ANALİZ | Kuzey Afrika’da IŞİD alarmı

Le Monde gazetesi aylardır dile getirilen Libya müdahalesinin başladığını ve Fransa’nın önceden planlanmış hedefleri vurduğunu duyurduktan sonra Kuzey Afrika'da neler oluyor?

ANALİZ | Kuzey Afrika’da IŞİD alarmı

Aylardır dile getirilen ve medyada çokça konuşulan Libya müdahalesi biraz ürkek bir şekilde de olsa başladı. Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Le Monde gazetesi Fransa’nın önceden planlanmış hedefleri vurmaya başladığının haberini geçti.

Söz konusu haber ülke gündeminde bomba etkisi yaratırken Fransa Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, Le Monde gazetesine “devlete ait gizli bilgileri ifşa ettikleri” gerekçesiyle soruşturma açtıklarını dile getirdi. Habere göre, bombalama konusunda Londra-Paris-Washington koordineli çalışıyorlar. Aynı hafta IŞİD’in, Trablus’taki Milli Genel Kongre’nin silahlı kolu olan Fecr Ordusu’nun elinden Sabrata’yı aldığı haberi kesinleşince Fransızların Libya’ya müdahalesinin bombalamayla sınırlı olmadığı anlaşıldı. Trablus hükümeti Başbakanı Halife Ghueil, Beina askeri üssündeki Fransız komandoların Bingazi’ye operasyonlar düzenlediğini onayladı.

IŞİD’in Sabrata’yı alması Batılılar ve Trablus hükümeti için tehlike çanlarının çalması anlamına geliyordu çünkü bu, IŞİD’in Trablus hükümetinin sadece 70km batısına kadar gelmiş olması demekti. Bu gelişmenin ardından ABD de devreye girdi ve 26 Şubat’ta Sabrata bombardımanı başladı.

Parçalı yapı sahada da devam ediyor

Bir yandan Libya’daki politik aktörlerin çokluğu ve çeşitliliği, diğer yandan yerel ve askeri anlamdaki bölünmüşlük, IŞİD’in ilerlemesini kolaylaştıran faktörler. Fakat esas sorun, Libya’da askeri veya politik güç sahibi herkesin, Libya halkının menfaatlerinden çok, kendi çıkarını düşünmesi. Bunu batının Libya’ya emperyalist müdahalesine iki Libyalı hükümetin verdiği tepkiden bile görmek mümkün.

ABD’nin Sabrata’yı bombalamasından sonra Fecr Ordusu’nun siyasi iz düşümü Milli Genel Kongre tek bir laf etmezken, Tobruk hükümetinden Batı’yı kınayan hızlı bir yanıt geldi: “Bu, egemenliğimize saldırıdır.” Elbette Tobruk hükümetinin cevabı anti-emperyalist saiklerden kaynaklanmıyor. Tobruk’taki Libya Temsilciler Meclisi’nin askeri kolu olan Libya Ulusal Ordusu, hafta içinde, IŞİD’e karşı Bingazi’de bazı mevziler kazandı. Bingazi’deki Merissa, Leithi, Dabri ve Buatni’yi ele geçirdi. General Hafter’in ordusu bu başarısıyla Batılıların gözünde IŞİD’e karşı savaşta ve Libya’nın gelecekteki statüsünde tek meşru güç olmayı beklerken, ABD bombardımanı tam bir hayal kırıklığı oldu. Tepkilerinin sebebi da aslında “Biz bu işi yapıyorduk” demekten başka bir şey değil.

Libya Temsilciler Meclisi’nin anlayamadığı, Avrupa ve Amerika’nın tek hedefinin petrol rezervlerinin güvenceye almak olduğu. Bölgenin önemli siyaset bilimcilerinden İzzeddin Aguil tam da bunun altına çiziyor. Aguil’e göre,  Libya Ulusal Ordusu’nun başarısı takdire şayan fakat halen IŞİD’e karşı önemli askeri başarılar alınamamasının sebebi yabancı birliklerin kendi çıkarlarının peşinde olması. Aguil’in örneği ise İtalya üzerine: “İtalyanlar için Libya’da tek önemli yer Mellita çünkü orada İtalyan petrol konsorsiyumu ENI’nin petrolleri var. İtalyanlar sadece burayı koruyorlar.”

Tüm Kuzey Afrika ülkeleri karşı

Libya’ya yapılan bombardımanlar ve ileride gerçekleşmesi planlanan kara harekâtı karşısında en net tavrı takınanlar Kuzey Afrika ülkeleri. Bundan yaklaşık bir buçuk hafta önce Tunus Dışişleri Bakanı Kemaies Jinaui ile Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika bir araya gelmişti. Görüşmeden sonra Tunus’un 2 milyon mülteciye yardım edeceğini açıklayan Bakan Jinaui iki ülkenin de amacının kendi topraklarını korumak olduğunu dile getirmişti.

İlerleyen haftalarda da gerek Cezayir, gerekse Tunus söylemlerini değiştirmediler: “Batılıların müdahalesine karşıyız”. Cezayirliler, en çok yaşanacak ekonomik ve sosyal kaostan korkuyorlar. Ülkenin Libya ile arasında 900 km’lik bir kara sınırı mevcut. Aynı Türkiye’nin yaşadığı gibi Cezayir de korkunç bir insanlık kriziyle, mülteci akınıyla karşı karşıya kalabilir. Kaldı ki bombardımanlar da Cezayir sınırına uzak değil. Tunus içinse IŞİD tehlikesi baş gösterdi bile. Tunus’ta, Ayn Yeffal kasabasının (Kasrin ve Sidi Buzid’e yakın) dağlık kesiminde, anti-terör birimlerince, çok sayıda silah ve patlayıcı ele geçirildi. Operasyondan sonra Savunma Bakanı Ferhat Horşani, “Terörle mücadele sürecek. Sadece askeri planda değil, sosyal, eğitim ve ekonomik perspektifle de düşünerek adım atacağız” dedi ve ekledi: “Tunus hiçbir zaman sınırlarını aşmayacak”.

Bombardıman neye yaradı?

ABD’nin Sabrata’yı bombalamasından sonra Fecr Ordusu tekrar şehir merkezinin kontrolünü sağladı. Trablus hükümetinin İçişleri Bakanı, IŞİD’in Sabrata emiri Muahmmed Said el Tajuri yakalandığını açıkladı. Sabrata valisi Hüseyin el Davudi şehirde hayatın tamamen normale döndüğünü belirtirken, Fecr Ordusu komutanlarından Muhammed’e göreyse bazı IŞİD’liler evlerde gizlenmeye devam ediyor.

Ne IŞİD’in ne de cihatçı terörün kısa vadede ortadan kaybolmayacağı aşikâr. Avrupa ve ABD için hedef tahtasında IŞİD varmış gibi görünse de aslında Libya ve Ortadoğu’daki ekonomik-siyasi çıkarlarından başka bir şey düşünmüyorlar.

Bunun farkında olan diğer aktörlerse Kuzey Afrika ülkeleri. Cezayir ve Tunus, Libya’ya yapılacak emperyalist müdahalenin kendilerine milyonlarca göçmen, yüzlerce IŞİD militanı ve derin bir ekonomik kriz olarak döneceğinin bilincindeler.