Erdoğan yine muhtarlarla: Şimdi operasyonlar dönemi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saray’da 24. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.

Erdoğan yine muhtarlarla: Şimdi operasyonlar dönemi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saray’da 24. Muhtarlar Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan “Önce ‘Demokratik Açılım’ dedik olmadı. ‘Milli Birlik ve Kardeşlik’ dedik olmadı. En sonunda ‘Çözüm Süreci’ dedik yine istismar edildi, yine olmadı. Artık bunların hepsi bir kenara. Çözüm sürecini de ne dedik ‘buzdolabına koyduk’. Şimdi operasyonlar dönemi. Ne olacak bu operasyonlar döneminde? Bu iş bitecek” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Bu densizlere hadlerini bildirmek zorunda olmasanız…”

10 bine yakın muhtarımızı külliyemizde ağırlamış oluyoruz. İnşallah 52 bine yakın muhtarımızın tamamıyla burada buluşmuş olacağız. Bunlar rahatsızlıklarını dışa vururken herhangi bir ölçüleri olmadığı için işi muhtarlarımıza hakarete kadar vardırabiliyor. Güya bir mizah dergisi muhtarlarımızı aşağılayan bir karikatür yayınlamıştı. Bu dergi kapaktan özür dilemek zorunda kaldı. Sizler bu densizlere hadlerini bildirmek zorunda olmasanız yaptıkları yanına kar kalmıştı. Sizin birliğiniz hiçbir şeyle mukayese olmaz.

“Ümmet bilinciyle geleceğe”

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığını devraldık. Bu önemli zirvenin temasını adalet ve barış için birlik ve dayanışma olarak belirledik. 56 üyeli İİT’nin 25 ülke devlet ve hükümet düzeyinde katıldı. Gerek zirve toplantılarında, gerek zirve öncesi ve sonrası görüşmelerinde ısrarla birlik ve dayanışmanın önemine vurgu yaptık. Zulüm etrafında birleşenler sadece zalimlerdir. İnsanoğlu hep adalet ve barışın arayışı içinde olmuştur. Bu günümüzde de devam ediyor.

Dünyada 1,7 milyar Müslüman var. Bunların koordine olması lazım. Bir ümmet bilinci içinde geleceğe yürümesi lazım. Teşkilatın kurumsallaşması, faaliyet alanının genişlemesi için çalışacağız. Teşkilatı adına ve misyonuna yakışır bir konuma getirmek istiyoruz. Müslümanların adının terör, sefalet, cehaletle değil; medeniyetimizin parlak günlerinde olduğu gibi insanlığa hizmetle anılması en büyük temennimizdir.

Birlik ve beraberlik konusu ülkemizde yaşanan sıkıntıların tek çaresidir. Bu hafta Kutlu Doğum’u yaşadık. Bu hafta boyunca da başlık bir taraftan tevhid vahdet, diğer taraftan birlik çağrısıydı. Terörle anıldığımız bu zamanlarda İslam dünyasının içinde bulunduğu üç başlık var. Bir tanesi mezhepçilik, bir tanesi ırkçılık, diğeri de terördür.

“Şimdi operasyonlar dönemi”

Mezhepçiliktir çünkü, İslam dünyası içinde öyle bir virüs haline geldi ki, bu yayılma adeta bir din gibi algılanmaya başladı. Bizim bu noktada dinimiz İslam’dır, İslam’ın içinde böyle bir ayrımcılık olamaz. Buna sıcak da bakamayız. Bize sorduklarında Müslümanım deriz ve gereğini yerine getiririz. Mezhepçilik ayrımcılık olacaksa vay bu toplumun haline.

İkincisi ırkçılık. Bizde Romanmış, Boşnakmış, Lazmış, Çerkezmiş, Türkmüş, Kürtmüş bizde böyle bir şey yok. Biz yaratanı yaratandan dolayı seviyoruz.

Üçüncüsü de terör. Geldiğimiz nokta ortada. Çok kayıplar verdik. 40 bini aşkın insanımız 35 yıldır terörün kurbanı oldu. Önce demokratik açılım dedik, milli birlik kardeşlik ve çözüm süreci dedik olmadı. Hepsi bir yana, çözüm sürecini de buzdolabına koyduk. Şimdi operasyonlar dönemi. Bu dönemde bu iş bitecek. Çünkü bu milletin huzuruna kimsenin kast etmeye hakkı yoktur. Sonuna kadar üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Askerimizle, polisimizle dayanışma içinde bu işi sürdüreceğiz. Bu işi başaramazsak yazıklar olsun. Bu işi başaracağız. Bu milletin huzuruna kimsenin kast etmeye hakkı yoktur, kimsenin bir şeyler elde etmeye de hakkı yoktur.

