Robert Fisk, IŞİD kuşatmasına yıllarca direnen Suriyeli askerleri yazdı

İngiliz gazeteci Robert Fisk, Halep kırsalındaki Kuveyris Üssü'nde cihadçı kuşatmaya karşı 2 yıl direnen askerleri yazdı.

Robert Fisk, IŞİD kuşatmasına yıllarca direnen Suriyeli askerleri yazdı

İngiliz gazeteci Robert Fisk, 1000’e yakın Suriyeli askerin kaybına malolan destansı direniş sayesinde IŞİD kuşatmasından kurtarılan Kuveyris Hava Üssü’nü kendi gözlemleriyle anlattı.

Halep’teki Kuveyris Üssü, Nisan 2013’te ‘ılımlı’ cihatçı grupların, ardından 2014 baharında IŞİD’in kuşatması altına girmişti. Türkiye’ye yakın Halep kırsalında stratejik öneme sahip üs 10 Kasım 2015’te Suriye ordusu tarafından bütünüyle geri alınmıştı.

Kuveyris Üssü’ne giden ilk Batılı gazeteci olan Fisk’in Independent‘ta yer alan yazısını, Al Masdar Türkçe‘den Melih Akıllı çevirdi:

IŞİD’e iki yıl direnen, geride ölüm ve yıkım bırakan Kuveyris Hava Üssü’nün İçinden…

Suriye’nin kuzeyindeki Kuveyris Hava Üssü’nün dışındaki çöl alandaki kum tepelerinde, halen IŞİD militanlarından geriye kalan kalıntılar mevcut. Bir iskelet, güneşin alnında sabit olarak duruyor. Bir askeri bottan çıkan kemikler; çürümüş insan cesetlerinin altındaki gri muşambalar, dış duvara saldırmak isteyen intihar saldırısı için kullanılan yanmış tank tepelerde duruyor.

Üç yıl boyunca, Suriye Ordusu askerleri, hava kuvvetleri öğrencileri, askeri eğitmenler ve hatta aşçılar bile IŞİD’e karşı savaştı. Bölgeyi savunan Hava Kuvvetleri Generali Munzer Zaman’ın açıkladığı bilançoya göre, Kuveyris Hava Üssü’nün savunan toplam 1100 askerden 800’ü hayatını kaybetti.

fisk3

Kuveyris’i savunan Hava Kuvvetleri Generali Munzer Zaman

IŞİD, Suriye Ordusu’ndan ele geçirdiği bomba yüklü zırhlı araçlarla hava üssünün Rakka Otoyolu kısmındaki 15 kilometre uzunluğundaki kısmından hangarlara ve karargah binasına iki büyük saldırı gerçekleştirdi. Mahir adındaki istihbarat görevlisi, bize saldırıların yapıldığı noktadaki 30 metrelik beton yığınını gösterdi. Mahir, “5 arkadaşım burada öldü” dedi ve ekledi: “Sadece bir el ve bir vücut parçası bulabildik, hepsi bu.” Mahir, arkadaşlarından geriye ne kadar az kişi kaldığını kollarıyla gösterdi: “Halen yığınların altındalar, ve biri de general.”

Eğer Suriye Ordusu bu iğrenç savaşı kazanırsa, Suriye’nin en büyük şehri Halep’in 38 mil doğusundaki bu kuşatmanın hikayesi, cesaret ve direnişin destanı olarak defalarca anlatılacak. Eğer ordu kaybederse, bu kuşatma “Acımasız rejim güçlerinin İslam’ın şehitlerine karşı olan savaşı” olarak kötülenecek. Hava üssü çevresindeki zarar görmüş köyler ve camiler, bu zalim savaşın şahitliğini yapacak. Harap olmuş köyler, havan delikleri bulunan, çatısı uçmuş ve minaresi devrilmiş bir cami, un ufak olmuş taşlarıyla bir mezarlık var.

General ‘Kaplan’ Süheyl ve General Salih 6 ay önce rotalarını Rakka Otoyolu’na çevirdiklerinde savaş henüz bitmemişti. Burada bulunduğum günler boyunca 122 mm’lik silahlar, toplarını halen çöle doğru gönderiyordu. General Zaman, ön cephede savaşan ve topçu desteği için haykıran askerlerin isteklerine cevap verebilmek için sohbeti sık sık kesiyordu. Topçu ateşine izin vermek için bilgisayarındaki haritalar üzerindeki koordinatlara çizikler atıyordu ve ofisinin camları patlama sesleriyle sürekli tangırdıyordu.

