ANALİZ | Önce IŞİD, şimdi Barzani: Emperyalizmin yeni 'Sykes-Picot' arayışı

Mesud Barzani, ilk kez Irak sınırlarının da ötesine işaret ederek Sykes-Picot Anlaşması'nı yeniden gündeme getirirken destek eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'den geldi.

ANALİZ | Önce IŞİD, şimdi Barzani: Emperyalizmin yeni 'Sykes-Picot' arayışı

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, yaz aylarında yaptığı ABD ziyaretinden bu yana “bağımsız Kürdistan” fikrini her fırsatta dile getiriyor.

Son olarak Erbil’de Guardian gazetesinden Martin Chulov’un sorularını yanıtlayan Barzani, 1916 yılında imzalanan ve Ortadoğu’daki sınırları belirleyen Sykes-Picot anlaşmasının hükmünü yitirdiğini, dinsel ve mezhepsel bölünmelerin yaşandığı bölgede artık yeni bir uluslararası anlaşmaya ihtiyaç olduğunu belirtti. Bunu daha da somutlayan Barzani, özellikle Irak ve Suriye’de bundan sonra birlikte yaşamanın imkanı olmadığını, bu nedenle sözkonusu ülkelerin haritasının yeniden çizilmesi gerektiğini de vurguladı.

Bu vurgu, Barzani’nin ilk Irak sınırları ötesine taşma söylemi olarak da dikkat çekiyor.

Sykez-Picot Antlaşması ile bugünkü Suriye ve Lübnan'ın yanı sıra Irak Kürdistanı da büyük ölçüde Fransız etkisine terk ediliyordu.

Sykes-Picot Antlaşması ile bugünkü Suriye ve Lübnan’ın yanı sıra Irak Kürdistanı da büyük ölçüde Fransız etkisine terk ediliyordu. Koyu renkli bölgeler ise doğrudan o ülkeler tarafından idare edilecekti.

“Bağımsız Kürdistan hiç olmadığı kadar yakın”

Barzani, bir süredir sıklıkla söylediği “Bağımsız Kürdistan hiç olmadığı kadar yakın” ifadesini tekrar ediyor ve buna oldukça çeşitli kanallardan destek de buluyor. Örneğin, Suudi Arabistan ve İsrail bu desteği en açıkça dile getiren iki ülke.

Türkiye’nin tavrı ise ilginç. Son dönemde Irak ile ilişkilerde artan gerilime rağmen önce Mesud Barzani’yi ve ardından yeğeni Başbakan Neçirvan Barzani’yi konuk eden Türkiye, kendi Kürtleri yaşadığı sorunlarda savaş tercihiyle dipsiz bir kuyuda ilerlerken Barzani ile neredeyse “ittifak” derecesine varan bir ilişki geliştirmeyi tercih ediyor.

http://gazetemanifesto.com/2015/12/31/analiz-erdogan-barzani-federasyonuna-mi/

“Konuşmadık ama Türkiye’nin karşı çıkacağını sanmıyorum”

Barzani’nin aynı röportajda söylediği Türkiye’nin de “bağımsız Kürdistan”a karşı çıkmayacağını “Bunu kabul edip etmeyeceklerini Türkiye ile konuşmadık. Karşı çıkacaklarını sanmıyorum. Bu bizim ulusal hakkımız. Kimseye tehdit oluşturmuyoruz ve haklarımızı kullanmak için izin istemiyoruz. Size bir örnek vereyim. Türkiye’de Kürdistan ve Kürt ifadelerini kullanmak yasaktı, ama bir ay önce Türkiye’ye gittiğimde, Kürdistan bayrağı cumhurbaşkanlığı sarayında dalgalanıyordu” sözlerini tam da bu noktada not etmiş olalım.

Öte yandan, röportajı haberleştiren Barzani’ye bağlı Rudaw haber sitesinin, Barzani’nin sözlerinden “Sykes-Picot Anlaşması miadını doldurmuştur” kısmını manşete taşımayı tercih ettiğini de belirtelim.

