Gülten Akın ve Abidin Dino mektuplaşmaları gün yüzüne çıktı: Sayın Usta...

Gülten Akın’ın ‘Seyran Destanı’ kitabında yer alan Abidin Dino desenleri için iki sanatçı arasında 1979-1980 yılları arasındaki mektuplaşmalar ilk kez gün yüzüne çıktı.

Gülten Akın ve Abidin Dino mektuplaşmaları gün yüzüne çıktı: Sayın Usta...

Gülten Akın’ın ‘Seyran Destanı’ kitabında yer alan Abidin Dino desenleri için iki sanatçı arasında 1979-1980 yılları arasındaki mektuplaşmalar ilk kez gün yüzüne çıktı.

Kültür Servisi’nden Fundanur Öztürk’ün haberine göre, 4 Kasım 2015’te yitirdiğimiz Gülten Akın’ın birinci ölüm yıl dönümünde evinden çıkan mektuplar ve daha önce hiç yayımlanmamış Abidin Dino desenleri, şimdi Ankara Galeri Nev’de sergileniyor.

4 Aralık’a kadar devam edecek sergide yer alan 39 desen, başta, mektuplaşmaların sürdüğü 1979 yılında Cem Yayınevi’nden çıkan “Seyran Destanı” olmak üzere farklı Gülten Akın kitaplarında yer almıştı. Diğerleri ise, mektuplarla birlikte, Gülten Akın’ın çocuklarının izniyle ilk kez sergileniyor.

Galeri Nev’den Beril Or konuyla ilgili şöyle diyor:
“Abidin Dino 39 tane desen çizmiş, ancak bunların 17 tanesi şimdiye kadar hiç yayımlanmamıştı. Mektuplar 1979-1980 yıllarında geçiyor ve dönem olarak çok benzer dönemlerden geçiyoruz. Aslında desenlerin ve mektupların hepsi bu açıdan çok etkileyici.”
“Par Avion: Abidin Dino’dan Gülten Akın’a Mektuplar ve Desenler” sergisi için galeri tarafından bir de kitap hazırlandı.

Kitapta tüm mektupların imlası yazarların kaleme aldığı biçimiyle bırakıldı. Kitapta ayrıca iki sanatçıya ait Sakıp Sabancı Müzesi’nde bulunan bazı mektuplar da yer alıyor.

Gülten Akın 12 Şubat 1979 yılında Abidin Dino’dan “Seyran Destanı”nı resmetmesini istediği ilk mektubuna ‘Sayın Usta’ diyerek başlıyor.

“… Biliyor muzunuz sayın Dino, bu parçaları yazarken, hep sizin resimleyeceğinizi düşledim. Her parçanın resmi gözümün önünde canlandı. Resminizi biliyorum.
Ama öyle bir özlem olarak kaldı dün akşama dek. Destan Cem yayınevince dizgiye verildi.
Erdal Öz Ankara’ya gelmişti. Dün akşam bizim evde anlatıverdim ona da özlemimi.
Hemen destanın bir örneğini size göndermemi önerdi. Çok da üsteledi. Çekingenliğim kırıldı.
İşte elinizde. Onu resimleyecek misiniz?
(…)
Bu cesaretimi biraz da sizden aldım. İyi ozan olduğumu söylediniz. Yaşadıkça sizi doğrulamaya çalışacağım.
Derin saygılarımla.”

Fakat Abidin Dino’nun cevabını neredeyse üç ay sonra, 12 Mayıs 1979 tarihinde geliyor:

“Sevgili Gülten
Demin yerin dibine geçtim, utancımdan Kanter içindeyim.
Şubatta gönderdiğiniz iri zarfı alır almaz içinden destanı çıkarmış, onu “seyran”
eylemiştim. Yerin dibine geçtim, diyorum çünki atmadığım zarfın içinde demin gözümden Kaçmış -nasıl da Kaçmış- bir mektubunuzu buldum!
Ama şimdi buldum ve bilmek istiyorum, geç mi kaldım? Kitabı resimlemek hâlâ olası mı?
Boş yetti gayrı, resimci takımı sersem olur, biliyoruz, fakat bu kadarı da olmaz!
Utanarak, binbir Kez özür dileyerek beni bağışlamanızı diliyorum.
Boş zarfın içinde boz Kâhat mı şaşırttı beni, yoksa destanı okuma acelesi mi? Peki öyle ise aylarca sonra nasıl akıl ettim de zarfın içine bakacak oldum?
[Arka sayfa]
Her ne ise bana tez şunu bildirin, geç mi Kaldım, Kitap basıldı mı? Çıkmadıysa, onu resimlemek ne sevinç!
Sevinç ve onur. Bir Kitapta sizinle yan yana bulunmak Kadar hiç bişey sevindiremez beni.
Son günlerde Güzinle bir şiirinizi çevirmeğe çalıştık. GeleceK hafta Üniversitede Çağdaş Türk Edebiyatı dersinde öğrencilerle şiiriniz üzerinde çalışılacaK.
Güzin o kadar tanımak istiyor Ki sizi. Son Kez sizinle Istanbulda telefonlaşmıştık, sizi bir Cumartesi günü aradım, bulamadım, ondan sonra da çok geçmeden Parise döndüm… Saklambaç oynayıp duruyoruz bütün dostlarla.
Destana dönelim, bana çabuk durumu yazın, galiba 23 resim gerek Kitaba, öyle hesabettim… Yâni bir aylık zaman, bir aylık boz çiz…
Güzin ve benden sizlere sevgiler
Abidin”

