ANALİZ | Türkiye'de darbeyi kim yapacak?

Son süreçte gündeme sıklıkla darbe iddiaları gelirken Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe iddialarına ilişkin açıklamada bulunması ve suç duyurusunda bulunulduğunu söylemesi ile tartışma yeniden alevlendi.

ANALİZ | Türkiye'de darbeyi kim yapacak?

Son süreçte gündeme sıklıkla darbe iddiaları gelirken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin darbe iddialarına ilişkin açıklamada bulunması ve suç duyurusunda bulunulduğunu söylemesi ile tartışma yeniden alevlendi.

Genelkurmay Başkanlığı, açıklamasında “Bazı medya organlarında hiç bir dayanağı olmadan yapılan haber ve yorumlar doğal olarak kahraman silah arkadaşlarımızın moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, tüm mensuplarımızı rahatsız etmektedir.” denilirken adeta demokrasiye bağlılık yemini de edilip “Hiçbir yasa dışı, emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşum ve/veya harekete taviz verilmesi söz konusu değildir.” denildi.

Darbeyi kim yapabilir?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tarihi incelendiğinde “darbe geleneği”nin esasında Albay Talat Aydemir’in asılmasıyla sona erdiğini görmek gerekiyor. Onun asılmasından sonra yaşanan tüm askeri müdahale ve düzeltmelerin mutlak olarak TSK açıklamasında yer alan ifadeyle “emir-komuta hiyerarşisi” içerisinde olduğunu not etmeliyiz.

Ancak belki daha önemlisi ve her zaman başa yazmak gereken TSK’nin bir NATO ordusu olduğudur. Bu anlamıyla NATO’dan habersiz ve izinsiz TSK’nin nefes alması mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye’de darbeler “9 Mart Cuntası”nın başarısızlığı ile artık sadece ve yine mutlak olarak “Amerikan malı” olabilir. Aynı anlama gelmek üzere “sermayenin malı” olabilir.

Bu doğruları cebe koyarak düşünmeye başlamak gerekiyor. Bazı emekli generallerin “ileri” çıkışları dahi bu iki parametrenin yine bu emekli generaller tarafından orduya yerleştirildiği gerçeğini değiştirmeye gücü yetmiyor.

TSK darbeden “korkuyor” çünkü…

TSK’nin açıklaması ise Türkiye’de karşılığı ve zemini olmayan bir “27 Mayıs” korkusudur diye okunabilir. Tarihsel olarak Türkiye’de “ilerlemenin” merkezinde yer alan ordunun AKP’nin getirmek istediği “yeni rejim”den zaman zaman rahatsızlık duyması olağan sayılabilir. Öte yandan, en azından kısa vadede “teröre karşı birlik” sağlandığı da not edilmeli.

Böyle bir ortamda, ciddiye bile alınmayabilecek bir dedikodunun Genelkurmay Başkanlığı tarafından suç duyurusunda bulunmaya kadar götürülmesi ise garip görünüyor. TSK, bugün yerleştiği konumdan memnun gözükürken esasında “gereksiz” bir tartışmanın içerisinde yer almayı tercih etmesi bu seçeneğin kullanılmasına ilişkin bir tereddütten çok henüz masada olmamasında ya da bir başka ifadeyle çok erken ve gelişmemiş olmasında aranabilir.

Türkiye’de Godot’yu beklemek

Cumhuriyetçi kesimin içerisinde neredeyse hiç bitmeyen ve her an yeşeren ordunun durumu düzeltecek olması beklentisi adeta Godot’yu beklemek gibi. Bugün ordunun içinde bir kırılma yaratacak herhangi bir gelişme bulunmadığı gibi 2013 Haziranı’nın ardından da köprünün altından epey su akmış oldu.

“Hürriyet Bayramı”nın artık 35 yılı aşkın bir süredir kutlanmadığı bir ülkede yaşadığımız düşünüldüğünde Cumhuriyet’in yeniden kurulmasının yolunun emekçilerin örgütlü mücadelesinden geçtiği ve kısa yolların da en fazla basit “düzeltmeler” olmaktan öteye gitmeyeceği söylenebilir.

Türkiye’de bugün darbe yapacak kimse yoktur.