İnadına sosyalizm...

Kaçacak yerimiz yok. Kapitalizm bizi hayatımızın her noktasında kuşatmış durumda. Üstelik tarihin en gerici dönemlerinden birinden de geçiyoruz. Öyle ki, insan olmak ve dahi insan kalmak için bile büyük bir mücadele vermeniz gerekiyor. Türkiye’de insanlar bir binada günlerdir ambulans bekliyor, babalar çocuklarını gömebilmek için günlerce bekliyor, cihatçı çeteler her seferinde Türkiye’nin gördüğü en büyük katliamları... View Article

Kaçacak yerimiz yok. Kapitalizm bizi hayatımızın her noktasında kuşatmış durumda. Üstelik tarihin en gerici dönemlerinden birinden de geçiyoruz. Öyle ki, insan olmak ve dahi insan kalmak için bile büyük bir mücadele vermeniz gerekiyor.

Türkiye’de insanlar bir binada günlerdir ambulans bekliyor, babalar çocuklarını gömebilmek için günlerce bekliyor, cihatçı çeteler her seferinde Türkiye’nin gördüğü en büyük katliamları gerçekleştiriyor.

Hemen yanı başımızda 10 yıldır insanlar havaya uçuruluyor. Irak’ta 10 yıl boyunca çatışmaların ötesinde her gün defalarca kez intihar saldırıları oluyordu, oluyor. Suriye’de her şeye rağmen tam da görmediğimiz bir savaşta her gün cihatçı çetelerin kasap bıçaklarının ucunda insanlığın boynu var. Biraz daha uzağa gidelim Afrika’nın kuzeyinde, doğusunda, ortasında yine cihatçılar var. Arkalarında ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Arap emirlikleri, Türkiye…

Yoksulluk diz boyu. Bakın Independent gazetesinin haberine dünya nüfusunun yüzde 50’si 2000 yılından bu yana, yani 21. yüzyılda yaratılan zenginliğin yüzde 1’ini dahi kendi hesabına edinememiş. Yine bir başka araştırmada 2016’da dünyada en zengin yüzde 1’lik kesimin servetinin dünyanın geri kalanının servetini aşacağı söyleniyor. Bakın o para babalarından birisi şu anda ABD’de başkanlık yarışının içinde. Diğer para babaları da bu adayları bağışlarıyla besliyor.

Bizden bakarsak, merhum Mustafa Koç’un yönetimindeki Koç Holding, AKP iktidarında 46,3 milyon lira olan karını geçen yılın 9 ayında 2,2 milyar liraya çıkardı. Yine bu dönemde, toplam varlıklarını 13,7 milyar liradan 73,4 milyar liraya, 12,9 milyar lira olan satış gelirlerini 2014 sonunda 68,3 milyar liraya, geçen yılın dokuz aylık rakamlarına bakıldığında ise 51 milyar liraya kadar çıkardı. Bugünlerde Mustafa Kemal resmini çöpe atan CHP milletvekiline takılmış olan Yılmaz Özdil’in Küba’dan bir fotoğraf ve balmumu heykel ile Kemalistlere pazarlamaya çalıştığı aslında AKP’nin ta kendisi.

2 hafta önce fetvalar ve ardından gelen taciz ve tecavüz haberleri vardı. Bugünlerde de kentin göbeğinde, Bağdat Caddesi’nde 19 yaşında bir kadına tecavüz. Bir yanda AKP’nin serbest bıraktığı Salih Mirzabeyoğlu’nun İBDA-C’sinin yazarı anket düzenliyor, 19 yaşında bir kadın gecenin 3’ünde nereden dönermiş diye. Peki öbür yanda? Kadıköy’de 1994’den 2014’e kadar belediye başkanlığı yapmış “sosyal demokrat” Selami Öztürk ise tecavüzün Bostancı’da bir arka sokakta olduğundan bahsedip Bağdat Caddesi’nin “marka değeri”ne zarar veriyorlar diye medyaya çattı.

Kaçmaya imkan var mı?

Mesela Kanada’ya gitseniz. Artık orada da güney komşusunda olduğu gibi okul katliamları bile başladı.

ABD deseniz dinci gericiler tarafından bombalanan kürtaj merkezleri, dünyanın en yüksek ateşli silahlarla insan öldürülen ülkesi, polis şiddeti ve ırkçılığın cezasızlıkla ödüllendirildiği bir ülke. Dünyanın her köşesinde çocuk, kadın demeden kölelik koşullarında çalıştırdığı işçilerin sırtından transfer ettiği karlarla dünyanın en zengini ama en pahalı sağlık ve eğitim hizmetlerini ve en adaletsiz gelir dağılımlarından birine gideceksiniz.

Avrupa’nın hali ortada. Irkçılık her geçen gün artıyor. İsviçre ve Finlandiya örneklerinde piyasacılığın kolay formülü olarak icat edilen gelir desteği uygulamalarının bize sosyalizm diye yutturulduğuna bakmayın sosyal devlet neo-liberal politikalar karşısında kar için yok ediliyor. Özgürlük için yurttaşlarını çağıran Fransa’da ülke çapındaki olağanüstü hal uzatıldı. AİHM, iş patronlara geldi mi, “insan hakları”nı bir kenara koyup patronun işçisi üzerindeki haklarını sıralamaya başlıyor.

Biraz daha uzağa gidelim deseniz. Avustralya’ya gitseniz, dünyanın en yüksek sayıda sığınmacı kabul eden bu ülkesinde artık sağ bir iktidar var ve bu iktidar sığınmacıları ülkeye nasıl kabul etmeyeceğini anlatarak iktidar oldu. Bir sabah uyandığınızda aşırı sağcı grupların gösterilerinin mahkeme kararıyla yasaklanmasını eleştiren gazete manşetlerini görebilirsiniz.

Bu durumda kaçacak bir yer de yok. Hem kaçmanın sonu da yok.

Bu ülkeyi yaşanabilir kılmanın yolunu açacağız. Emekçilerin hep birlikte yarattıkları değerlerin yine hep birlikte emekçiler için kullanıldığı, eşit ve özgür, kardeşçe yaşadığımız bir ülkemiz olmayacaksa bunu başka yerde bulmamıza da imkan yok.

Yolumuza devam ediyoruz derken, bu topraklardan doğan umudumuz ve irademiz dışında bir dayanak aramadık. İnadımız da oradan geliyor.

O yüzden inadına laiklik, bağımsızlık ve sosyalizm diyenlerle buluşmak için heyecanımız.

30 Ocak’ta görüşmek üzere…