ANALİZ | Sykes-Picot'dan sonra: IŞİD sopasıyla "Bağımsız Kürdistan"

Emperyalizm IŞİD ile birlikte Sykes-Picot’nun sonuna gelindiğini tartışmayı sürdürüyor.

ANALİZ | Sykes-Picot'dan sonra: IŞİD sopasıyla

Sykes Picot Antlaşması’nın 100. yılında emperyalizm bir kez daha bölgenin haritasını yeniden belirlemeye çalışıyor.

İngiltere ve Fransa arasında I. Dünya Savaşı sürerken 1916’da imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, Mezopotamya ve Arap Yarımadası’ndaki Fransız ve İngiliz etki alanlarını belirlemişti. 100. yılında emperyalizm bir kez daha bölgenin haritasını yeniden belirlemeye çalışıyor.

Antlaşmanın Türkiye açısından önemi ise, İngiltere ve Fransa’nın Mezopotamya ve Arap Yarımadası’ndaki etki alanlarının yanı sıra Trakya’nın, Anadolu’da kurulacak bir Ermenistan’ın ve Boğazlar bölgesinin Rusya’nın etkisine ve Mersin’den Boğazlar’a kadar olan sahil şeridinin ise İtalya’ya bırakılması öngörülmesiydi. Bu bölgelerdeki devletlere ve sınırlara ise her ülke kendisi karar verecekti.

Gizli tutulan Antlaşma, 1917’de Büyük Ekim Devrimi ile Çarlık Rusyası’nın tarihin çöplüğüne gönderilmesiyle hem ortaya çıkmış oldu hem de esasında Mezopotamya ve Arap Yarımadası dışında “uygulanamaz” hale geldi. Antlaşmanın ortaya çıkmasını takip eden günlerde İngilizler ve Fransızlar sınırların belirlenmesinde yeni görüşmelere açık olduklarını ilan etmek zorunda kalmışlardı.

IŞİD’in Sykes-Picot Antlaşması’nın ortadan kaldırılması hedefi

2014’e Irak ve Şam İslam Devleti adını aldığını duyuran IŞİD, bunu duyururken Twitter üzerinden “#SykesPicotOver” (Sykes-Picot bitti) ‘hashtag’i ile duyurmuştu. IŞİD, Irak ve Suriye sınırının ortadan kaldırdıkları son sınır olmayacağını da duyuruyordu. Hatta “Sykes-Picot’nun Sonu” başlığıyla bir video da yayınladılar.

Terör örgütünün lideri Ebu Bekir el Bağdadi ise Musul’daki Büyük el Nuri Camii’nde yaptığı konuşmada, “bu kutsal ilerleyiş Sykes-Picot komplosunun tabutuna son çiviyi çakıncaya kadar durmayacak” diye yemin etmişti.

IŞİD’in açtığı kapıdan geçmeye meraklı emperyalizm ve “Bağımsız Kürdistan”

20. yüzyılın ilk çeyreğinde Irak ve Ortadoğu petrollerini paylaşmak üzere Kerkük’ten Fransızların Lübnan’ın Trablus şehrine ve İngilizlerin İsrail’in Hayfa şehrine petrol boru hatları kurmak üzere anlaştıkları günlerin ardından bu resme ABD’nin Irak işgali, Arap Baharı ve Suriye’ye yapılan emperyalist müdahale dahil oldu.

Ancak Sykes-Picot’nun üzerinden 100 yıl geçtikten sonra emperyalist müdahalelerin ortaya çıkardığı IŞİD tehdidi ve Suriye halkının emperyalizm karşısında gösterdiği direnç emperyalizmin yeni bir strateji geliştirmesini de beraberinde getiriyor gözüküyor.

ABD merkezli Foreign Policy dergisinde çıkan bir makaleye bakılırsa, emperyalizm “nedamet” getirmek istiyor. Sykes-Picot Antlaşması’nı bölgedeki petrol üzerinde belirlediği yönetim anlayışını kolonicilik olarak yorumlayan makale, bölgede gelişen milliyetçi ve komünist hareketlere karşı İslamcılık ve despot liderleri desteklemenin de “yanlış” olduğunu söylüyor.

