Kime esneklik?

Bu hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, kıdem tazminatı fonu, esnek çalışma ve özel istihdam büroları konusunda çalışma yaptıklarını ve hazırladıkları kanun tasarısını Meclis Komisyonu’na ileteceklerini belirtti. Ertesi gün yani 8 Şubat günü,“İş Kanunu ve Türkiye İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na gönderildi. Tasarıda getirilmek... View Article

Bu hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, kıdem tazminatı fonu, esnek çalışma ve özel istihdam büroları konusunda çalışma yaptıklarını ve hazırladıkları kanun tasarısını Meclis Komisyonu’na ileteceklerini belirtti. Ertesi gün yani 8 Şubat günü,“İş Kanunu ve Türkiye İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na gönderildi.

Tasarıda getirilmek istenenlerin neler olduğunu gelecek haftaki yazıya bırakalım.Ama ilk olarak Süleymen Soylu’nun ve yandaş basının bu tasarıyı duyurmada sarfettiği kelimeleri ve vurguları değerlendirelim.

Soylu, yaptığı açıklamada esnek çalışma düzenlemelerinin daha da artacağının bilgisini verdi ancak getirmek istediklerinin ILO ve AB normlarına uygun olan “güvenceli esneklik” olduğunu söyledi. Soylu, amaçlarının bu düzenlemeleri yaparak aslında fiili olarak yapılan uygulamaları hukuki bir zemine oturtup işçilerin hak kayıplarını önlemek olduğunu belirtti. Soylu’ya göre, evde çalışmak isteyen kadınlar ve gençler böylece güvenceye kavuşacaklar. Ayrıca kıdem tazminatı fonunun gelmesi ile bir gün çalışan bile kıdem tazminatı alabilecek.

Yandaş basın ise kabul edilecek geçici iş ilişkisi ile artık iş kaybetme korkusunun sona ereceği vurgusunu yaptı. Gazetelerdeki yazılara göre, doğum izni alacak çalışanların ve askerlik hizmetinde işini kaybetme korkusu yaşayan çalışanlar için işini kaybetme korkusu olmadan ayrılmalarına imkân sağlayan geçici iş ilişkisi düzenlemesi yapılacak.

Peki bizlere haklarımızın korunması için gerekli olduğunun altı çizilen, istihdamı arttıracağı söylenen esnekleşme, güvenceli esnekleşme nedir? Sermaye neden tüm dünyada çalışma hayatında esnekleşmeye doğru gitmektedir?

Üretim ilişkilerindeki değişimin tarihsel süreci

Üretim ilişkilerinde ve çalışma koşullarında esnekleşmeye giden süreci kısaca ve genel hatlarıyla hatırlatmakta fayda var.

Ondokuzuncu yüzyıl esas olarak, seri/kitlesel üretimin sahneye çıktığı bir yüzyıl olmuştu. Bu dönemde amaç üretkenliği arttırmaktı ve bunun için işin parçalanması, yönetim ve üretimin birbirinden ayrılması ve işin standardize edilmesi gerekiyordu. Söz konusu dönemde, üretim doymamış ulusal/iç piyasalara yapılıyordu.

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde otomobil sektöründe yaşanan sorunları aşmak için Fordistüretim olarak adlandırılacak üretim modeline geçildi ve bu üretim tarzı ile işçiler hareket etmek zorunda kalmayacak, bantta önlerine gelen işi yapacaklardı. Fordizm, II. Dünya Savaşı sonrasında tüm Batı ülkeleri için evrensel bir üretim sistemi oldu. 1970’lerde baş gösteren ekonomik kriz Fordist üretiminden esnek üretime geçiş eğilimini arttırdı.

Esnek üretim, üretim bandında kitlesel yapılan standartlaşmış üretim yerine yeni bir üretim biçimini ortaya koyuyordu. Söz konusu bu üretimde, talebin belirleyici olduğu, farklı ve değişken taleplere kısa sürede yanıt veren bir yapıdan söz edilebilir. Peki sermaye için esnek üretim Fordist üretimin hangi sorunlarını bertaraf ediyor?

Fordist üretimde piyasa, işçinin işe ve işyerine yabancılaşması sebebiyle işçiyi işe uyumlaştırma ve üretkenliğini arttırma konusunda sorunlar yaşıyordu. Esnek üretimde ise, bu sorunun çözümü için işyeri ölçeğinde katılım mekanizmaları oluşturma, kalite programları ve yeni iş değerlendirme teknikleri uygulama yolları gösterilmektedir. Fordist üretimin bir diğer tıkanıklığı ise standart tüketim kalıplarının ve işçi sınıfının sendikal gücünün garantiye aldığı haklar sebebiyle kar maksimizasyonundaki artışın yeterli olmamasıdır. Esnek üretimde bunun aşılması için ulusal ölçekteki sendikal örgütlenmelerin kırılarak işyeri ve bireysel ölçekli iş sözleşmesi uygulamalarının arttırılması, düşük ücretli işçilerin bulunduğu ve sendikaların güçsüz olduğu ülkelere sermaye akışının sağlanması gerekmektedir.

