Ortadoğu notları, emperyalist kuşatma ve direnenler...

Yazarımız Umut Kuruç, Irak ve Suriye'deki son gelişmeleri ele alan bir yazı kaleme aldı.

Musul’da IŞİD’e yönelik operasyon adı altında canhıraş bir paylaşım savaşı sürerken ve son günlerde Irak, gündemin merkezine oturmuşken Halep de, Suriye’deki savaşın kilit noktası haline gelmiş durumda.

Musul operasyonunun hazırlıkları sürerken ABD ve Suudi Arabistan’ın IŞİD katillerine aileleriyle kenti terk edecekleri güvenli bir koridor teklif etmek üzere anlaştıkları biliniyor. Maksat, binlerce IŞİD’liyi Deyr ez Zor ve Palmira’yı ele geçirmek üzere mayın eşeği olarak Suriye’nin doğu kesimlerine sürmek…

Ancak, Musul’un güneybatısında yer alan ve kenti Rakka’ya bağlayan Al Layn yolu, Şii Haşdi Şabi milislerin kontrolüne geçerken, Irak ve Suriye’deki IŞİD militanlarının birbirleriyle bağlantılarının kesildiği söyleniyor.

Suriye ve Irak’taki IŞİD militanları arasındaki bağlantıya yönelik saldırılara başlayan milisler, Telafer’in Geyyara bölgesinde ilerlerken sözcülerinden biri operasyonlarının asıl amacının IŞİD’in Telafer’den Suriye’ye kaçacağı yolları kesmek olduğunu söylüyor. Yani ABD öncülüğündeki emperyalist güçler ve işbirlikçilerinin Suriye’ye yönelik “mayın eşeği operasyonunu” suya düşürecek…

Buna karşı, ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü, Şii Haşdi Şabi milislerinin Irak yönetiminin kontrolü altında hareket etmesi halinde bile ABD tarafından desteklenmeyeceğini bildiriyor.
El Bab, Halep-Menbiç-Rakka-Afrin yolunun kontrolü açısından büyük önem taşıyor. AKP’nin El Bab tutkusu da bundan ileri geliyor. Bugün “El Bab” diyen AKP ve Erdoğan’ın, Halep’i dillendirmeye başlaması şaşırtıcı olmayacaktır.

Suriye Ordusu ise Lübnan sınırını temizleyen ve büyük bir güce sahip birliğini Halep’e gönderirken kenti cihatçılardan tamamen temizlemeyi, hem El Bab’ı hem de İdlib’i özgürleştirmeyi hedefliyor.

Öte yandan Suriye Ordusu ve YPG güçleri arasında son aylarda zaman zaman haberleştirilen çatışmaları PYD lideri Salih Müslim’den doğrular nitelikte bir açıklama geliyor: “Bizim silahlı güçlerimiz rejime karşı savaşıyor ve bunu herkes görüyor. Esad’ın söylediği (Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad bir röportajında Kürtlerle görüşmelere devam ettiklerini söyleyerek “Onları IŞİD’e karşı savaşlarında destekledik, silah yolladık” demişti) kesinlikle doğru değildir, biz ne silah alıyoruz ne de görüşmelerimiz var. Bana göre bazılarına mesaj vermek istiyor bunu da onun için söylüyor. Bizim bilgimiz dahilinde Esad silahlı güçlerimize kesinlikle silah vermemiştir.”

Suriye Ordusu’nun Halep kuşatmasında güçlenmesi ve İdlib ile El Bab taarruzuyla birlikte emperyalistler BM ve NATO’yu devreye sokuyor.

NATO Genel Sekreteri keşif uçaklarını devreye sokarak koalisyon güçlerine destek vermeye başladıklarını açıklarken, Ocak 2017’de koltuğunu halefine devredecek olan BM Genel Sekreteri de Suriye Yönetimini açıkça hedef almaktan kaçınmadan “Devlet Başkanı Esad gibi tek bir insanın geleceği bu süreci durdurmamalı. Bunca insanın, onun yönetiminin başarısızlığı nedeniyle öldüğü doğrudur. 300 binden fazla insanın hayatına mal oldu” diyebiliyor.

ABD’nin Rojava’da Kobani ve Rimelan olmak üzere iki, Başika’da bir askeri üssü olduğunu geçerken söyleyelim.

BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) ipler geriliyor, emperyalistler ve işbirlikçileri Çin ile Rusya’nın BMGK’daki veto yetkisinin hareket alanlarını kısıtladığını belirtirken BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri, BMGK üyelerinin veto yetkililerinin Halep için sınırlandırılmasını isteyiveriyor ve ekliyor: “Halep’te başarısız olmayı kaldıramayız”!

Tayyip Erdoğan da BM Genel Kurulu’nda elbette bu koroya katılıyor: Dünya beşten büyükmüş…

Emperyalizmin suç örgütü NATO’yu zaten çok iyi tanıyoruz.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kazananların Almanya’nın denizaşırı sömürgelerine el koyarak paylaşımını kolaylaştıracak “manda yönetimini” hayata geçirmek olan Milletler Cemiyeti’nin halefi Birleşmiş Milletler’in ise yine bir paylaşım masasının ürünü olarak 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulduğunu hatırlatalım.

Bugün ise bu geleneği sürdürdüğünü kanıtlarcasına, halkların iradesine rağmen emperyalizmin kana boğduğu coğrafyalarda savaşı meşrulaştırmayı, yaptırımlarıyla yokluğa ve yoksulluğa mahkum etmeyi, sermayenin çıkarlarını gözetecek “projelere” ve “operasyonlara” aracılık etmeyi ve bütün bunları utanmazca “insani amaç” adı altında yapmayı sürdürüyor.

Emperyalizmin egemen olduğu bir dünyada BM’nin görevi işte bu kadar büyük!

Suriye halkı ise direnmeye devam ediyor.

Emperyalistlere karşı direnen halkların görevinin daha büyük, zaferinin ise bütün halklar için umut olacağını bilmek gerekir. Tıpkı, ona direnmeyen, onunla işbirliği yapan halkların tarihsel olarak hanelerine ihanet ve yenilginin yazılacağını bilmek gerektiği gibi…