İmzalı açıklamalar için "Yetmez ama evetçi"leri tanıma rehberi

Pek çoğu AKP eliyle yerleştirilmek istenen yeni rejimin en büyük destekçisi ve fikir babası olan liberallerin yanında bugün Gülen cemaati de yer alıyor. Tıpkı 2010 referandumunda bir yanda Fethullah Gülen'in diğer yanda ise Orhan Pamuk'un olduğu gibi.

İmzalı açıklamalar için

Liberallerin Gülen Cemaati ile birlikte yaptığı imzalı açıklamalarla Türkiye siyasetinde etkin olmaya çalışma çabaları devam ederken, bugün bu açıklamalara imza atan isimlerin, çok değil daha 5 yıl önce, 12 Eylül 2010 tarihine denk getirilen Anayasa referandumundaki tavırlarını, söylediklerini ve bugünleri nasıl hazırladıklarını hatırlamak gerekiyor.

Çeşitli isimlerle bir araya gelen liberaller ve Gülen cemaatinden kişiler, 2013 sonrasında AKP’nin sırayla kendileriyle köprüleri atıp kendilerini düşman ilan etmesinden sonra kendilerinin değil kah Erdoğan’ın kah AKP’nin değiştiğini ileri sürerek bir kez daha sermayenin gerici yeni rejimine tahkimat yapıyorlar.

ufukkravat2Ufuk Uras: Sapına kadar Evet’im!

Hemen akla gelecek ilk isimlerden Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin kurucularından Ufuk Uras, Twitter’da “Referandumda ‘yetmez ama evet’ dediğimizi zanneden cahiller sürüsünü blokta eğitime yolluyorum, hem araştırmazlar hem de kifayetsizler” diye yazacak, “Bir yetmez, iki defa ‘evet’ diyeceğim. Hayır demek, solu sol yapan değerleri inkar etmektir.” diye atıp tutacak kadar pervasızdı. Ufuk Uras bugünlerde “Erdoğan, Cemaate karşı Ergenekon’la uzlaştı” diyerek AKP eliyle yürütülen projedeki rolünü savunmayı sürdürüyor.

Baskın Oran: 2011’den sonra Erdoğan’ın hem iç hem dış politikada reformcu niteliği sıfırlandı

Bugünlerde her imza kampanyasında adı geçen ve adeta “özgürlük savaşçılığı”na soyunan Baskın Oran ise “Darbe anayasası ne kadar değişse sevaptır” dediği Anayasa değişikliklerini 2014 Ağustosu’nda Radikal gazetesindeki köşesinde savunmayı sürdürüyordu. Oran, ‘İstemezükçüler’ dediği ve sürekli laik hatim indiriyorlar diye aşağılamaya çalıştığı Cumhuriyetçilere 2010’da yapılan Anayasa Referandumu’ndaki değişiklikleri, yargı reformları yapıldığını, ‘askeri vesayet’ zayıflatıldı ve temel hak ve özgürlükleri güçlendirildi diyerek savunuyordu.

baskin oranOran, o yazısında, referandumda hayır diyenler için “90 yıldır dibimizi oyan Kürt Sorunu’nun demokratik çözümüne ‘Erdoğan başlattı’ gerekçesiyle taş koyanlar” derken Erdoğan’ı da “Kürt Sorunu’nu çözmeye kalkışan demokrasi kahramanı” diye pohpohluyordu.

Öte yandan, Oran “Bir süredir Türkiye’yi kavgaya ve kine boğmakta olan Erdoğan nasıl oluyor da bu reformları yapmış oluyor?.. Bütün bunlar Milat’tan önceydi. Yani, Erdoğan’ın hem iç hem dış politikada reformcu niteliğinin sıfırlanıp gerici niteliğinin her yanı batırmaya başladığı 2011’den önce.” diyerek de meselenin Erdoğan’ın tercihlerinden ibaret olan ve milat dediği 2011’in hemen bir kaç ay öncesindeki Anayasa değişikliğinin bunda hiç etkisi yokmuş gibi herkesi aptal ve bir tek kendisini akıllı zannediyordu.