“Özerkçilik oynayanlar kaybetti”

Yaşanan bu terör olayları terör örgütünün şehir merkezlerinde uygulamaya çalıştığı eylem stratejisi yok olmuştur. Battık, mahvolduk, bittik diyorlar, nereye kaçacağız diyorlar. Bölge halkı yaşananları görmüştür. Tüm güvenlik güçlerimiz gerçekten fedakarca müdahaleyle terör örgütünü bir kez daha yenmiştir. Özerklikçilik oynayanlar kaybetmiştir. Milletimizin mahremini çiğneyerek onun gönlüne gireyeceğini zannedenler sadece nefreti kazanmıştır.

Türkiye’nin bugünkü sınırları bizim son sınırlarımızdır. 100 yıl önce 5 milyon kilometrekareydi. Bunun ancak 780 bin kilometresini muhafaza edebildik. Asıl hedefin bizi kazımak olduğunun farkındayız. Hiç kimse kusura bakmasın artık o devir geride kaldı. Biz hem devletimizin fiziki sınırlarına sahip çıkacağız, hem de gönül sınırlarımızı açık tutacağız.

AB İlerleme Raporu

Bu rapor ve kararın sadece iki başlığını anlatayım. Kararın 17’nci maddesinde güya çevreci hassasiyetler bahanesiyle Türkiye’nin mega projerinden kaygı duyulduğundan bahsediliyor. Bu kaygı tanıdık geldi mi? Bu talep bizim önümüze Gezi olayları sırasında da gelmişti. Batı ülkelerinin finans kurumları mega projelere finans sağlamamak için her türlü cambazlığı yapmıştır. Çıkartmadık zorluk bırakmadılar. Şimdi de aynı şekilde bu raporda karşılaşıyoruz. Ne dediysek aynısını söylüyoruz. Türkiye 2023 hedeflerinden vazgeçmeyecek bunu böyle bilesiniz.

Akkuyu Nükleer Santrali’nin durdurulması çağrısı. Çağrıyı yapan AB üyeleri temsilcilerinden oluşan bir parlamento. Avrupa’da faaliyet gösteren 135 nükleer santrali ne yapacağız? Dünyadaki 444 santrali ne yapacağız? Halen inşa edilen 62 santral için bu çağrıyı duyan var mı? Türkiye için bu kaygı nereden kaynaklanıyor? Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığından kurtulmasından duyulan kaygı yatıyor olmasın.

Rapora bakıyorsunuz Kıbrıs, Ege konusunda sakat yaklaşım. Yalan yanlış ifadeler. Raporu yazanın akıl danesi HDP’liler olduğu için raporun böyle çıkması şaşırtıcı değil. Hele raporun 1915 faslı var ki tam evlere şenlik. Türkiye’nin ne kadar hasmı varsa bir araya gelip rapora dercetmiştler. Arkadaşlar raporu kendilerine iade ettiler. Türkiye’nin raporu iade etme kararı alması doğrudur. Biz bunlara alıştık. AB ile ilişkilerimizi ileri götürecek diye düşünmüştük. Şimdi ne yapmak istiyorlar diye bu soruyu kendi kendime de soruyorum.

23 Nisan’da bazı liderler buraya geliyor. Gaziantep’te kampları gezecekler. Orayı gezdiklerinde bu rapor için sorulara cevap arayacak mı? 3 milyon insan Avrupalıları rahatsız etmesin diye burada bakılıyor, raporda bunlar için ne var? Bizim tepkimiz raporun yıkıcı bir anlayışla hazırlanmasındandır. Pek çok konuda olumlu yönde ilişkilerin seyrettiği dönemde bu raporun önümüze getirilmesi provakatif bir yaklaşımdır. 1963’ten beri göremediler ama bundan sonra ne olur bilemiyorum. Türkiye’nin AB’ye ihtiyacından daha fazla, AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Bu böyle bilinsin. Sadece son gelişmelere bakmak yeterlidir.

Türkiye’ye yönelik Batı kaynaklı eleştirilerin bir bölümü içinde bulunduğumuz durumun doğru anlaşılamamasından kaynaklanıyor. Aynısını pek çok Batı ülkesinde gördüğümüz uygulamalar nedeniyle ağır eleştiriler yöneltiliyor. Hapisteki gazeteciler deniliyor, gazeteci değil. Casusluk gibi suçlar. İfade özgürlüğü diyorlar küfür, hakaret gibi suçlar.