Fordist üretimin en büyük sorunlarından biri de uluslararası ölçekte sermayenin rahat hareket edebilmesi bakımından ulusal hukuk sistemlerinin ve siyasal mekanizmaların bu hareket alanlarına engel oluşturmasıdır. Bu bağlamda, sermaye esnek üretim ile birlikte hukuku ve siyasal mekanizmaları bu ihtiyaca göre yeniden düzenlemektedir.

İşte tam da bu yüzden iş hukukundaki işçi lehine olan emredici düzenlemelerin hızın ve küreselleşmenin önünde engel teşkil ettiği kabul edildiği için esnekleşmeye gidilmek isteniyor.

Esnekleşme ile çalışma hayatında oluşacak değişimler

Aslında esnek çalışmanın birçok şeklini günümüzde yaşıyoruz. Bunlardan biri taşeronluk. Taşeron çalışma ile işçilerin hak gasplarının nasıl artış gösterdiği ortada. Ancak yeni gelecek düzenlemeler ile istihdamda %11.1’de olan esnek çalışma türleri çalışma hayatında daha fazla artış gösterecek ve hak gaspları daha da artacak.

Esnek çalışmaya ilişkin gelecek düzenlemelerle, işçileri koruyan düzenlemelerden vazgeçilmesine, işçiler arasında eşitsizliğin artmasına, devletin ve işverenlerin sosyal yükümlülüklerinin azaltılmasına, bireysel iş sözleşmelerininönem kazanmasına ve toplu iş sözleşmeleri ile yasal asgari standartların dışına çıkılmasına olanak tanınacaktır.

Ayrıca bu düzenlemeler, farklı esnek üretim biçimleri ile farklı statülerdeki işçi kesimlerini oluşturmakta ve sınıfı heterojenleştirmektedir. Bu da işçilerin sendikalaşma oranlarını daha düşürecek ve işçi sınıfını sermaye önünde daha da güçsüzleştirecektir.

İşyerinde çalışmayan, kendi evinde ya da başka işverenin yanında çalışan işçi ile işvereni arasındaki bağımlılık ilişkisi zayıflayacaktır. Bu durum işverenin işçiyi gözetim borcu kapsamında da zayıflamalara sebep olacaktır. İşverenin işçinin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülükleri azalacak ve işçi çalışırken daha korumasız kalacaktır.

Esneklik “güvenceli” olur mu? Esnekliği talep eden işçiler midir?

Soylu, ısrarla güvenceli esneklik getireceklerini, esnek çalışma ile işçilerin haklarında kayıplar olmayacağını söylüyor. Ayrıca evinde çalışmak isteyen kadınlar, yüksek lisans doktora yaparken eğitimine devam edip aynı zamanda çalışmak isteyen gençler için önemli bir adım olduğu, bu düzenlemelerin ihtiyaçlarını karşılayacağını belirtiyor. Pekiyukarıda bahsettiğimiz konular düşünüldüğünde, esnekliğe güvenceli denince, işçiler için bu güvence sağlanmış olacak mı?

Dünyada güvenceli esneklik ile istihdamın arttırılacağı, piyasasının ihtiyaçlarına cevap verileceği ve aynı zamanda işçilerin güvencelerinin bu çalışma türüne göre düzenleneceği iddia ediliyor. Oysaki emek piyasalarındaki esneklik düzeyi ile istihdam kapasitesi arasında ilişkinin güçlü olduğuna dair kesin bir veri yok. Hatta esnekliğin istihdamı arttırmadığını ortaya koyan ampirik çalışmalar da bulunuyor. O halde, esneklik işçi maliyetlerinin düşmesi ve küresel rekabetin sağlanması açısından sermayenin işine yarıyor. AB reformları, IMF programları ile esnekleşmenin dayatıldığı Türkiye gibi ülkelerde ise bu çalışma türü, doğrudan emek istismarını daha da arttırıyor.

Sonuç olarak, Soylu’nun bahsettiği düzenlemeler ile AKP, 1 Kasım öncesi sermayeye söz verdiği düzenlemeleri gerçekleştirmek istiyor. O yüzden ilk olarak asgari ücreti 1300 TL yaparak işçilerin ağzına bal çalmak istedi ve hemen arkasından işçiler için hak kayıplarına sebep olacak esnek çalışmayı ele alan düzenlemeleri Meclis’e gönderdi. Sermayenin çalışma hayatının esnekleştirilmesi talebi ise, sermaye tarafından güç dengesinin, işçiler aleyhine değiştirme arzusundan başka bir şey değildir. İşçiler tarihsel kazanımlarının büyük bir bölümünü kaybetmeyle karşı karşıyadır. Bu yüzden, AKP hızlı bir şekilde uygulamaları Meclise taşırken, bizler de bu sürece karşı koymak için daha hızlı ve güçlü bir şekilde mücadeleyi büyütmenin yollarını aramalıyız.