İçişleri Bakanlığı'nın fişlediği yargıçlar: "Türk tipi hukuk devleti"ne tepki yağıyor

Yargıçlar Sendikası ve YARSAV, idare aleyhinde kararlar veren yargıçların, İçişleri Bakanlığı tarafından ‘gizli' ibareli bir yazıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikayet edilmesi ve terfilerinin durdurulmasına tepki gösterdi.

İçişleri Bakanlığı'nın fişlediği yargıçlar:

Yargıçlar Sendikası İstanbul Şubesi Temsilcisi ve İstanbul Anadolu Adliyesi Hakimi Nuh Hüseyin Köse, idare aleyhinde kararlar veren yargıçların terfilerinin durdurulmasına sert tepki gösterdi. Köse, “Türkiye tipi hukuk devleti buysa, Allah hepimizi Türkiye tipi anayasadan korusun.” dedi.

İçişleri Bakanlığı’nın, kendi aleyhinde kararlar veren yargıçları, ‘gizli’ ibareli bir yazıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikayet ettiği ortaya çıkmıştı.

Hakim Köse, idare aleyhine kararlar veren yargıçların şikayet edilmesi ve HSYK’nın bu yargıçların terfilerini durdurmasına twettir hesabından tepki gösterdi.
Hakim Köse, paylaşımında, “İdare aleyhine karar veren yargıçlar, İçişleri Bakanlığı’nca HSYK ya şikayet edilince, HSYK terfilerini durdurmuş. Türkiye tipi hukuk devletinde, İçişleri Bakanlığı’nın ‘benim aleyhime karar verdi’ dediği idare mahkemesi yargıçlarının terfileri durduruldu. Türkiye tipi hukuk devleti buysa, Allah hepimizi Türkiye tipi anayasadan korusun.” ifadesini kullandı.

YARSAV’dan da İçişleri Bakanlığı’na sert tepki

Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV), İçişleri Bakanlığı’nın idari yargıda görev yapan ve bakanlık aleyhine karar veren mahkeme başkanlarını HSYK’ya liste göndererek ihbar etmesine tepki gösterdi.

YARSAV’ın açıklaması şöyle:

Yargıç bağımsızlığının kurumsal her türlü güvenceden yoksun, yargıçların bireysel erdemlerine emanet edildiği günümüzde, adeta yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının yurttaşlar ve yargıçlar için elde edilmesi güç bir lüks haline geldiğini gösteren yeni bir HSYK tasarrufu ile yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümünün belgelendiğine kaygıyla tanık olmaktayız.

Medyaya yansıdığı haliyle İçişleri Bakanlığı tarafından, kendisinin taraf olduğu uyuşmazlıklarda Bakanlık aleyhine verilen 181 kararla ilgili olarak, Edirne’den Ardahan’a kadar, mahkeme isimlerinin bir listeye bağlanarak ilgili yargıçlar hakkında HSYK’ya şikâyette bulunulduğu, daha da vahimi HSYK tarafından, anayasal konumu gereği olarak, yapılan böyle bir şikâyet reddedilerek ilgili kuruma anayasal sınırları hatırlatılmak ve haddi bildirilmek suretiyle meslek onurunun korunması gerekirken bu şikâyet işleme konularak söz konusu yargıçlar hakkında inceleme izni verildiği ve terfi dönemi gelen 12 yargıcın terfilerinin durdurulduğu belirtilmektedir. HSYK tarafından söz konusu haberle ilişkili herhangi bir açıklama yapılmadığı gibi terfileri durdurulan bazı meslektaşlar ile yapılan görüşmeler sonucunda haberin gerçeği yansıttığı anlaşılmaktadır.

HSYK’nın son dönemde ortaya koyduğu ‘performans’ bakımından oldukça tutarlı olan bu tavrı, HSYK üyelerinin ulaştığı çılgınlık noktasının belgeli teyididir. HSYK’nın yürütmenin egemenliği altında hareket ederek yargıç ve savcılara baskı uyguladığının bundan daha açık ve somut bir örneği verilemez. Adalet mesleğinin bizzat onu koruma andı içenler tarafından içine düşürüldüğü acı tablonun somut belgesi niteliğindeki bu uygulamanın failinin HSYK olması, yürütmeye bağımlılığın artık görüntüyü kurtarma kaygısının bile taşınmadığı bir noktaya geldiğini gözler önüne sermektedir.

Yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılmasında araç haline gelen HSYK, yürütme tarafından kendisine tevdi edilen görevleri harfiyen yerine getirmekte, bunu yaparken tüm anayasal ilke ve kuralları ayaklar altına almakta bir sakınca görmemektedir. İdarenin bu şikâyetinden elde etmek istediği, mahkemeleri idarenin kararlarının bir suretini tasdik eden noterlik kurumuna dönüştürmektir. Bugün İçişleri Bakanlığı tarafından izlenen yöntem diğer kurumlar tarafından da izlenir ve HSYK tarafından aynı tutum sergilenir ise bağımsız yargıç da idari yargı da kalmayacağı gibi, yürütmenin keyfiliğini önlemenin aracı olan idari yargının AİHS anlamında etkili iç hukuk yolu olma niteliği de kaybolacaktır.

HSYK idarenin ajanı olarak hareket ederek idari yargıyı felç edecek nitelikte bir tasarrufa imza atmış, bu tasarruf bir utanç ve ibret vesikası olarak tarihteki yerini almıştır.

Söz konusu tasarruf idare mahkemelerinde görev yapan yargıçlar, özellikle terfi bekleyenler açısından adil karar vermelerini engelleyecek, ‘onlara hadlerini bildiren’ tehdit dolu bir mesajdır. Aynı zamanda, yargıyı dizayn etme işinin taşeronu olmayı kararlı şekilde sürdüren HSYK’ya yaptırılan müdahalelerin arkasındaki siyasi anlayışın, yargıyı ne denli kuşattığının acı bir göstergesidir.

Öte yandan yaşanan gelişme, ilgili uyuşmazlıkların tarafları bakımından, davalara açık bir müdahale ve adil yargılanmanın ihlali anlamını taşımaktadır ve suç teşkil etmektedir. Bu tasarrufların, bugün olmasa bile yakın bir gelecekte altına imza atanlar tarafından bile savunulması mümkün olmayacaktır.

Bağımsız yargıç ve savcıların sesi olarak, medyada yer alan haberlere ilişkin HSYK’yı açıklama yapmaya davet ediyor ve olayın her boyutuyla takipçisi olacağımızı, konuyu gerek yurt içi gerek uluslararası meslek kamuoyuna taşıyacağımızı tüm duyarlı kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.