Cerrahpaşa'da skandal yazı: Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi’ne asılan “Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır” şeklindeki duyuru tepki çekti.

Cerrahpaşa'da skandal yazı: Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi’ne asılan “Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır” şeklindeki duyuru tepki çekti.

Odatv’de yer alan habere göre, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi’ne kan vermek için gelen kadınlar geri çevrildi. Kan Merkezi’nin kapısında “07.04.2016 tarihi itibariyle bayanlardan trombosit (aferez) tam kan ve kan alımı yapılmamaktadır” şeklinde bir duyuru asılıydı. Kan Merkezi’ne asılan yazılı duyuruya tepki gösteren hasta ve hasta yakınları, “Yazıyı görünce anlam veremedik. Ameliyatı yapılacak hastalarımız için kadın yakınları kan vermek istedi, ancak kabul edilmedi. Kan vermek için erkek aramak zorunda kaldık” dedi.

Kan Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zafer Başlar, “Bayanlardan kan alımı yapılmamaktadır” yazılı duyuruyu şöyle açıkladı:

“Doğurganlık çağında olan kadınlar verici adayı oluyorlar. Dolayısıyla gebelik sürecinde, anne bebek arasındaki alış verişten dolayı annelerle bebekleri arasındaki kan grubu sistemleri, bildiğimiz A ve RH sistemleri dışında 31 tane daha sistem var. Bebeklerin annelerinden farklı kan grubuna sahip olmalarından dolayı, birtakım antikorlar var. Bizde immün sisteminin çalışma prensibi şöyledir; kendinde olmayan yapıya karşı, antikor dediğimiz karşı madde üretir immün sistemimiz. Bunlar da uzun sürelerle kanda bulunabilirler. Hedefleri olan yapıları tekrar gördüklerinde de bir hatırlama reaksiyonuyla tekrar tekrar kendini tazeleyen bir sistem gibi düşünün, bu karşı maddelerden kanda olur. Karşı madde kanda olduğu zaman, o kan grubundan kişinin, bu durumda annenin değil artık kan vericisi olduğu zamanlarda bu kişiden aldığımız hücrelerin yanında, hücrelerin kan suyu diyebileceğimiz plazmasında bulunabilecek bu gibi antikorlar, bu sefer bu antikorların hedefi olan yapıları, bunlar bazen kırmızı hücreler olur bazen de diğer hücreler olur, onlarla ilişkili saldırma reaksiyonu düzenleyebiliyorlar. Bunların bir kısmı da bazen kişinin ölümüne neden olabiliyor. Akciğer sorunlarına neden oluyor, doğrudan ölüm değilse bile klinik reaksiyonlara neden olabiliyor. Bu nedenle kan grubu uysa da, kendisi kan vermeye uygun olsa da bu vericiler için yapılan değerlendirmelerde, saptanamayacak olan bu şeylerin bir anlamda önlemi gibisinden dünyada bu yönde bir eğilim var. Doğurganlık çağında ve gebe kalmış kadınlarla ilgili olarak, böyle bir mümkünse seçmeme gibi bir eğilim var. Bu durumu da bunun bir uzantısı olarak düşünebilirsiniz.”

Prof. Dr. Zafer Başlar, “Yazının ‘hamile olan kadınlardan kan alımı yapılmamaktadır’ diye mi değiştirilmesi gerekiyordu?” sorusuna ise “O sırada hamile olanlardan zaten kan alınmaz. Daha önce hamileliği kısa sürede tamamlanmış, yani düşmüş ya da hamileliği süresinde tamamlanmış da olsa böyle bir verici havuzunda, Batı’nın öngördüğü bir şey değil, onlarda böyle bir sorun yok, ama bizimkilerde kadın vericilerin böyle bir potansiyeli var diye böyle bir şey yapmış olabilir” yanıtını verdi.

 

‘Canım her şeyin bir şeyi var’

“Bu uygulama bütün kadın vericileri her zaman dışlayan bir uygulama değil” iddiasında bulunan Prof. Dr. Zafer Başlar, “Bir hasta yakını, iki kadın verici buluyor ama kadınlardan kan alınmıyor. Ameliyat olacak hasta ise bekliyor. Bu sorun nasıl çözülecek?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Canım her şeyin bir şeyi var. Mesela dövme yaptırmış vatandaş, biz diyoruz ki dövme yaptırdıktan bir sene sonra kan verebilir ama bunu saklıyor ve ‘ne olacak ya’ diyor; bu da sorun. Koyduğumuz bazı ihtiyati tedbirler için kural gibi uygulamaların dışında kalanlar, bazen böyle tepkiler gösteriyor. Bu sonsuza dek böyle sürecek bir şey değil, son kongrede öne çıkmış bir eğilim olarak yapılmış olabilir. Geri adım atmak gibi düşünebilirsiniz.”

“Yazının kaldırılması söz konusu mu?” sorusuna karşılık Başlar, “Evet her zaman mümkün olan şeyler. O konudaki bilgi birikimi kanıtlanması gereken bir şeydir, veri oluşmayınca değişiklik olur. Tıpta hiçbir şey olduğu yerde kalmaz” açıklamasında bulundu.