Bu mücadele yükseltilmelidir!

17 aydın ve örgüt temsilcisi “Başkanlık Anayasası'na Hayır!” başlıklı bir deklarasyon yayınladı. Yayınlanan metin bir tavır beyanından daha çok mücadele çağrısı yapıyor.

17 aydın ve örgüt temsilcisi “Başkanlık Anayasası’na Hayır!” başlıklı bir deklarasyon yayınladı. Yayınlanan metin bir tavır beyanından daha çok mücadele çağrısı yapıyor. AKP eliyle gündeme getirilen; gerici, emek düşmanı ve işbirlikçi rejimin onaylanmasına ve başkanlığa karşı mücadele çağrısı içeren bu deklarasyon, bugün gericiliğe ve AKP despotizmine karşı önemli bir mücadele zemini haline gelebilir.

Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılması girişimini, AKP açısından başkanlık yolunun yapılması olarak okumak gerek. Bugün ülkemiz adım adım “AKP Anayasası”nın onaylanmasına hazırlanmakta, adımlar bu yönde atılmaktadır. Bu açıdan meseleyi tek başına istikrar ya da ülke güvenliği kavramları ile açıklamak büyük oyunu görmemek anlamına gelecektir. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz en önemli şey 14 yıllık AKP iktidarının karşı-devrimci ve gerici dönüşümüne son noktanın konulmak istenmesidir. Başkanlık anayasası tam da bu yüzden hazırlanmakta ancak bundan daha önemlisi ülkemiz bu dayatmaya alıştırılmakta, yani “hazırlanmaktadır.”

Başkanlık anayasası gerici dönüşümün bir parçasıdır. Kendisi de daha geri bir adım olarak görülmelidir. Padişahlık dönemlerine benzer bir sistemin başka bir deyişle meşruti  yönetimlerin bile gerisine götürecek bir düzenlemenin normal bir şekilde tartışılması bile kabul edilebilecek bir durum değildir.

Ancak, böylesi bir ortam yaratılmaktadır.

Burjuva sınıfının bugün tarihsel gericiliği bir kez daha kendisini ortaya koymuştur. 1789 büyük Fransız Devrimi’nde krallığın tasfiyesi ve Meclis’in merkeze konulması hiç yokmuş gibi yazılıp çizilmektedir. Tekellerin diktatörlüğü anlamına gelen emperyalist ABD modeli üzerinden başkanlık güzellemelerinin bu açıdan hiçbir önemi bulunmuyor. 1789 Fransız Devrimi’nde bırakın başkanı, bütün önemli bakanlıklar bile komiteler şeklinde sürdürülüyordu. Feodal düzenle girişilen mücadeleden bugüne geldiğimizde farklı yönetim biçimlerinden geriye gidişin en bariz örneğini bugün başkanlık tartışmasında buluyoruz. Burjuvazi bütün ilerici birikimini bitirmiş, gericilik sermayenin kimliği haline gelmiştir. Türkiye’de büyük burjuvazi, başkanlık adıyla padişahlık döneminin yönetim biçimine evet demektedir.

Zaten burjuvadan ilericilik beklenemez. En azından böyle bir geleneğimiz hiç olmadı. Ali Koç’tan umut besleyip sonra hüsrana uğrayanlara değinip geçiyorum sadece…

Yaşadığımız düzen bir burjuva sınıf diktatörlüğüdür. Bugün gündeme getirilmek istenen başkanlık sistemi, diktatörlüğün çıplak hale gelmesinden başka bir şey olmayacaktır. Bu diktatörlüğün adı başkanlık, kimliği ise gericilik olacaktır. Başkanlık adlı adınca burjuva diktatörlüğün açık tescillenmesi anlamına gelecektir. Çünkü bugün yönetebilmek için ihtiyaç duydukları bu dolayımsızlıktır.

Ülkemiz böylesi bir gidiştedir. Bugünden tezi yok, bu yola taş konmalıdır. Uyuyan beyinler uyandırılmalı, emekçi halkımız bekleme halinden çıkarılmalıdır. Büyük bir propagandayla emekçileri hareketsiz bırakan sıkışmışlıktan kurtarmak için 17 aydın ve örgüt temsilcisinin çağrısının hakkı verilmelidir.

81 ilde bu metin elden ele dolaştırılmalıdır.

81 ilde bu metin etrafında yeni bir mücadele odağı yaratılmalıdır.

Bekleme ve içe kapanma zamanı değil, tersine mahalle mahalle, fabrika fabrika örgütlenme zamanıdır.

Bu karanlık örtüyü yırtmak, ülkemizin aydınlık yarınlarının çıkış kapısı olacaktır.

Türkiye sosyalist hareketinin iç gündemlerinin ve tartışma başlıklarının “hakkını” vermek için de bu mücadele yükseltilmelidir!