Tony Blair: Sykes-Picot 100 yıl öncesinin şartlarına göre düzenlendi

Barzani’nin bu sözlerine, Davos’ta Barzani’ye bağlı Rudaw haber sitesine konuşan Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’den de destek geldi. Blair, Sykes-Picot Anlaşması’nın 100 yıl öncesinin şartlarına göre düzenlendiğini söyleyerek, “O dönem Ortadoğu’da bu kadar nüfus yoktu ve bazı bölgelerde henüz petrol bile bulunmamıştı” dedi.

Blair’inn sözleri emperyalistler açısından da Sykes-Picot’nun artık anlam ifade etmediğini gösteriyor. Öte yandan, tüm bu tartışmada garip olan ise Sykes-Picot Anlaşması’nın aslında Sevr Anlaşması’nda önemli ölçüde değişikliğe uğradığı ve her ne kadar fikri altyapısını oluştursa da bugünkü sınırların aslında Sykes-Picot Anlaşması tarafından çizilmediğinin gözden kaçırılıyor olması.

Sykes-Picot Anlaşması neydi?

İngiltere ve Fransa arasında I. Dünya Savaşı sürerken 1916’da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ile esas olarak Mezopotamya ve Arap Yarımadası’ndaki Fransız ve İngiliz etki alanları belirleniyordu.

Anlaşmada, İngiltere ve Fransa’nın Mezopotamya ve Arap Yarımadası’ndaki etki alanlarının yanı sıra Trakya ve Anadolu’da kurulacak bir Ermenistan ile Boğazlar bölgesinin Rusya’nın etkisine ve Mersin’den Boğazlar’a kadar olan sahil şeridinin ise İtalya’ya bırakılması öngörülüyordu. Bu bölgelerdeki devletlere ve sınırlara ise her ülke kendisi karar verecekti.

Gizli tutulan Anlaşma, 1917’de Büyük Ekim Devrimi ile Çarlık Rusyası’nın tarihin çöplüğüne gönderilmesiyle hem ortaya çıkmış oldu hem de esasında uygulanamaz hale geldi. Anlaşmanın ortaya çıkmasını takip eden günlerde İngilizler ve Fransızlar sınırların belirlenmesinde yeni görüşmelere açık olduklarını ilan etmek zorunda kalmışlardı.

Sonuçta, Erbil’i sınır kabul eden, Musul’u Fransız etki bölgesine ve Kerkük ile Süleymaniye’yi İngiliz etki bölgesine bırakan Sykes-Picot, savaştan sonra Sevr Anlaşması olarak yeniden biçimlendirildi ve bugünkü Suriye ve Lübnan Fransa’ya, Irak, Ürdün ve Filistin ile Arap Yarımadası’nın kalanı da İngiltere’ye bırakılmış oldu. Sykes-Picot Anlaşması ise aslında İsrail, Ürdün ve Arap Yarımadası’ndaki emirliklerin varlıklarını ve sınırlarını belirlemiş oldu.

Bu anlaşmanın bir “Kürdistan” öngörmediğini de ifade etmek gerekiyor. Barzani’nin vurgusunun ana ekseninin bu olduğu kuşkusuz.

britishfrench1921map

1921’den kalma bu haritada da görüldüğü gibi, savaştan sonra modern sınırlar belirlenerek Musul da İngilizlere bırakılmış oldu. Haritada batıda Yunanistan’a ve doğuda Ermenistan’a bırakılan topraklar da belirtiliyor.

IŞİD’in Sykes-Picot Anlaşması’nın ortadan kaldırılması hedefi

Son olarak ilk kez Barzani tarafından açıklıkla dile getirilen ve ona destek olarak da Tony Blair’in ifade ettiği Sykes-Picot Anlaşması’nın yeniden düzenlenmesi tartışmasının ilginç bir taşıyıcısı daha var.

