İnsan, kültür, toplum

BAHAR İZDAL Davranış biçimleri genellikle iki türlüdür; biri içgüdüsel, yani genetik denetimli, diğeri öğrenilmiş. İnsanın toplumsal davranışına baktığımızda ayrımı daha net görebiliriz. Öğrenilmiş davranış biçimi, insan faaliyetlerinin büyük kısmını oluşturur ve içgüdüsel davranışı büyük oranda geride bırakır. Bütün hayvanlar belirli bir öğrenme yeteneğine sahiptir ve öğrenme, birçok türün hayatta kalması için önemlidir. Ancak hiçbir hayvan... View Article

BAHAR İZDAL

Davranış biçimleri genellikle iki türlüdür; biri içgüdüsel, yani genetik denetimli, diğeri öğrenilmiş. İnsanın toplumsal davranışına baktığımızda ayrımı daha net görebiliriz. Öğrenilmiş davranış biçimi, insan faaliyetlerinin büyük kısmını oluşturur ve içgüdüsel davranışı büyük oranda geride bırakır.

Bütün hayvanlar belirli bir öğrenme yeteneğine sahiptir ve öğrenme, birçok türün hayatta kalması için önemlidir. Ancak hiçbir hayvan insandaki gibi bir öğrenme yetisine sahip değildir ve buna ihtiyaç duymaz. İçinde yaşadığımız toplumda varlık gösterebilmek için fiziksel bakımın dışında dili kullanma, düşünme ve davranış biçimi konusunda uzun süren bir eğitime de ihtiyaç duyarız. Başka bir deyişle, bireyler toplumun davranış sistemi içinde, yani kültürü içinde eğitilirler (Bates, 2013). Kişi, içinde yaşadığı toplumun kültürünü önce en yakınında bulunanlardan, ailesinden öğrenmeye başlar ve bu süreç kişinin zaman içinde hayatına giren başka insanlarla devam eder.

İnsanın en önemli özelliği olan kültür, alet yapımından cenaze törenine, tarımdan sanat kavramına kadar öğrenilen ve nesiller boyu aktarılabilen son derece karmaşık bir olgudur. Yaşamımız boyunca öğrenme yoluyla edindiğimiz kültür ile doğuştan sahip olduğumuz genetik özelliklerin getirdiklerini ayırt etmek bazen oldukça güçtür. Bir dili öğrenmek biyolojik yeteneğimiz ancak hangi dili öğreneceğimiz kültürel bir özelliktir. Kültürel davranışlar toplumlara göre farklılık göstermektedir hatta aynı toplum içinde yaşayan insanlar arasında da farklılıklar söz konusudur ancak insanlığın ortak unsurları da vardır. Kültürün en önemli unsurlarından biri olan dil, zekanın ve yeteneklerin kullanımına olanak sağlar. Uzay yolculuğu ve okyanus dibinin haritasını çıkarabilmek, bu bilgiyi sistemleştirip aktarabilmek dil ile mümkün olmuştur(Bates, 2013).

Kültürel evrim kavramı, geleneksel olarak insanlık tarihindeki temel ve uzun erimli gelişim eğilimlerine işaret eder: avcı toplayıcılıktan tarıma; tarımdan ilk uygarlıklara ve devletlere geçiş ve bunlara eşlik eden nüfus artışları, sosyal karmaşıklık ve eşitsizlikler… Biyolojik evrim, doğal seçilim gibi süreçler sebebiyle ve zaman içinde insanlarda belirli genlerin görülme sıklığındaki değişimleri niteliyorsa, kültürel evrim de, kitlelerin yaygın kültürel özelliklerinin, yine doğal seçilim yoluyla ama bunun yanı sıra, genetik evrimdeki süreçlere benzemeyen, başka süreçlerden de etkilenerek değişim geçirmesi olarak yorumlanmıştır(Renfrew, Bahn, 2013).

Kültürel evrimin getirdiği toplumsal farklılaşmanın ve ortaya çıkışının incelenmesi, bilim dünyasının ana konularından birisidir. Genel olarak evrimsel bir düzlemde, basitten karmaşıklığa giden insan toplumu modeline dair M. Fried ve E. Service gibi başka bazı biliminsanları da çeşitli tipolojik şemalar oluşturmuştur. Eşitsizliği birkaç değişkenle açıklama ve tartışma eğilimindedirler. Gelecek yazıda eşitsizliğe giden yollara dair tartışmaya başlayacağız.

• Bates, D.G., 21. Yüzyılda Kültürel Antropoloji, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2009
• Bogucki, P., İnsanToplumununKökenleri, KalkedonYayınları, 2012
• Renfrew, C., Bahn, P., Arkeoloji, Anahtar Kavramlar,İletişim Yayınları, 2013.