Bugün bile, Kuveyris Hava Üssü’nün doğu kısmındaki kimsesiz çift yönlü otobanda yanmış fabrikalar ve havaya uçmuş evler var, çünkü kuşatılmış askerleri kurtarmak aynı zamanda yıkıcı bir iştir. Halen Fah, Mir ve El Hüsen köylerini haritada bulabilirsiniz, fakat onlar artık yoklar. General Zaman Suriye’nin teröristlerin gelişinden öncekinden de daha iyi şekilde yeniden inşa edileceği konusunda ısrar ediyor ve biz sadece haklı olduğunu umut edebiliyoruz.

‘Stalingrad’dan sonraki en büyük kuşatma’

Zaman için teröristler IŞİD ve Nusra Cephesi -kendisi onlar arasında ayırım yapmıyor- ve hava üssünü savunmasından kalan kasvetli ve sert anılara sahip. “Düşmanımız!” diyor, “Sadece iki seçeğe sahip, ölüm ya da ölüm, başka seçenek yok.” Kendisine, Suriye – Lübnan sınırı batı bölgesinde uçuş yaparken Nusra bölgesine düşüp kendisini rehin alanlar tarafından infaz edilen Suriye Ordusu pilotu General Nevraz Hasan’ı tanıyıp tanımadığını sordum, Zaman başı ile onayladı. “Tabi ki tanıyorum, çok iyi tanıyorum. Evli bir adamdı ve çocuğu yoktu. Fakat teröristlerin izlediği yollar bizi terörize edemeyecek. Bizim hava üssümüz 3 buçuk yıl boyunca kuşatma altında kaldı ve bu Stalingrad’dan sonraki tarihteki en büyük kuşatma idi.”

Zayiat ve coğrafya, Alman 6. Ordusu’nun Sovyet şehri kuşatmasının minyatür versiyonunu andırıyor ve net tarihsel paralellikler mevcut. Kuveyris Hava Üssü’nün özgürleştirilmesi, Rusya’nın hava desteği olmadan gerçekleştirilemezdi. Parçalanmış ağaçlar, yıkılmış mezarlıklar, havan delikleri ve ağır silah mevzileri şüphesiz ki İkinci Dünya Savaşı benzeri bir ortamı sunmuş, ki zayiatlar da öyle. Bir intihar saldırısı kamyonu hangarı hedef aldığında, uyumakta olan 9 hava kuvvetleri öğrencisi hayatını kaybetti. Genç öğrenciler halen kaçış yollarındaki enkazların altında yatıyorlar, 79 öğrenci ise hava üssünün yüzme havuzundaki mezarlarında yan yana yatmakta.

“Müftümüz, havan topları düşerken dualar bizimleydi ve mezarlarımıza hiçbir havan topu isabet etmedi dedi.” diyor üst düzey bir yetkili. “Kurtarıldığımızda, cansız bedenler bir bir çıkarıldı ve içerisinde ölenlerin isimlerinin ve diğer detaylarının yer aldığı kavanozlarla birlikte ayrı ayrı tabutlara konuldu. Üzerinde ‘7 nolu mezar’ yazılı bir tahtada, ‘Lazkiye’li Ahmet Ali Zahud, ölüm tarihi: 7 Temmuz 2015’ ibareleri yer alıyordu.” Bundan yaklaşık 1 sene önce, 1 mil ötede IŞİD mekanizmasıyla imal edilmiş el yapımı Mortar roketleri, Amerikan konstrüksiyonlu ve hava üssüne yer altından tünel kazmaya yarayan dev metal delici uçları bulunan bir aracın yanında çimlerin üzerinde ele geçirildi.

‘Türkiye ve Suudi Arabistan, askerleri ordudan ayrılmaya çağırdı’

“Hava üssündeki ordu mensuplarını (telefonla) aramaya çalıştılar.” diyor General Zaman. “Askerlerin ordudan ayrılmaları için duvarların üzerinden, telefon numarası yazılı kağıtlar gönderdiler ve ayrılmak isteyen askerler için hava üssünden kendi bölgelerine güvenli koridor oluşturmayı teklif ettiler, fakat adamlarımız sadık idi. Ben bile üzerinde Suudi Arabistan ve Türkiye’ye ait telefon numaralarının bulunduğu mesajlar aldım ve telefon numaralarını istihbarat birimlerimize ilettim. Bu ülkeler Amerikanlarla ve İsrail ile çalışırlar. Onlara geri gönderdiğimiz cevabımız ‘kazanacağız ya da şehit olmakla yüzleşeceğiz’ idi.”

