Esma Esad vesilesiyle: Suriye’nin boyun eğmeyen kadınları

Yazarımız Umut Kuruç Suriye'nin boyun eğmeyen kadınlarını yazdı.

Dün Esma Esad’la 8 yıl sonra ilk kez yapılan bir röportaj yayınlandı. Bu röportaj vesilesiyle neredeyse 6 yıldır süren emperyalist abluka ve onun işbirlikçileri ile beslemelerinin kana buladığı coğrafyada direnen, savaşan Suriyeli kadınlara selam gönderelim…

“Arap Baharı” adlandırmasıyla başlayan süreç, 2011’de Suriye’ye karşı büyük bir emperyalist saldırganlığa dönüştüğünde meydanlara çıkan Suriyeli kadınlar Lübnanlı kardeşleriyle birlikte saçlarını keserek mücadele çağrısını yapar.

Arap kadını için saç kesmek, intikam, direnme, hak kazınma, haksızlığa karşı tepkidir. İşgalcilere, katillere karşı yapıldığında ise özgürlük için direniş ve savaş çağrısıdır.

1940’larla birlikte laikliğin kök saldığı bu topraklarda kadınlar işte tam da bunun için, laiklik, özgürlüğün ön koşulu olan bağımsızlık için hem Suriyelileri hem de bütün Arap halklarını mücadeleye çağırır.

Çağrıyı yapmakla yetinmez Suriyeli kadınlar, Ulusal Savunma Güçleri’nde örgütlenirler. Bir yandan toplumsal örgütlenmenin başını çekerken diğer yandan da cephede öne çıkarlar. Orduda binlerce kadından oluşan taburlar kurulur. Ulusal Savunma Güçleri’ndeki milisler içerisinde sayıları her geçen gün büyür.

Kadın savaşçılardan biri “Suriye benim annem ve anne hastaysa kızının onun yanında olması gerekir. Bu yüzden buradayım. Annem için savaşacağım ve onu iyileştireceğim ki yeniden hep birlikte barış içinde yaşayabilelim.” der. Ne de olsa kadınların görevi bazılarının dediği gibi “doğurmaktan ibaret” değildir.

Bir diğeri için ise “yaşam onur için yürünen yoldur” ve onur Suriyeli kadınlar için saçlarını kestikleri anda kıskançlıkla sahip çıkılması gereken ülkeleridir, bağımsızlıkları ve özgürlükleridir.

Kimi, batının egemen medyasına karşı gazeteci olarak, kimi sivil savunmada, kimi insani yardım birimlerinde, kimi cephede boyun eğmeden 6 yıldır savaşıyor…

Esma Esad da o kadınlardan biri.

“En başından beri ve hiçbir zaman başka bir yerde olmayı düşünmedim. Evet, bana Suriye’den ayrılmamı —daha doğrusu buradan kaçmamı— teklif ettiler. Teklifi kabul edersem benim ve çocuklarımın korunacağını ve finansal güvenliğimin de sağlanacağını söylediler. Fakat bu insanların gerçek amacını anlamak için dâhi olmaya gerek yok. Onları kaygılandıran benim ya da çocuklarımın iyi olması değildi. Bu teklifi yapanlar Suriyeli değildi ve amaçları, halkın liderlerine olan inancını zedelemekti.”

Bunlar basında en fazla yer verilen sözleri oldu. Söyledikleri bütün Suriyelilerin ve Suriye dostu olan herkesin bildiği şeyler. Ancak, belki de en önemli cümle olan “Neler hissediyorsunuz yaralı askerler ve savaşın kurbanları karşısında?” sorusuna verdiği cevap ve birçoğumuzun aklından çıkarmaması gerekiyor “Önemli olan neler hissettiğimiz, duygularımız değil, ne yaptığımız.”

Dünyanın neredeyse 6 yıldır gözünü kulağını kapattığı Suriye’nin Cumhuriyeti’ni savunan kadınları, bu coğrafyanın öncülleri olan Roma İmparatorluğu’na direnen Zennube’nin, Filistin Halkı’nın özgürlük savaşçısı Leyla Halid’in ve daha nicelerinin geleneğini sürdürüyor. Boyun eğmiyor. Çünkü biliyor ki, kadınları boyun eğmeyen bir halka hiç kimse boyun eğdiremez…