Hasan Cemal: Ben öteden beri AKP iktidarıyla laikliğin elden gittiğine de sivil dikta geldiğine de inanmadım

Referandumdan 3 gün sonra 15 Eylül 2010 tarihinde köşesinde, hayır oyu veren bir tanıdığının “Bunlar bizi ne zaman denize dökecekler?” sorusunu aktaran Hasan Cemal, “Bu cümlenin arka planında ‘korku imparatorluğu’ söylemi yatıyor. Son bir iki yıldır ‘irtica’nın yerini alan ‘sivil dikta’ söylemi yatıyor. Ben öteden beri AKP iktidarıyla hasan-cemalbirlikte laikliğin elden gitmekte olduğuna da, bir sivil diktanın gelmekte olduğuna da inanmadım. Erdoğan’ın demokrasi ve hukuk açısından eksileri, demokrasi kültürü dersinden kırık notları elbette var. Bunları yeri geldikçe bu köşede eleştirdim, eleştiriyorum.” diye yazıyordu.

O yazıda, İngiliz Daily Telegraph, Times, Independent, Guardian ve The Economist, Fransız Le Monde, Liberation, İtalyan La Republica ve La Stampa, Yunan Elefteros Tipos, Hollanda Ulusal Ajansı gibi medya organlarından Erdoğan güzellemeleri de aktarıyordu Hasan Cemal.

Hasan Cemal, bugünlerde T24 internet sitesinde, bir yandan Türkiye’nin bir despot düzeni ile karşı karşıya olduğunu ve Erdoğan’la istikrarın da barışın da olmayacağını yazarken, bir yandan da Recep Tayyip Erdoğan ile Ahemt Davutoğlu ve Abdullah Gül arasındaki “çatlaklara” oynuyor.

murat-belge-1Murat Belge: 2010 referandumunda ‘evet’ diyenler kandırıldı ama sorumlusu “1923’te kurulan bu Cumhuriyet’in sahipleri, katı kemalistler”

Murat Belge ise geçtiğimiz aylarda verdiği bir röportajda, “Bizim desteklediğimiz uydurma bir Erdoğan’mış” derken “2010 referandumunda ‘Evet’ diyenler kandırıldı mı?” sorusuna “Bence evet. Zaten bütün bu olanlar bir kandırmaca haline geldi sonunda. Ben de doğrusu kendimi kandırılmış hissediyorum. ‘Elim kırılaydı da oy vermeseydim’ diyecek halim yok. O zamanın şartlarında doğru davrandığımı düşünüyorum” demişti.

2013 yılının ilk aylarında AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun o güne kadar beraber yürüdükleri liberallerle köprüleri atacaklarını söylemesini unutan Belge, o röportajda, Erdoğan’ın tavrının Haziran Direnişi’nden sonra değiştiğini söylerken Erdoğan için “Bu adam fevri bazı şeyler yapıyor ama genel gidiş öyle değildi. Politika öyle değildi, üslup öyle değildi. Ama Gezi ile birlikte böyle oldu. Yani ‘Benim artık kendim gibi olma zamanım geldi’ demeye hazırlanıyordu.” diye konuşuyordu.

Bir süre sonra gelen tepkiler üzerine, “Anayasa referandumunda kandırılmış hissediyorum” diyen yazar Murat Belge, “Kandırılmış filan değilim” diyordu. Taraf gazetesinde, ‘Kandırılmak’ başlıklı yazısında, Bugün gazetesine verdiği söyleşide, “hiç önemi olmayan bir kavram, ‘kandırılma’, manşete çıkınca, ortaya anlatmaya çalıştığı şeyden çok farklı bir durumun ortaya çıktığını” söyledi.

Belge, “Bunun anlaşıldığı şekilde ‘kandırılmış’ filan değilim. Bu ülkede ‘İslâmcı’ denilecek siyaset üstüne yıllardır düşündüğüm düşüncelere uygun davrandım. Tayyip Erdoğan komutasında AKP’nin siyasetini, Türkiye’de demokratik gelişmeye olumlu katkıda 5ppj5d_1bulunduğu sürece ve o ölçüde destekledim. AKP bu çizgiyi terkedince ben de buna göre tavır aldım.” diye yazarken satır aralarında yine sorunu Erdoğan’a bağlayıp AKP’nin “fabrika ayarlarına dönmesi” özlemini aktarıyordu.