İki yıldır, helikopterler halen ateş altında üsse iniş yapabiliyorlar ve ardından tekrar uçuş yapmaları çok tehlikeli olabiliyor. Onlar (helikopterler) havadan ana ikmal maddelerini indirmekle görevliydi. Kuveyris Hava Üssü’nde eğitimci olan General Muhammed Yunis, kuşatma boyunca havadan gönderilen ikmal paketlerinden sorumluydu. “Helikopterlerimiz, 4 km ve üzeri irtifadan uçuyordu” dedi. “Problemlerimiz rüzgar ve ağırlıkları 75 – 120 Kg arasında değişen paketlerdi, çünkü neredeyse bir adam ağırlığındaki paketler paraşütlerle yere gönderiliyordu ve teröristler bize inen paketleri silahlarla hedef alıyorlardı. Paketlerin bir kısmı düşmanlarımızın eline geçiyordu fakat bunların miktarı çok yüksek değildi. Dizel, uçak yakıtı, öğrencilerin ailelerinden gelen mektuplar ve gıdaların çoğunu başarıyla teslim aldık.”

Savaş hikayeleri çok fazla idi. General Yunis, bir hava kuvvetleri öğrencisinin ailesinin gönderdiği paketin nasıl vurularak IŞİD saflarına düştüğünü, ve birkaç saat sonra (IŞİD mensupları tarafından) paketin sahibi olan öğrenciden bahsedilerek, ‘Annenin yemekleri çok güzeldi, annene bunlardan daha çok göndermesini söyle’ yazılı bir kağıdın duvarın üzerinden hava üssüne fırlatıldığını söyledi.

Yakıt taşıyan bir helikopter, Kuveyris Hava Üssü rotasında ilerlerken düşürüldü. Bir kişi dışında mürettebatın tamamı yanarak hayatını kaybetti. Pilot Ali Hosman helikopterden atlayarak paraşütünü açtı yerdeki 14 yaşındaki bir çocuğun üzerine düşerek iniş yapabildi. Çocuk yaşadı fakat pilot Ali Hosman 5 dakika sonra can verdi.

Bu dev hava üssünün pistlerinde, üs surlarına paralel olarak araç kullanmış biri olarak -ki Kuveyris’i ziyaret eden ilk Batılı gazeteci idim- buranın IŞİD için ne denli prestijli bir hedef olduğunu görmem zor olmadı. Hurdaya ayrımış Mig jetleri -birinin kanadı kırıktı- Batı menşeili ve biri üzerinde Latin harfleri barındıran, diğeri ise menşeisi dikkatle kazınmış fakat bir Arap devletine ait olan, toplamda iki patlamamış roketle birlikte (teröristlerden) ele geçirilen mühimmatların yanında duruyordu. Savaşın başlarında IŞİD’in Suriye Ordusu’ndan ele geçirdiği BMP ve tanklar (ki içlerinde bir tane T72 tank da var) ve bir tane halen hizmet verebilecek savaş uçağı geri alınmıştı. Dokunulmamış helikopterler ve birkaç yeni Mig’in de yanından geçtim.

‘Suriye’de bütün dünyanın insanlığını savunuyoruz’

Kuveyris’teki askerler şanslıydı. Diğer bir hava üssü IŞİD’in taarruzuna uğramıştı ve hava üssünü savunan askerler kaçırılmışlardı ve ardından bir filme alınarak başları kesilmişti. General Zaman bunları anlatırken şüphesiz sinirliydi. “Düşmanlarımız için bir mesajımız yok, onlara silahlarımızla karşılık verdik. Bu ideolojiye sahip olan insanların fikirlerini değiştiremezsiniz, ama onları öldürebilirsiniz.” dedi ve 1982’deki Suriye Ordusu’nun, Müslüman Kardeşler ayaklanmasına katılan binlerce ısyancıyı öldürdüğü Hama olaylarını işaret etti. Onun mevzusu birine ibret vermekten ziyade amansız mücadele. “Suriye’de bütün dünyanın insanlığını savunuyoruz. Eğer Suriye kaybederse Britanya bile kaçamaz. Fransa da, Türkiye de, Ürdün de kaçamaz. Hepsi aynı kanda karanlığa boğulurlar.”

Ne İngiltere, ne Fransa ne de Türkiye veya Ürdün.. Suriye’nin “Beşar Esad’ı devirmek için komplo düzenlemek” ile suçladığı tüm ülkeler -Amerika, İsrail ve Körfez Ülkeleri ile birlikte- birçok (ülke) IŞİD’den kaçabilmiş değil.