RÖPORTAJ | Fizikist: Bilimi insanlara ulaştırma ve sevdirme inadımıza devam edeceğiz…

Bu yıl, hatta bugünlerde 8. yılını kutlayan Fizikist Türkiye’de bilimi gündemimiz haline getiren nadir sitelerden birisi.

RÖPORTAJ | Fizikist: Bilimi insanlara ulaştırma ve sevdirme inadımıza devam edeceğiz…

Bilimin sesi röportaj dizimizin bugünkü misafiri Fizikist. Bu yıl, hatta bugünlerde 8. yılını kutlayan Fizikist Türkiye’de bilimi gündemimiz haline getiren nadir sitelerden birisi.

Röportajımızı Fizikist kurucularından Emre Altın ile gerçekleştirdik.

İşi sahiplerine bırakalım…

Bu hafta 8. yılınızı doldurdunuz, öncelikle sizi inadınız için tebrik ediyoruz ve devamını diliyoruz. Fizikist’i biraz tanıyabilir miyiz? Nasıl yola çıktınız?

@byemrealtinEmre Altın: Fizikist ilk olarak 2008 yılında lise ve üniversite öğrencilerine ders dokümanı sağlamak için ortaya çıkardığımız bir oluşumdu. Bilimin gündemi o kadar hızlı ilerliyor ki biz de bu ilerleyeme kayıtsız kalamadık ve bilimsel gelişmeleri de işin içine katalım dedik. Öğrencilerden ve öğretmenlerden topladığımız geri bildirimler sayesinde içerik üreten ve derleyen bir platform haline geldik. Tabii ki bu süreçte bizi takip eden kitlenin büyük bir etkisi var. Türkiye’de okullarda verilen eğitimin yeterli olmadığı aşikâr. Kurulduğumuz yıllarda günümüzde olduğu gibi sosyal medya çok fazla kullanılan mecralar değildi. Bu yüzden insanlar ulaşmak istedikleri bilgilere birkaç saatini ayırarak ulaşabiliyordu. Biz de bu sürece katkıda bulunalım istedik. Ve sosyal medya aracılığıyla bilimsel gelişmeleri bilim severlere duyurmaya çalıştık. Hala da bunu yapmaya çalışıyoruz. Günümüzde fazlasıyla kullanılan bu mecraların da Fizikist’in tanınmasında büyük bir katkısı var. Sorunuzun başında belirttiğiniz inadımızı aslında insanların öğrenme isteği tetikliyor.

Bugün bilimin dünyada hızla ilerlediğini görüyoruz. Bu ilerlemenin toplumsal bir karşılığı olduğunu düşünüyor musunuz?

E.A.: Bilim dünyada hızla ilerliyor ancak bunun toplumsal karşılığı tartışmaya açık bir konu. Çünkü artık herkes doğru veya yanlış her bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Burada önemli olan nokta insanların ulaştıkları bilgilerin doğruluğunu ne kadar sorguladıkları. Bilimi sevmek önemli tabii ki ama sorgulamak da bir o kadar önemli. Sorgulama oranı ne kadar düşükse, bu ilerlemenin toplumsal karşılığı da bir o kadar az olacaktır. Türkiye’de bilimle ilgili yeterli alt yapısı bulunmayan, sosyal medyadaki gücünü insanları yanlış yönlendirmeye harcayan birçok oluşum var. Bu yüzden bu tür yayınlarda hata sayısı daha da artıyor ve insanlar yanlış bilgileniyorlar. Kısacası toplumsal karşılığın olması için burada iki tarafa da görevler düşüyor. Yayıncıların sunduğu içeriklerin doğruluğu ve okuyucuların sorgulaması. Bunların ikisi de sağlandığında toplumsal bir karşılığı olabileceğini söyleyebiliriz.

Türkiye’de bilim sizce ne durumda?