Belge o yazıda, ‘kanmayanlar’ olarak nitelendirdiği ‘katı Kemalistler’ için ise “Onlar, 2002’de AKP birinci parti olarak çıkınca ‘Felâket başladı!’ dediler ve bugüne kadar da başka bir şey söylemediler. Böyle bir tavırla ‘politika yapmak’ mümkün değildir. Bunları düşünen ve söyleyenler, kestirmeden giderek adlandıracak olursak, katı Kemalistler’dir. Yani, 1923’te kurulan bu Cumhuriyet’in ‘sahipleri.'” ifadelerini kullanıyordu.

Ortak tema: AKP iyiydi ama Erdoğan bozuldu

2010 yılının “Yetmez ama evetçileri”nin ortak teması, Anayasa değişikliklerini desteklemekte ne kadar haklı oldukları, Türkiye’de yaşanması gereken değişimin İslamcılar ve AKP eliyle gerçekleştirilmeye başlandığı, daha sonra Erdoğan’ın bozulduğu ve kendilerinin nasıl haklı oldukları. Elbette, bu tablodan çıkan tek sonuç AKP’nin “fabrika ayarlarına” geri dönmesi oluyor.

Pek çoğu AKP eliyle yerleştirilmek istenen yeni rejimin en büyük destekçisi ve fikir babası konumundaki bu liberallerin yanında bugün Gülen cemaati de yer alıyor. Tıpkı 2010 referandumunda bir yanda “İmkan olsa mezardakileri bile kaldırmak lazım” sözleriyle Fethullah Gülen’in diğer yanda ise “Darbenin 30. yıldönümünde kurulan sandıkta ‘evet’ diyeceğim. 12 Eylül’le hesaplaşmanın yolu açılıyor. Yargı süreci başlamasa bile referandum 12 Eylül’ün vicdanlarda mahkum edilmesini sağlayacak.” sözleriyle Orhan Pamuk’un olduğu gibi bugünde liberaller ve Cemaatçiler bildirilerin altındaki imzalarda buluşuyor.

“Yetmez ama evetçiler”den alıntılar

“Yetmez ama evetçiler” elbette sadece yukarıdaki isimlerden ibaret değil, referandum sonuçları sonrasında Erdoğan’dan teşekkür alan “Devrimci Sol İşçi Partisi”ni bir kenara koyarsak şöyle bir kısa listeye erişilebiliyor:

Adalet Ağaoğlu (Yazar): Bu darbe ürünü anayasa artık değişmeli hatta yok olmalı. Bunun için atılan her adıma evet.

Ahmet İnsel (Yazar): Paketin hiçbir maddesinin demokrasi açısından daha geri bir noktaya götürdüğünü söylemek mümkün değil… Öküzün altında buzağı aramayalım… Evet!

Ali Nesin (Akademisyen)

Alper Görmüş

Alper Görmüş

Alper Görmüş (Gazeteci)

Atilla Aytemur (Siyasetçi)

Ayhan Ogan (Sivil Dayanışma Platformu Başkanı): Kemalist, Türkçü, laikçi bir düzen yıkılıyor, yerine eşitlikçi bir düzen geliyor. Çok önemli olan bu eşiği atlatabilirsek yeni bir anayasa için de adım atabiliriz.

Ayşe Kadıoğlu (Akademisyen)

Ayşe Hür (Yazar)

Bahri Bayram Belen (Avukat)

Bayram Bozyel (Hak-Par Genel Başkanı)

Can Paker

Can Paker

Can Paker (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı Başkanı): Referandumda Evet denmeli.

Cemil İpekçi (Modacı): Türkiye’nin sivilleşmesi ve demokratikleşmesi için evet.

Cengiz Çandar (Gazeteci): Türkiye’nin demokratik atılım yapmasında bir adım…

Doğu Ergil (Akademisyen): Demokrasi tuğla tuğla inşa edilen bir mabettir.

Emre Belözoğlu (Futbolcu): Darbe olunca babamı tutukladılar, 12 Eylül’de vicdanım ‘Evet’ diyor.

Ergin Cinmen (Avukat)

Eser Karakaş (Akademisyen): Ülkenin refahı için Evet.