Emperyalizmin yeni modası “yerelleşme”. Bölge halklarının doğal kaynaklar üzerinde kontrol sahibi kılınması gerektiği vurgulanırken örnek olarak Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi gösteriliyor.

Yeni Sykes-Picot: Devletçiklerle petrol ticaretinde yeni dönem

Emperyalizm IŞİD ile birlikte Sykes-Picot’nun sonuna gelindiğini tartışmayı sürdürüyor. Ancak burada Sykes-Picot’nun sonundan ziyade esasında yeni ve güncellenmiş bir Sykes-Picot tartışması var.

Erbil’i sınır kabul eden, Musul’u Fransız etki bölgesine ve Kerkük ile Süleymaniye’yi İngiliz etki bölgesine bırakan Sykes-Picot, savaştan sonra Sevr Anlaşması olarak yeniden biçimlendirilmiş ve bugünkü Suriye ve Lübnan Fransa’ya, Irak, Ürdün ve Filistin ile Arap Yarımadası’nın kalanı da İngiltere’ye bırakılmış oldu.

Sykes-Picot Anlaşması ise aslında İsrail, Ürdün ve Arap Yarımadası’ndaki emirliklerin varlıklarını ve sınırlarını belirlemiş oldu. Bu anlaşmanın bir “Kürdistan” öngörmediğini de ifade etmek gerekiyor.

Dahası Sykes-Picot ve Sevr anlaşmaları sonrasında belirlenen Fransız mandasındaki Suriye ve Lübnan bölgedeki Fransız idaresinin haritası bize Suriye’de Sykes-Picot anlaşmasının nasıl güncellenmek istendiğine ilişkin önemli ipuçları sağlıyor. Daha sonra Türkiye’ye katılan Hatay ve Lübnan bir yana, Fransızların Suriye’ye uygun gördüğü idari yapı Halep, Şam, Alevi ve Dürzi “devlet”lerinden ibaretti.

Bugün Irak ve Suriye’den çıkartılacak devletçikliklerle bölge halklarının kendi kaynakları üzerinde “kontrol” sahibi kılınmasıyla Sykes-Picot’nun sonunun değil güncellenmesinin gündemde olduğu tartışmasız.

IŞİD korkusu Barzani ve PYD ile pazarlıkları kolaylaştırıyor

Sykes-Picot’da kalan “eksikliğinin” bugün masada olduğu görülüyor. Mesud Barzani’nin “Bağımsız Kürdistan” vurgusunun ana eksenini de bu oluşturuyor. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, yaz aylarında yaptığı ABD ziyaretinden bu yana “bağımsız Kürdistan” fikrini her fırsatta dile getiriyor.

Barzani, 1916 yılında imzalanan ve Ortadoğu’daki sınırları belirleyen Sykes-Picot anlaşmasının hükmünü yitirdiğini, dinsel ve mezhepsel bölünmelerin yaşandığı bölgede artık yeni bir uluslararası anlaşmaya ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Bunu daha da somutlayan Barzani, özellikle Irak ve Suriye’de bundan sonra birlikte yaşamanın imkanı olmadığını, bu nedenle söz konusu ülkelerin haritasının yeniden çizilmesi gerektiğini de vurguluyor.

Son olarak PYD ile ABD yönetimi arasındaki Rakka operasyonu pazarlığı da Suriye’nin kuzeyinde Kürtlere kendi idarelerinde bir bölgenin daha yaratılmasının zeminin oluşturulduğunu gösteriyor.

Böylece IŞİD korkusu ile yeni bir dönemin zemini oluşturuluyor. Türkiye’nin ise bu tartışmalarda sınırlarını korumaktan öte bir hedefinin kalmadığı anlaşılıyor.