‘Nâzım, şiirlerinizi okuyamadan yitti’

Anadolu’dan Ankara’ya uzanan bir göç durumunu konu alan “Seyran Destanı”nı resimleyen Abidin Dino, destan için çizdiği 44 resimde Ankara’ya doğru göç eden Anadolu insanı figürünü işliyor.
Dino, 16 Ağustos 1979 tarihli mektubunda, en büyük üzüntülerinden birinin Nâzım Hikmet’in Akın’ın şiirlerini okuyamadan vefat etmesi olduğunu anlatıyor.
“Sevgili Gülten AKın
Birçok denemenin içinden seçtiğim resimler 44’ü buldu. Sanırım içlerinde işe yarar olanlar var, Kitaba Kaç tanesi girecekse, siz Karar verirsiniz artık.
Tezden göndermeyişimin nedeni, belKi şu sırada AnKarada olmayışınız düşüncesi? Taahhütlü olarak göndereceğim resimlerin elinize varması, yitmemesi gerek. Bana lütfen iKi satır yazın, ona göre dilediğiniz yere gönderirim resimleri çabucaK.
ÇoK geciktiğime üzgünüm, sandığım Kadar çabuK beceremedim bu çoK önemsediğim işi, bağışlayın.
Seyran’ın Birinci Bölümüne hayranım, hayranız Güzin ve ben. İkinci Bölümde Hünkâr Ana dehşet.
Şiirlerinizde özelden genele sıçrama ustalığına şaşıp duruyoruz Güzinle.
2/
İkinci bölümde, dediğiniz gibi mektubunuzda, eklenecek şiirlere açık Kapı var. BelKi Kimi parçada, örneğin “Gümüş Gelin Kasapta” olduğu gibi, “ Hikâye” aşılmamış tam anlamı ile.
Bir de yaman bir şiir olan “ Temeline “ de, 20inci dizeden 28inci dizeye kadar olan parça, belki biraz Kolay bir çelişki yaratıyor. Çelişki gereğini anlıyorum da, imgelerin cinsinden emin değilim.
Gevezelik ediyorum, sakın bana Kızmayın, suç Nâzımda, hep KışKrtırdı eleştirmeleri, sanatçılar arasında tartışmayı, yaratmanın bir parçası sayardı.
Güzinle benim en büyük üzüntülerimizden biri, Nâzımın şiirlerinizi okumadan yitmesi. Nasıl bağıra çağıra okuyacaktı “Hünkâr Ana”yı Kapı Kapı dolaşıp!
3/
Karşı be Karşı olsak, “hikâyeyi aşmaK” sorununu tartışırdıK bol bol. Ressamlar için de söz Konusu bir zorluk. Bir de bence tüm Türk sanati için varolan bir tehlike: duygusallık. Bir araba lâf Kaldırır bu söylediğim. Nâzım bile Kurtulamadı Kimi zaman bu Kusurdan, bence.
Size resimleri gönderirKen Kimi teKnik ayrıntıyı da yazarım.
Güzin ve benden candan sevgiler.
Abidin
Bana isterseniz Parise yazın, güneyde çok kalmayacağız.”

‘Yüreğimiz yatışmadı daha’

Dino 24 Şubat 1980’de yazdığı mektubunda ise Yılmaz Güney’in “Sürü” filminden söz açıyor:
“Gülten bacım,
Bu sabah meKtubunuzu aldım, elbette sergilersiniz resimleri dilediğiniz yerde. Resimler zâten sizin.
Daha önce gönderdiğiniz üç Kitaba çoK teşeKKür ederim, değerini bileceK dostlara armağan ettim bile, çoK sevindiler.
Demin “ Sürü” filmini seyrettik bizim mahallede. Saat 3 te dop doluydu gösteri yeri. Epeyce “ Seyran” eyledik, “Seyranı” bulduk yer yer, yüreğimiz yatışmadı daha, Güzin benden beter.
Ben haldır haldır resim yapıyorum, önümüzdeki aylarda iki sergi var.
Sizleri düşünüp duruyoruz.
Hoşça Kalın
Abidin”