Ömer'in kanatları olsaydı ya da Ömer'in kanadı olabilseydik

İnşaat işçilerinin durumunu anlatan Babamın Kanatları filmine dair...

Ömer'in kanatları olsaydı ya da Ömer'in kanadı olabilseydik
Kerem Usluer

Neo liberal politikaların kentlerde kendini en fazla gösterdiği alan inşaat sektörü. Her yanı kaplayan dev şantiyeleri, ekonominin lokomotifi tanımlamasıyla ilk sırada yer alan haberleri, her biri farklı “yaşam alanları” sunan reklamları ile kapitalizmin saldırısının adresi… Bir yanında yoksulların göçe, terke zorlanarak burjuvazinin işgalini barındıran kentsel dönüşümün ve rantın; diğer yanında ise ucuz, güvencesiz iş gücü ve kötü çalışma şartları ile iş cinayetlerinin mekanı…

Görsel iletişimin önemli gücü sinema, “Babamın Kanatları” filmi ile yaşadığımız dünyayı tüm gerçekliği ile bize sunuyor.

Sade bir izleyici olarak, filmlere medyadan öyküsünü, izleyenlerin sosyal medyadan tepkilerini okuyarak gidiyorum. Çoğu zaman bu durum bir gölge olarak film boyunca sizi bırakmıyor. Bir sonraki sahneyi tahmin ediyorsunuz, finale kafa yoruyorsunuz gölgeniz ile birlikte. Babamın Kanatları ise ilk anda bu gölgeyi dağıtıyor ve filmin sonuna kadar sizden uzak tutuyor.

İzlemeye başlamadan fragmanlar arası hoş bir sürpriz ile karşılaşıyoruz. Bizim için şans eseri filmin yönetmeni Kıvanç Sezer’de salonda ve başlamadan evvel dilenirse filmin sonunda bir söyleşi yapabileceğini duyuruyor.

54 yaşında ve 40 yıldır inşaatlarda çalışan İbrahim ve onun yeğeni Yusuf’un merkezde olduğu bir film Babamın Kanatları. Açılış sahnesi ile sizi sarsıyor, doktorun kapısının açılması ile tüm gerçekliği içine alan bir film. İbrahim’den sonra giren hastanın öfkesi ve telaşı, hastanenin bekleme sıraları, hasta sırasını takip eden ekranın sesi, donuk yüzler… Bu gerçeklik devletin size mesafesini, çözümsüzlüğünü gösteren sigorta sahnesinde, tüm kötü koşulları ile konteynır yaşamında, umudun ve neşenin kendini gösterdiği halaylarda sizi bırakmıyor.

İbrahim ile tüm sistemi yeniden ve yine sorguluyorsunuz, yeğeni Yusuf’un sisteme adapte olma, eklenme, umutsuz tutunma çabasına tanık oluyor ve sonunda onun da sistemin görmek istemediği yüzüyle karşılaşmasını izliyorsunuz. Resul ile hiyerarşinin en alt kısmı taşeron sisteminin tüm yozluğu, karşınızda oluyor.

Bir tek rüya sahnesinde odaklanmamı kaybediyorum, bir de örgütlü mücadeleyi serpiştirilmiş olarak değil de daha kuvvetli hissetmek istiyorsunuz.

Başlığa ve Kıvanç Sezer’e ilham olan Ömer ise bir film kahramanı değil. Ömer yaşadığı ve okuduğu şehirden uzakta inşaatta okul dönemi harçlığı için çalışan üniversite öğrencisi. Ve Ömer 2010 yılında kalıp sökerken iş cinayetine kurban gidiyor. Kıvanç Sezer’de bir söyleşide(*) buna değiniyor.

“Benim çıkış noktam da, edebiyat okuyan bir öğrencinin okul inşaatında can vermesinden filizleniyordu. Aslında oraya öğretmen olarak dönmesi gereken biri, inşaat işçisi olarak çalışırken hayatını kaybediyordu. Bu belirli bir gerçeklikti.”

Ama film Ömer’in hikayesi değil bunu aynı söyleşide dile getiriyor Kıvanç Sezer.

“Fakat hikâyeyi Ömer Çetin üzerinden kurmayı bir şekilde başaramadım. Dolayısıyla biz o atölyede şunu tartıştık:   Burada kurmaca ve hayali karakterler var, başka bir değişle bizim yarattığımız karakterler var. Bu yüzden gerçekle birebir bağlantıyı bir süre sonra kenara bırakıp, o kurmaca karakterler üzerinden nasıl giderizi tartıştık. Sonrasında ise benim aklıma böyle bir öykü geldi. Kanser olan bir işçi ve kan parası meselesi. Onu ilk düşündüğüm zamanda bu düşünce beni çok etkiledi ve sanki bu her şeyi özetliyor gibiydi. Sonrasında ise İbrahim ve Yusuf üzerinden bir hikâye kurup, başlangıçta örnek aldığımız üniversite öğrencisi işçi bir yan karaktere dönüşmüş oldu. Esasen burası bana bir alan açtı. Hikâyeyi biraz daha kurgusal bir alanda ve biraz da anlatmak istediğimiz şeyi çerçeveleyen bir yerden kurmamızı sağladı.”

Film, elinde bol ödüllerle 2016 kışında gösterime girdi. Ve aynı 2016 kışında yine bir üniversite öğrencisi Bayram Kartal inşaatta çatı onarırken iş cinayeti sonucunda yaşamını yitirdi.

Mutlaka izlenmesi gereken bir film Babamın Kanatları. Sistemin tüm arızalarını size gösteriyor, örgütlü mücadelenin gerekliliğini de. Örgütlü mücadelenin kanat olabileceğini ve bu cinayetleri durdurabileceğini de… Bunları biliyorum diyorsanız ki diyebilirsiniz, yine de bir neden var izlemek için; size birkaç satırlık haber arasında kaybolan Bayram Kartal’ı, Ömer Çetin’i anlatıyor Babamın Kanatları.
(*) Öteki Sinema sitesinden alınmıştır.