AKP’nin mayın eşekleri ya da "Entelektüelin Siyasi İşlevi"

Cengiz Kılçer yazdı: AKP’nin mayın eşekleri ya da "Entelektüelin Siyasi İşlevi"

“Entelektüel, düşünceleri bir araya getirmeye hizmet eder ama entelektüelin bilgisi işçinin bilgisine kıyasla kısmidir”.

Yukarıdaki alıntı her ne kadar adı postmodernizm ve postyapısalcılıkla anılsa da kendisi bu tür sınıflamaları reddetmiş ve pek çok röportajında kendisine sorulan “Postmodernist misiniz?” sorusuna menfi cevap veren Michel Foucault’nun “Entelektüelin Siyasi İşlevi” adlı kitabının 42’inci sayfasından.

Malumunuzdur Antonio Gramsci aydın üzerine iki tür tanımlamada bulunur, ayrım yapar: Geleneksel aydınlar ve organik aydınlar.

Geleneksel aydınlar özel nitelikleri olan ve “dolayısıyla kendilerini egemen toplumsal gruptan azade ve başına buyruk olarak ortaya koyan” bir aydın biçimini temsil eder. Geleneksel aydın kategorileri arasında kilise mensupları, yöneticiler, bilginler ve bilim adamları, teorisyenler, kiliseye mensup olmayan felsefeciler vd. vardır.

Diğer yandan “organik aydınlar, ekonomik üretim dünyasında ortaya çıkan her yeni toplumsal grup tarafından organik olarak yaratılır.” Bu aydınlar, organik olarak ait oldukları sınıfın tahayyül ve özlemlerini manipüle etmedeki fonksiyonlarıyla geleneksel aydından ayrılır.

Organik aydın belli bir sınıfla yerleşik ve yapısal münasebetleri olan, sınıf mücadelesinde tercihini yapmış, tarafını belirlemiş aydındır.

Tercihini yapmış, tarafını belirlemiş aydınlar kimlerdir?

Elbette Baskın Oran, Murat Belge, Ömer Laçiner’ler ve mukallitlerdir.

Ülkemiz sol liberal triumvirate’ının (üçlü otoritesinin) yani Baskın Oran, Murat Belge, Ömer Laçiner’lerin son yıllardaki teorik tespitlerinin, vaatlerinin ve kehanetlerinin sonuçlarını gördük.

Tarihsel görevleri ise AKP’nin mayın eşekliği.

Bu niteleme bize ait değil, Cumhuriyet gazetesine röportaj veren Baskın Oran’a ait elbette. “2010 referandumunda hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?” sorusuna Baskın Oran’ın verdiği yanıtın ilk cümlesi ise: “Hayır.”

“Yetmez ama evet’çilere yönelik bu tepkiyi nasıl okuyorsunuz?” sorusuna ise haddinden fazla bir tepki veriyor AKP’nin organik aydını. Meseleyi siyasal literatürde sanki başka bir örnek kalmamış gibi eşcinsellik üzerinden açıklamaya kalkıyor.

“Yetmez ama evet diyenlere saldırmanın adı psikopatolojide “yansıtma” diye ifade edilir. Yansıtma, bireyin kendi kusurlarını karşısındakine mal ederek kendini savunmasıdır. Bunu en çok latan (örtülü) eşcinseller yapar. Eğer bir adam eşcinsellere çok saldırıyorsa, şüpheleneceksin.”

Baskın Oran ifratla tefrit arasında ip cambazlığı yapıyor.

Teşbihte hatanın dibine vuruyor AKP’nin organik aydını.

Yetmez ama evet’çileri eleştirenler: “Örtülü eşcinseller”…

Baskın Oran’a göre eşcinsel olmak kusurlu birey olmak demek.

Baskın Oran röportajında Yetmez ama evet’çileri eleştirenleri yine cinsiyetçi bir söylemle belden aşağı vuruyor: “Uçakta business classta kadının biri durmadan hapşırıyormuş. Yanındaki adam ‘hanımefendi’ demiş, ‘acaba yardımım olabilir mi? Devamlı hapşırıyorsunuz.’ Kadın demiş ki ‘Çok özür dilerim, rahatsız ettiğimi biliyorum. Çok nadir bir tıbbi durumum var. Her hapşırdığımda orgazm oluyorum.”

Lümpen ağız, eril dil diye buna diyorlar galiba.

Haydi, biz de bel altından vuralım.

Entelektüel düzlemde Baskın Oran’ın “Mabadına İskorpit girmiş, çıkarmak için leylek arıyor” üstelik kış mevsimindeyiz…

Baskın Oran bu düşüncelere inanıyor ve bu beyanatı veriyorsa, sokaktaki insanın yani ideolojik manipülasyonun edilgen alıcılarının eleştiri yeteneğinin dumura uğramasını garip bulmak, şaşırmak çok da anlamlı değil.

İyi de “Aydınların” sahip olduğu uzmanlık alanı, sınırları, zamanı tam olarak nedir nereye kadardır? “Aydın” olarak içinde yer aldıkları, verdikleri mücadele neye karşı verilen bir mücadeledir?

Aydının, insanlığa herhangi bir emeği bulunacaksa eğer öncelikli olarak gerçeğe hizmet etmelidir.

Baskın Oran, Murat Belge, Ömer Laçiner’lerin toplu bildiri imzacısı ya da dayanışmacı “aydınların” rasyonellik ve entelektüel dürüstlük yanlarından bile geçmemiş, rüyalarına girmemiştir.

Doğu Avrupa’daki geçiş ekonomilerinde iktidara gelen reformcular için liberalleşme, komünist mazilerinden kesin olarak kopmak anlamına gelmişti.

Soruyoruz Angaje-Bağlanımcı aydından “mesuliyetsiz” aydına nasıl geçildi?

Soruyoruz hâlâ Baskın Oran, Murat Belge, Ömer Laçiner triumvirateını taparcasına yüceltmenin siyasal solla hiçbir ilgisi olabilir mi?

“Entelektüelin Siyasi İşlevi” adlı kitapta Renault fabrikasındaki işçi José, Michel Foucault’ya şunu söyler: “Halkın hizmetindeki entelektüelin rolü sömürülenlerden gelen ışığı daha geniş olarak yaymak olabilir. Ayna işlevi görür.”

M. Foucault ise şu yanıtı verir: “Entelektüelin rolünü biraz abartmıyor musun, acaba? İkimiz de hemfikiriz, işçilerin ne yaptıklarını bilmek için entelektüellere ihtiyaçları yok, ne yaptıklarını kendileri gayet iyi biliyor. Bence entelektüel, üretim aygıtına değil; enformasyon aygıtına bağlı olan kimsedir. Kendi sesini duyurabilir. Gazetelerde yazabilir, kendi bakış açsını sunabilir. (…) Demek ki entelektüelin rolü işçinin bilincini oluşturmak değildir, çünkü bu bilinç vardır; ama rolü, bu bilincin, işçinin bu bilgisinin enformasyon sistemine girmesini, yayılmasını ve sonuç olarak olup bitenlerin bilincinde olmayan insanlara veya diğer işçilere yardım etmesini sağlamaktır”