Çocuklar öldürülmesin, peki ama nasıl?

Çocukların ölümünden burnunun direği sızlamayanların vicdanından söz etmek mümkün değil. Ama sadece vicdanlı olmakla bu gidişe bir dur demek mümkün mü?

“Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler” diyen büyük usta, iyi ki doğmuşsun, iyi ki bu satırları ve daha nicesini yazmışsın. Yoksa bu günlere dayanmak ne mümkündü…

En çok duyduğumuz sözlerden biri, çocuklar öldürülmesin… İnsanlığın teste tabi tutulduğu şu günlerde çocuklar hala önemli bir ölçütü oluşturuyor. Minik yüreklerin durmasını normal karşılamak bugün ancak insanlığından epeyce uzaklaşmış olanlar için mümkün.

Çocukların ölümünden burnunun direği sızlamayanların vicdanından söz etmek mümkün değil. Ama sadece vicdanlı olmakla bu gidişe bir dur demek mümkün mü?

Çocuklarımız öldürülüyor. Bugün yaşanan çatışmalarda, aralarında daha çocuk bile diyemeyeceğimiz yaşını bile doldurmamış bebelerin olduğu minicik bedenler toprağa veriliyor. Ey vicdanlı insanlık, ne yapıyorsun çocuklar öldürülmesin demekten başka?

Çocuklarımız öldürülüyor. Sayısını artık bilmiyoruz. Kıyılarımıza vuran çocuklarımızın görüntüsü belleğimizde taptaze iken daha dün aralarında çocukların da bulunduğu 300’e yakın Suriyeli’nin IŞİD tarafından katledildiğini öğreniyoruz. Bu insanların birkaç yıl öncesine kadar senin benim gibi gündelik gayelerle hayatlarına devam eden insanlar olduğunu düşündükçe tüylerin ürperiyor. Peki ama ey vicdanlı insanlık, ne yapıyorsun savaşa hayır demekten başka?

Çocuklarımız öldürülüyor. Dayak, taciz ve tecavüz kurbanı olan çocuklar; ya ölümle boğuşuyorlar, yada ömürleri boyunca ölmekten beter bir yükle yaşamaya çalışıyorlar. Bütün bunlar film şeridi gibi gözümüzün önünde olurken, arka fonda Diyanet’in “babanın öz kızına şehvet duyması haram” değildir fetvası, Din öğretmeninin “pantalon-tayt giyen kızlara şehvet duyuyorum” sözleri yükseliyor, kaç tane Kuran kursunda kaç çocuğun taciz ve tecavüze uğradığı rakamları sıralanıyor. Ey vicdanlı insanlık, ne yapıyorsun sinirden kendini yiyip bitirmekten başka?

Çocuklarımız öldürülüyor. Hemde öyle sadece bombayla, tüfekle, fiziksel şiddetle değil. Eğitim sistemi çocuklarımızı öldürüyor. İki gün önce açıklanan TEOG sınavı sonuçlarına üzülen 13 yaşındaki Ayşe Berrin Yılmazlar kendini astı. Çocukları yarış atına, anne babaları bu yarışta akıtılacak milyarlarca lirayı finanse edecek sponsorlara dönüştüren bu eğitim sistemi çocuklarımıza zarar veriyor. Zarar vermek ne kelime, öldürüyor! Ey vicdanlı insanlık, ne yapıyorsun bu gidişe kendi katkını koymaktan başka?

Çocuklarımız öldürülüyor. Anne karnında, doğumda, bebeklik döneminde karşılaşılan sağlık sorunları ile ilgili tedbir alınmadığı ya da tedavi yöntemleri çok pahalı olduğu için çocuklarımız nerede ise şans eseri yaşıyor. İnsanlığın bugün geldiği evrede, insan hayatının hala “kadere” bağlı olmasını hangi bilimsel ya da akılcı yöntemle açıklamak mümkün? Ey vicdanlı insanlık, ne yapıyorsun kendi sevdiklerin için güvenli ve “organik” bir yaşam alanı yaratmaya çalışıp, başkalarının “kader”ine üzülmekten başka?

Bu düzen savaşlarla, katliamlarla, gerici zihniyetiyle, eğitim ve sağlık sistemiyle, kısacası her tür yöntemle çocuklarımızın ölümüne neden olan asıl suçludur.

Ey vicdanlı insanlık, çocuklarımızın aydınlık yarınlarını kurabilmek için bu düzenle topyekün bir mücadele gerekiyor, var mı çare başka?