Fuat Keyman (Akademisyen): Referandumda oyum “Evet” olacak. Değişiklik paketinin daha iyi bir Anayasa’nın hazırlanması adına başlangıç olmasını umut ediyorum.

Ferhat Kentel

Ferhat Kentel

Ferhat Kentel (Akademisyen): “Hayır” diyenler kurulu düzeni muhafaza etmek istiyor. Bu da belki de korkudan ileri geliyor.

Garo Paylan (Siyasetçi)

Gençay Gürsoy (Akademisyen)

Hale Soygazi (Oyuncu): Bu paket, darbe anayasasının çöpe atılması yönünde önemli ilk adım. Bu yüzden ‘yetmez ama evet’ diyoruz.

Halil Berktay (Akademisyen)

Hayko Bağdat (Gazeteci-Yazar)

Hilmi Yavuz (Gazeteci): Bu anayasa değişikliğine ben de evet diyeceğim.

İbrahim Tatlıses

İbrahim Tatlıses

İbrahim Tatlıses (Türkücü): Tahtaları yenileyelim, çivileri temizleyelim…

İsmail Beşikçi (Akademisyen)

Lale Mansur (Oyuncu): Daha demokratik ve daha özgür bir ülkede yaşamak için evet demeliyiz. İlk defa bir yola çıkış söz konusu.

Leyla İpekçi (Gazeteci-Yazar): Yetmez ama Evet diyorum.

Kenan Işık (Oyuncu): Daha fazla demokrasi için evet.

Markar Esayan (Yazar)

Mehmet Altan (Akademisyen)

Mehmet Tezkan (Gazeteci-Yazar): Aslında gönülsüz evet. Hayır dememek için biraz da mecburen Evet.

Mehmet Uçum (Avukat): Bu değişiklik olmadan Türkiye’nin demokratik hukuk ihtiyacını karşılaması mümkün değil. 12 Eylül’de 660 bin kişi Sıkıyönetim Mahkemelerinden geçti. Benim gibi…

Mete Tunçay (Akademisyen): Referandum da evet oyu vereceğim.

Mithat Sancar (Akademisyen)

Nabi Yağcı

Nevzat Tarhan (Akademisyen): Güçlü insan güçlü Türkiye için ‘Evet’ diyeceğim.

Nihat Doğan

Nihat Doğan

Nihat Doğan (Şarkıcı): Değişim için yetmese de referandumda “Evet” diyeceğim.

Nilüfer Göle (Akademisyen)

Numan Kurtulmuş (Siyasetçi): Daha kapsamlı değişikliklere imkan tanıması için anayasa değişikliğine evet.

Osman Can (Eski Anayasa Mahkemesi raportörü): “Hayır” ordu ve yargı vesayetini halk eliyle tahkim eder.

Oral Çalışlar (Akademisyen): Statükonun rüzgarına kapılmayın!

Oya Baydar (Yazar): “Yetmez ama EVET!” diyeceğim…

laçiner

Ömer Laçiner

Ömer Laçiner (Yazar-Yayıncı)

Perihan Mağden (Gazeteci-Yazar)

Sami Evren (Eski KESK Genel Başkanı)

Sermet Erkin (İllüzyonist): Bu Anayasa değişikliği, en azından 8 Mart muhtırası ve 12 Eylül darbesinin temizlenmesi için bir fırsattır.

Sezai Temelli (Gazeteci-Yazar)

Sezen Aksu (Şarkıcı): Tabii ki evet diyeceğim. Dört dörtlük, çok daha kapsamlı ve özgürlükçü nihai şeklini alana kadar da evet demeye devam edeceğim!

Sinan Çetin (Yönetmen): Bir daha darbe olmasın diye: EVET!

Şanar Yurdatapan

Şanar Yurdatapan

Şanar Yurdatapan (Müzisyen)

Şenol Karakaş (Yazar-Şair)

Taner Akçam (Akademisyen)

Ümit Kıvanç (Gazeteci-Yazar)

Yasemin Çongar (Gazeteci)

Yıldıray Oğur (Gazeteci)

Yücel Sayman (Avukat)

Zeynep Tanbay (Dansçı): İlk kez vesayet rejiminin sona ermesi için kapı açılıyor. Yazık ki anayasanın içinde fındık, kayısı arayan bir muhalefetle referanduma gidiyoruz.