Kredi kuruluşları eşitsizliği önemsemeyin mesajı verdi

Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşu S&P yayınladığı raporla FED’in faiz politikasında gelir eşitsizliğine dikkat etmemesi gerektiğini belirtti.

Kredi kuruluşları eşitsizliği önemsemeyin mesajı verdi

Kredi derecelendirme kuruluşlarının 2008 krizinden bu yana finans krizine ilişkin görüşleri sürekli değişirken, Standard and Poor’s’un ABD Merkez Bankası (FED) ile ilgili yayınladığı rapor dikkat çekti. S&P raporunda FED’in para politikalarının gelir eşitsizliğinin üzerindeki etkisine çok dikkat etmemesi gerektiğinin altı çizildi.

S&P raporunda, FED’e yöneltilen en büyük eleştirinin 2008’deki finansal krize müdahale ederken ABD ekonomisindeki gelir eşitsizliğini artırdığı iddası olduğu kaydedildi.  FED’in 2012’nin dördüncü çeyreğinde uyguladığı üçüncü tur parasal genişleme sayesinde ülke ekonomisinde 1,9 milyon kişiye daha istihdam sağlandığı ve gayrisafi yurtiçi hâsılaya 350 milyar dolar daha kazandırıldığı ifade edildi.

“Gelir eşitsizliği artabilir, sıkıntı yok”

Para politikalarının gelir eşitsizliğinin üzerine etkisi hakkında FED’in ihtiyatlı davranmasına gerek olmadığının iddia edildiği raporda, zenginliğin tek bir elde toplanmasının para politikasını daha az etkili hale getirdiği vurgusu yapıldu.

Raporda, FED’in para politikasının genel olarak ekonomi üzerindeki etkilerinin değişken olduğunun altı çizilirken, para politikasındaki gevşemenin toplumun her kesimine eşit fayda sağlamasının beklenmesinin anlamsız olacağı dile getirildi ve “Hane halklarındaki borçlanma dağılımına bağlı olarak, para politikasındaki değişikliklerin çok farklı etkileri olabilir” yorumu yapıldı.

S&P, Fed’in faiz artırımı konusundaki yorumlara da yer verilirken, “FED’in faiz artırıma gitmesinin olumsuz etkileri, faiz indirimine gitmesinin olumlu etkilerinden daha büyük” ifadesi kullanıldı.

Sermaye çevreleri eşitsizliği veri kabul ediyor

Raporda finans merkezlerinin önümüzdeki dönemdeki eğilimleri de ortaya çıkarken, uzun bir kesitte kapitalizmin eşitsizlikleri gidermek için adım atmayacağı da açığa çıkmış oldu. Özellikle genişlemeci para politikasının finansal sıkışmadan çıkmak için tek politika olarak görüldüğü sermaye çevrelerince uzlaşılırken, bu politikanın eşitsizlik arttırıcı ve sosyal dokuyu bozucu oluşu politikanın uzun süreli olamayacağını gösteriyor.

Kapitalizmin 2008 yılında yaşadığı kriz finansal alanda yoğunlaşırken, özellikle çevre ülkelerde bütçe açıklarının borç batağına dönüşmesi ile somutlanmıştı. AB ülkelerinde derin bir işsizlik ve büyümenin duraklaması görülürken, ABD tek silahı olan para politikasını devreye sokmuştu.  Sermaye çevreleri bu durumun sürdürülebilir olmadığına dikkat çekerken, alternatif bir politika ortaya koyamaması kapitalizmin eşitsizlikleri derinleştirici özelliğinin veri olarak durduğunu göstermiş oldu.