada Türkü, Kürdü, Amerikalısı, Avrupalısı ile birlikte harıl harıl sömüren bir patron sınıfı var ve kanlı elleri ülkenin her yerinde, her gün müthiş bir hızla geziniyor.

Şirvan’da katledilen maden işçileri mecliste bir soru önergesi olma hakkını OHAL dönemi uygulamalarından dolayı kaybediyor. Ne gam…

Berat Albayrak sırıtıyor. Neye ihtiyacınız var diyor gözü yaşlı ailelere, maddi manevi… Aileler sorumlular diyor da gerisini getiremiyor, Sorumlu karşısında duruyor.

Barbarlık, Şirvan’da göçük altında can veren işçinin bacağı ile Suriye’de cihatçıların bombaları altında kalan küçük kızın kanlı başını bir saniye arayla servis ediyor.

Şirvan’da kayıp işçilerin bedenleri aranırken, HDP’li vekil Ziya Pir, NATO’nun Parlamenterler Meclisi başkan yardımcılığına seçiliyor.

Sınıf diyorsan Kürt; Kürt diyorsan NATO’ya gel hesabına ne kadar hızlı gelindi? Ne yazık…

Ve daha da yazık olan şey, şimdi aynı gazete devam ediyor olsaydı, Sırrı Süreyya’nın yazması istendiğinde, “emperyalizm diyorsunuz ya sosyalistler gelin kaleyi içeriden fethedelim” konulu bir yazı kaleme alacağının bugün tahmin edilmesidir.

Soma ve Şirvan sınıfın karakterinin aynasıdır. İçinde değiştirilmesi çok şey olan bir ayna.

Ancak komünistler şaşı bakıp şaşırmayacaklar ve ancak komünistler aynı anda iki yere de bakabileceklerdir.