E.A.: Sosyal medyada dolaşan Bedirhan adındaki bir çocuğun videosunu izlemişsinizdir. Bu videoda Bedirhan bir deney yapmaya çalışıyor ama anneannesi buna izin vermiyor. Sonrasında anneannesi Bedirhan’ın önündeki deney malzemelerini topluyor. Günümüzde de buna benzer farklı örnekler mevcut. Siz bir şey yapmak istiyorsunuz ama yapılmasına izin verilmiyor ya da destek bulamıyorsunuz.

fizikistYazarlarımızdan Ebru Şimşek’in Türkiye’de bilimin neden gelişmediği ile ilgili yazdığı bir yazıda, Türkiye’de bilimin, bilimle aktif olarak uğraşan kitle dışında yeterince önemsenmemesinden bahsediyordu. Bu görüşe tamamen katılıyorum.

Bilimsel bir etkinlik yapmak istiyorsunuz ama etkinlik alanı bulamıyorsunuz. Çünkü etkinlik alanları, bilimsel bir etkinliğin yanında çok gereksiz sayılabilecek farklı etkinliklerle doldurulmuş. Muhatap bulamıyorsunuz. İnsanlar bilime çok meraklı ve gerçekten bir şeyler öğrenmeyi seviyorlar. Bunu gerçekleştirdiğimiz Fizikist Bilim Konuşmaları’nda da tecrübe ettik. Bu durumda yapılması gereken bilimsel etkinliklerin çoğaltılması ve bu tarz etkinlikler için etkinlik alanlarında daha çok ver verilmesi. Bunun haricinde kurum ve kuruşların bilim konusunda daha fazla yatırım yapması ve insanlara bilimi sevdirecek çalışmalar yapılarak insanların buna teşvik edilmesi gerekiyor.

Son günlerde gündemimize giren ve Sabahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısının yaptığı açıklamalar var. Bilim yuvası olması gereken üniversitelerde bir rektör yardımcısının “cahilliğe övgüsü” nasıl değerlendirilebilir?

E.A.: Önceki sorunuzda kurum ve kuruluşların bilimi sevdirecek çalışmalarda bulunması gerektiğinden bahsetmiştim. Burada görülüyor ki asıl sorun bize bilim alanını sağlayacak tarafta. Ülkeyi ayakta tutacakların cahil halk olduğunun söylenmesi kabul edilebilir bir şey değil. Bu tezi savunan tarzda kişiler bu kurumlarda yer aldıkça ülke olarak zaten bir yol alamayız. Hatırlarsanız projesi TÜBİTAK tarafından beğenilmeyen ve dünyanın en prestijli fizik yarışmasında aynı projeyle birinci olan bir İlayda Şamilgil var. Bu tür kurumların başında cahilliğe övgü yapan kişiler oldukça, kendi insanımıza ödülleri hep başkaları verecektir. Bu örnek ülkemizdeki kuruların bilime verdikleri önemi kısaca açıklıyor.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

E.A.: Gerçekten bilimi seven ve anlamak isteyenler doğru kaynakları takip etmeye çalışsınlar. Ve sorgulamayı hiçbir zaman ihmal etmesinler. Bilimi magazinselleştirmeye malzeme etmeyen bir yayıncılık anlayışının olması gerekiyor. Bu anlayış olmadığı sürece, haberlerde dünya 3 gün kararacak tarzı bilim dışı haberleri görmeye devam edeceğiz. 8. yılımızı doldurduğumuzu belirten sosyal medya paylaşımlarımızın altına, “sizden öğrendiklerimle çocuklarıma hava atıyorum”, “bilimle hiç alakam yokken bana bilimi sevdirdiniz”, ”bilime devam, hiçbir yere kaybolmayın” tarzında yorumlar aldıkça ve öğrenciler bizi okullarında bilim köşesi haline getirip haberlerimizi duvarlara asmaya devam ettikçe, 8 yıldır yaptığımız gibi bilimi insanlara ulaştırma ve sevdirme inadımıza devam edeceğiz.