Öteki gündem...

Sadece şu aralar tam da öz savunma, öz yönetim, devletin dipçiği ve kurşunu hakkında çözüm önerileri yoğunlaşmışken, son çare tanımlamaları “Demokratik Türkiye- Özek Bölgeler “ bağlamında geliştirilirken başka bir öteki gündeme açılan kapının ziline basmak içindi de aynı zamanda.

Malumunuz, 1 Kasım seçimlerinden hemen önce ve sonra ülke gündeminde baş sırada savaş var.

İçeride savaş, dışarıda savaş, Rusya, demokratik özerklik, büyümeyen ölü çocuklar ve okumuş büyüklerin imza kampanyaları…

Gündemin ne yazık ki biraz daha böyle devam edeceğini öngörmemek mümkün değil. Nereye evrileceğini, gündemin nerelere doğru boyutlanacağını ise herkes durduğu yerden tarif etmeye çalışıyor.

Ancak, bu hengamede bir de öteki gündem var.

Diyanetin açıklamalarının dalga dalga yayıldığı ve iz bıraktığı yerlerde küçük kız çocuklarımızın dize kapanan yüzleri var.

Tek satırın yazılmaya çok görüldüğü asgari ücret atışı bahane edilerek maliyet hesabında bir yer ettiği kendisine belirtilen işçilerin işten çıkarılmaları ve bükük boyunlarını taşıyan bedenleri var.

Cam işçileri var örneğin, İstanbul polisinin iş edindiği, elde silah olmasa da sopa ile iş görmeye çalıştığı…

Kıyılarımızın ceset toplama merkezi haline gelmiş olması var. Onlarca bebenin, kadının, gencin denizin dibine batarken gözlerinin önünden geçen son ülke olma rezaleti var.

Mahkemeler var. Tamamına yakını iktidarın çıkarına yargıya varan. Artık kimsenin inanmadığı…

Bütçe tasarıları, kanun tasarıları, anayasa hazırlık komisyonları, meclis araştırma komisyonları var. Yukarıdaki gündemleri legal hale getirmek için uğraşıp dururlar…

Yüz yıllık gündemler bunlar, yıl aldıkça ağırlaşırlar…

Böyle yazmak gündemleri yarıştırmak için değildi. Evlerin, okulların ortasına düşen envai çeşit bombaları, kadim Kürt sorununu önemsizleştirmek için hiç değildi.

Sadece şu aralar tam da öz savunma, öz yönetim, devletin dipçiği ve kurşunu hakkında çözüm önerileri yoğunlaşmışken, son çare tanımlamaları “Demokratik Türkiye- Özek Bölgeler “ bağlamında geliştirilirken başka bir öteki gündeme açılan kapının ziline basmak içindi de aynı zamanda.

Öteki gündemler devam ettikçe Türkiye ve bölgeler hep olacak. Ama önlerindeki tanımlamalar olumlanan anlamlarında oldukça uzaklarda kalacaklar.

Öteki gündem ilk gündem olmadıkça ilk gündem öyle ya da böyle gündemde olmaya devam edecek.

Bir kuşak atlayarak savaşlar şansını deneyecek, her kuşak sömürü derinleşecek.

İlk gündeme ölçü olarak ülkenin batısı ile doğusu arasındaki farkı almanın yerine aynılıkları almayı denesek diye öneririm.

Bu önerinin Cizre’de bir kadının “Buralar böyle oldukça İstanbul’da rahat edecek misiniz sanıyorsunuz” demesi ile bir ve aynı şeydir. Peki, “Ülke demokratikleşince Kürt Halkı rahat edecek mi sanıyorsunuz?”

Ya öteki gündem ne olacak?