Erdoğan-Koç-Biden üçlüsüne karşı: İnadına sosyalizm!

İnadına kavramı siyasette farklı dönemlerde, farklı şekillerde kullanılabiliyor. Ülkemiz tarihinde de farklı siyasi özneler ama ağırlıklı soldakiler bu kavramı kullanmaya devam ediyor. Dolayısıyla sağ ya da sol her örgüt ve parti bilir ki, inat etmek iyidir. Ancak meseleyi basit bir inatlaşmadan çıkartıp, sosyalizmde ısrar olarak göreceksek işin boyutu değişiyor. Dolayısıyla neden bu ısrara ihtiyaç duyuyoruz... View Article

İnadına kavramı siyasette farklı dönemlerde, farklı şekillerde kullanılabiliyor.

Ülkemiz tarihinde de farklı siyasi özneler ama ağırlıklı soldakiler bu kavramı kullanmaya devam ediyor. Dolayısıyla sağ ya da sol her örgüt ve parti bilir ki, inat etmek iyidir.

Ancak meseleyi basit bir inatlaşmadan çıkartıp, sosyalizmde ısrar olarak göreceksek işin boyutu değişiyor. Dolayısıyla neden bu ısrara ihtiyaç duyuyoruz ona yanıt vermek gerekiyor.

Çünkü bugün sağdan ve soldan sosyalizm cephesine yapılan saldırı devam ediyor. Göğüslemek zorundayız. Hala ve hala “sosyalistler arkaik” olmakla suçlanıyor. Sanırım 90’lı yıllarda Sovyetler Birliği yıkılınca, “işçi var mıdır, yok mudur?” diye tartışma açarak, işçi sınıfına karşı taarruza geçenler şimdilerde de sosyalizmin ilkel bir ideoloji olduğunu pazarlayıp duruyorlar.

Eğer bunlara, “Bak dostum bu bir işçi. Bu da öncü bir işçi…” diye başlayarak yanıt vermeyeceksek, ülkemizdeki sosyalizm cephesinin gücü arttıracak adımları inadına atmaya devam etmek elzem görünüyor.

AKP iktidarında Türkiye malumunuz… İktidardaki sınıf gemisini yürüten kaptan… Arada kazalar olmuyor değil. Sermaye sınıfının baş temsilcilerinden biri kalpten gidiveriyor. Ama sermaye sınıfı yoluna AKP ile kol kola devam ediyor. Edecek.

Tayyip Erdoğan ölümünden bir gün önce Mustafa Koç ile birlikteymiş. Şakalaşmışlar. Erdoğan, Koç’a “alkolü bıraktın mı?” diye sormuş. “Azalttım” diye yanıt alınca “hepten bırak” demiş ve birbirlerine latife yapmaya devam etmişler. İşte ülkemizin laik olmayan cumhurbaşkanı, laik olduğu iddia edilen bir ülkede, çocuklarına tecavüz eden insanların düşüncelerinin arkasında rahatça durabilirken, sermaye sınıfının mensupları ile alkol üzerine şakalaşmalar yapıyor.

Kapitalist Türkiye budur. Gerici rejim de böyle bir şeydir. Özgürlükler, laiklik vb… kavramlar gerici sermaye rejiminin sahipleri aracılığı ile iğdiş edilir. İşte biraz önce bahsettiğimiz sosyalizme taarruz edenler açısından laiklik kavramı da aynı şekildedir. O yüzden inadına sosyalizmin yanına inadına laiklik de demek gerekmektedir.

Devamında mealen şöyle diyor Erdoğan: “Koç grubu özellikle savunma sanayinde bayağı mesafe kaydetti. Benim başbakanlığım döneminde Altay tanklarının ihalesini bu gruba vermiştik. Altay tanklarını da konuştuk.” İyi yapmışsınız. Bravo. Belki Musul’a ya da Halep’e bu tanklarla nasıl girmeyi düşündüğünüzü ya da bunları nasıl pazarlayacağınızı da konuşmuşsunuzdur. Ülkenin savunma sanayi sermaye sınıfının elindeyken ve AKP iktidarı ile birlikte gemiyi yürütüyorlarken, iktidarı işçi sınıfının eline alması gerektiğini savunanları arkaik olmakla suçlayanlar tam da Erdoğan-Koç ikilisinin safında yer alıyorlar. Bunu unutmayın.

Ölmüş adamın arkasından amma da konuştun diyebilirsiniz. Peki ölmemişlerin arkasından konuşmaya devam edelim.

Tüm bu olaylar olurken ve Kürt illerinden ölüm haberleri gelmeye devam ederken sömürge valisi Joe Biden Türkiye’ye geldi ve herkesi sıraya dizdi. Cumhurbaşkanı sermaye sınıfı ile latife eden bir ülkenin dış ilişkileri de böyle oluyor.

Sömürge valisi ülkenin bütün sorunlarına el attı. Galip Ensarioğlu, Sezgin Tanrıkulu, Orhan Miroğlu, Fikri Sağlar, Ayhan Bilgen, Leyla Zana ve Altan Tan ile görüşen Biden Kürt sorununu çözmüş müdür bilinemez ama barışçıl bir yöntem istediğini belirtmiş. En azından Mazlum Der kökenli HDP milletvekili Ayhan Bilgen öyle aktarıyor. Biden bu görüşmeleri yapmadan bir ya da iki gün önce, bölgede ölmüşlerin üzerine Cizre’de seçilmiş bir belediye meclis üyesi daha ekleniyordu. Bunları unutmayalım.

Biden Kürt sorununa Amerikan barışını önerdi, akademisyen sorununa el attı, arada sapık fetvalar veren Diyanet’le de görüşüp “fazla abarttınız” demiş midir bunu bilemiyoruz ancak dün itibariyle malumu ilam etmiş oldu: “Türkiye ABD’ye göbekten bağlı bir ülkedir.” Arada MHP sert ve ters yaptı ama onlara aldanmayın. Amerikancılıklarını örtmek için böyle hamleler yapıyorlar. Bunu artık ülkemizdeki çocuklar bile biliyor.

O zaman tartışmamızın esas noktasına dönelim. Sosyalistler bağımsızlık mücadelesi verir dediğimizde, “amma da devletçi ve de Kemalistsiniz” diyenler neredeler? Acaba Biden’e karşı çıktığımızda “ama MHP de…” diyen başlayan cümleler kuracak mısınız? Erdoğan-Koç ikilisinin tamamlayıcı unsurunun Biden olduğunu hala fark etmediniz mi? İşte tam da bu yüzden Kürtlerin de, Türklerin de bağımsızlığının sosyalist bir cumhuriyet mücadelesinde ısrar etmekten geçtiğini söyleyip duracağız.

İnadına söyleyeceğiz…

İnadına laiklik, inadına bağımsızlık, inadına sosyalizm diyeceğiz.

Bu mücadeleyi inadına büyütecek ve nihayetine vardıracağız.

Not: Bu yazıdaki ifadeler benim de içerisinde olduğum siyasi hareketin, Türkiye Komünist Partisi’nin kurucuları olan Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katledilmesinin yıldönümü vesilesiyle yapacağı toplantıya ait. Tüm okurlarımızı da bu etkinliğe davet etmiş olalım.

inadinatkh