Gül Kitabevi yangını ya da Türkiye'de 'Dünya Kitap Okuma Günü'nü nasıl bilirsiniz?

Kırşehir'de Gül Kitabevi 8 Eylül 2015 tarihinde gerici, faşist grup tarafından saldırıya uğramış, kitabevi binası yakılıp yağmalanmıştı.

Gül Kitabevi yangını ya da Türkiye'de 'Dünya Kitap Okuma Günü'nü nasıl bilirsiniz?

Dünya üzerinde 8 Eylül Kitap Okuma Günü olarak anılan gün ülkemiz tarihindeki gerici bir saldırıyla utanç içerisinde hatırlanmaya devam ediyor.

Gerici AKP rejiminin toplumda ve sokaktaki yansımasının en tipik örneği 2015 yılının 8 Eylül’ünde Kırşehir’de Gül Kitabevi’nin gerici faşist güçler tarafından yakılması olmuştur. Olayın failleri ceza almadı, tüm tutuklu sanıklar serbest bırakıldı, Kırşehir Valiliği suçsuz bulundu, sanıklar alkollüydük diye ifade verdiler.

8 Eylül 2015 günü Kırşehir’de, Dağlıca saldırısını protesto gösterileri sırasında yakılan yerlerden biri de, yaklaşık otuz yıldır şehirde faaliyet gösteren Gül Kitabevgul-1i olmuştu. Sait Akıllı’ya ait kitabevinin iki katlı binası, HDP’ye yönelik saldırıdan dönen onlarca kişi tarafından yakıldı. Saldırganlar 38 yaşında, bir çocuk babası Akıllı’yı da döverek kaçtı. Polisin müdahale etmediği saldırı sırasında Akıllı ve o sırada kitabevinde bulunan ikisi kadın dört kişi, kendi imkanlarıyla arka pencereden kaçtı. Sait Akıllı olaylardan sonra yaptığı açıklamada, “Yarım saat daha geç kalsaydık, biz kendimiz tahliye etmeseydik, ikinci bir Madımak Vakası olması işten bile değildi. 22 yıl önce Madımak’ta hayatını kaybeden insanların neler yaşadığını anladık” demişti.

O dönem Radikal gazetesi muhabiri olan İsmail Saymaz’ın haberinde Sait Akıllı şunları söylüyor:

İlk saldırı HDP’ye oldu

“Olaylar sırasında dükkandaydım. Bizim karşımızda, 50-60 metre mesafede HDP il binası var. Saldırı merkezi orasıydı. Orası uzun süre taşlandı. Tabelasını söktüler ve üst katına bayrak asıp içeriye girdiler. Verebildikleri kadar zarar verdiler. Akşam altı sularıydı. Bizler belli noktalara saldırı olacağı noktasında duyum almıştık. Ama ne olur; bizim belki camlar kırılır, çerçeveler indirilir ve biter diye düşündük.”

İkinci Madımak olacağını düşündük

“Önce orada bulunan kitle bizi taşlamaya başladı. Camlarımızı kırdılar. Belki 300-500 kişilik bir topluluktu. Kitle içinde birilerinin yönlendirmesiyle bizim kitabevine yönelmişlerdi. Taşlamayı bitirdikten sonra işletmenin dışında teşhirde bulunan çantalar ve malzemeler yakıldı. Muhtemelen benzin döküp yakarak içeriye attılar. Biz içeride, ikisi kadın olmak üzere beş kişiydik. Çalışan arkadaşlarımızı üst kata aldık. Alevler yükseldi ve üst katta artık dumandan soluk alamaz hale geldik. Taşlamalar ve sloganlar sürüyordu. Üst kata iki tane molotof kokteyli atıldığını söylüyorlar. Üst kat da hızlı biçimde tutuştu. Ben alt kata inmiştim. İçeriye giren üç kişi bana saldırdı. Tanımıyorum. Daha önce zaten taş darbesiyle burnum kırılmıştı. Sonra da bu üç kişinin saldırısına uğradım. Kafama darbe aldım. Sert cisimle vurulduğunu düşünüyorum. Kafam yarıldı, üç dikiş atıldı. Üst katta mahsur kalan arkadaşlarımızın yanına çıktım. Arkadaşlarımızı dayımın da yardımıyla arka taraftan camdan tahliye ettik. Onları camdan indirdik. Aşağıdan iki kişi tuttu, biz de aşağıya sarkıttık. Tam bir can pazarıydı. Biz yarım saat daha geç kalsaydık, kendimiz tahliye etmeseydik, ikinci bir Madımak vakası olması işten bile değildi. Korkunç bir psikolojiydi. 22 yıl önce Madımak’ta hayatını kaybeden insanları neler yaşadığını anladık.”

Polis izliyordu

“Korkunç bir güvenlik zafiyeti vardı. Zaten HDP’ye saldırılırken, olayın büyüyeceğini fark ettik. Çok yetersiz gul-2bir Çevik Kuvvet vardı. Olayları engelleyecek kadar polis yoktu, parmakla sayılacak kadar vardı. Birkaç gaz fişeğiyle dağıtılabilirdi grup. Bence o gün bu plan uygulandı.

Bize yönelik saldırı bir saat kadar sürdü. Bu sürede güvenlik güçleri tarafından kitleyi dağıtmak veya içerideki insanların güvenliğini sağlamak için müdahalede bulunulmadı. İçeriye de polis gelmedi. Dışarıdakileri dağıtmak için bir şey de yapmadı. O sürecin tamamlanması için seyirci kaldı. Kendi imkanlarımızla canımızı kurtardık.”

Savunmalar ibretlikti, tüm tutuklu sanıklar tahliye edildi

15 Aralık 2015 tarihinde duruşması görülen Gül Kitabevi davasında sanıkların savunmaları ise ibretlikti.

Kitabevini kundaklamakla suçlanan zanlıların tamamına yakını alkollü olduğu, bir anlık sinirle davrandığı, “üzüntü ve coşkudan ötürü” kendini kaybettiği için saldırıya katıldığını söylemişti.

Toplam 16 şüphelinin ifadeleri, Kırşehir’in bir Madımak faciasındangul-6 döndüğünü gösteriyordu. Şüpheliler kitabeviyle birlikte, HDP’yi ve bir çay ocağını taşladıklarını kabul etmişti.

Zanlılardan bazıları, kitabevi önünde sergilenen okul çantalarını yakıp dükkanın içine attı; kimi, sopayla dükkana girip içerisini yağmaladı. Dükkanın önündeki çantayı yakarken görülen saldırgan, “Yakmıyor, söndürüyordum” diye savunma yaptı.

Olaylardan dolayı tutuklu olan sanıklar sonra görülen davalarda birer birer tahliye edildi. En son 24 mayıs 2016 tarihindeki duruşmanın sonucunda ise tutuklu sanık. Yargılamaya tutuksuz devam edilme kararı alındı.

Kitabevi ile büyük bir dayanışma örneği sergilenmişti

Olayların hemen ardından, tamamen yanan kitabevinin yeniden kurulması için tüm Türkiye çapında büyük bir dayanışma ağı örülmüş, kitabevi çok kısa bir zaman zarfında yeniden ayakları üzerinde durmaya başlamıştı.

gul-5