İdeolojisizlik çağı mı?

Kurtuluş Kılçer yazdı: İdeolojisizlik çağı mı?

Bugün emperyalist-kapitalist dünya sisteminin bütününe bakıldığında, bu sistemin önemli sayılması gereken bir kriz içinde bulunduğunu söylemek gerek. Bu krizin ekonomik boyutunun, farklı zamanlarda farklı veçhelerle ortaya çıkardığı belirtileri bir tarafa. Aynı zamanda emperyalist-kapitalist sistemin ‘kriz karşıtı dinamikleri’ devreye soktuğunu da ayrıca belirtelim. Ancak emperyalist-kapitalist sistemin önemli kriz başlıklarından birisi olarak ideolojik bir krizden bahsetmek gerekiyor.

Emperyalist sistem, “demir perde” demagojisiyle kutuplaştığı sosyalist sisteme karşı bugün kendisini konsolide edecek ve sistemin çarklarını birbirine yapıştıracak bir “sakızı” ortaya çıkarmakta bir zorluk yaşıyor. İngiltere’nin AB’den ayrılması, Trump’un iktidara gelmesi, emperyalist blok içinde karşılıklı çıkarların devam ettiği ancak kendi iç dinamikleri itibariyle çoklu parametrelerin daha fazla ortaya çıkması, küreselleşme edebiyatının bitmesi, dünya ülkelerinde görülen giderek daha fazla sağa kayan siyasi bir tablonun ortaya çıkması gibi bir dizi olgu bugün emperyalist-kapitalist sistemin “ortak ve egemen bir ideolojik söylemi” geliştiremediğini gösteriyor.

Kapitalist dünya, bütün gelişim aşamalarında ideolojik bir söyleme ve belli yöne işaret ediyordu. Bugünkü tablo ise dağınıklığa ve Birinci Dünya Savaşı öncesi bir döneme işaret ediyor.

Tarihin sonu edebiyatını dillendiren yok. Medeniyetler çatışmasını da keza. Küreselleşmeci bir dünya geleceğinden ziyade bugün Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere, ABD başta olmak üzere emperyalist ülkelerin içlerine dönük bir güç biriktirme sürecinden bahsetmek gerek. Avrupa Birliği, birliğini tutmak için uğraşıyor.

Bunun etkisi, örneğin, emperyalizmin enstrümanı olarak yıllardır işlev gören siyasal İslamcılığın geleceği konusunda da bir karşılık oluşturuyor. Bugün siyasal İslamcılık, yeni bir yol tartışması açmak durumunda. Radikal İslam ile uyumlu-ılımlı İslam’ın bugün taşıdığı misyonun sonuna gelinmiş gibi gözüküyor. Irak, Suriye ve Mısır en başta verilmesi gereken örnekler. Türkiye’de FETÖ ile birlikte siyasal İslamcılığının nasıl bir ideolojik söylem tutturacağı belirsiz bulunuyor.

AKP tarafından kurulan rejimin de en büyük sorunu bu değil midir? Bugün gerici rejimin nasıl bir ideolojik motif ürettiğini net olarak yazacak var mı? Yeni Osmanlıcılık, ılımlı İslamcılık, milliyetçilik ya da şeriatçılık mı? Bunları karışımı yeni bir ideolojik sentezin doğacağını net olarak söyleyebilir miyiz?

Örnekler uzatılabilir. Ancak ideolojisizleşme derken bugün egemen sermaye sınıfının dünya ve Türkiye ölçeğinde toplumların karşısına koyabileceği güçlü bir düşünsel silahının belirsizleştiğini ifade ediyoruz.

Buradan zorbalık çıkar. Baskı, dayatma, hukuksuzluk, otoriterleşme çıkar. Sanırız dünyanın gidişi, sermaye iktidarı açısından bu. Hele hele güçlü bir işçi sınıfı hareketinin olmadığı dönemde ortaya çıkan bu tablo, emekçi sınıfların bir ekonomik krizde ayağa kalktığı dönemde daha da pervasızlaşacağını iddia etmek yeni bir şey olmasa gerek.

Kapitalizm, bir kez daha tıkanmaya doğru gidiyor.

Böylesi bir tabloda sağlam bir ideolojik çerçeveyle emperyalist-kapitalist dünya sisteminin karşısına çıkılması üzerine düşünülmelidir. Emperyalist-kapitalist dünya insanlığa yeni bir gelecek vaat edemezken, dünya komünist hareketi yeni bir silkiniş içinde olmalı. 1991 sonrası “ama Sovyetler yıkıldı” edebiyatının sonuna gelinmiştir.

Kısacası yeni bir dünya vaat edenlerin yolu açılacak.