2014’e Irak ve Şam İslam Devleti adını aldığını duyuran IŞİD, bunu duyururken Twitter üzerinden “#SykesPicotOver” (Sykes-Picot bitti) ‘hashtag’i ile duyurmuştu. IŞİD, Irak ve Suriye sınırının ortadan kaldırdıkları son sınır olmayacağını da duyuruyordu. Hatta “Sykes-Picot’nun Sonu” başlığıyla bir video da yayınladılar.

Terör örgütünün lideri Ebu Bekir el Bağdadi ise Musul’daki Büyük el Nuri Camii’nde yaptığı konuşmada, “bu kutsal ilerleyiş Sykes-Picot komplosunun tabutuna son çiviyi çakıncaya kadar durmayacak” diye yemin etmişti.

Suriye’deki Fransız Mandası

Irak ve Suriye’nin sınırlarının yeniden belirlenmesi isteği geçmişteki “Büyük Ortadoğu Projesi” tartışmalarında da, son dönemde de sıklıkla gündeme getiriliyor. Bu noktada, belki de son bir haritayı daha hatırlatmakta yarar var.

Sykes-Picot ve Sevr anlaşmaları sonrasında belirlenen Fransız mandasındaki Suriye ve Lübnan bölgedeki Fransız idaresinin haritası bize Suriye’de Sykes-Picot anlaşmasının nasıl güncellenmek istendiğine ilişkin önemli ipuçları sağlıyor. Burada bir “Kürdistan” gözükmese de genel çerçevenin Barzani’nin Blair tarafından da desteklenen açıklamalarına uyumlu olduğu görülüyor.

suriye fransa mandası

Daha sonra Türkiye’ye katılan Hatay ve Lübnan bir yana, Fransızların Suriye’ye uygun gördüğü idari yapı Halep, Şam, Alevi ve Dürzi “devlet”lerinden ibaretti.

Mesud Barzani’nin artık açıktan da ifade ettiği sınırların da yeniden belirlenmesinin emperyalizmin projesi olduğunu tartışmaya yer yok. Ancak önümüzdeki dönemde, Sykes-Picot anlaşmasının daha çok gündemde kalacağı anlaşılıyor.

Barzani’nin “sınır ötesi” hevesi

Sykes-Picot Anlaşması’nı tartışmaya açarak esas olarak IŞİD’in bir söylemini dahi üzerine alan Barzani’nin “bağımsız Kürdistan”ın kurulmasından önce sınırlarını genişletmek istediği anlaşılıyor. Türkiye’den bu sözlere tepki gelmezken, İran ise tepki göstermekte gecikmedi.

Daha ilginci ise Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun CNN International’da Christian Amanpour’un sorularını yanıtlarken Cenevre görüşmeleri konusunda, “Suriyeli Kürtleri masada istiyoruz. Biz terör örgütü olan PYD’nin masaya oturmasına karşıyız” demesi oldu. Suriye’de Kürtlerin neredeyse tek örgütü sayabileceğimiz en etkin örgütü olan PYD olmadan temsilinin sağlanması mümkün gözükmüyor. Ancak bu sözlerin araladığı kapı, Mesud Barzani’nin sözleriyle örtüşüyor.

Bu çerçevenin, Kürtlere bağımsızlık verip vermeyeceğinden öte emperyalizmin bölgeye dönük yeni Sykes-Picot anlaşması hevesinin yansımaları olduğu tartışmasız. Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt devletleri olarak üçe bölünmesi ve Suriye’nin Alevi, Sünni, Kürt ve Dürzi devletleri olarak dörde bölünmesi tarifinden fırsat çıkarmak ancak yeni ve “post-modern” manda devletleri anlamına gelecek.

Büyük Ortadoğu Projesi Akdeniz'den Hindistan'a kadar tüm bölgenin yeniden biçimlendirilmesi olarak ortaya konuyordu.

Büyük Ortadoğu Projesi, Akdeniz’den Hindistan’a kadar tüm bölgenin yeniden biçimlendirilmesi olarak ortaya koyuyordu.