7 Aralık 1993 - Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

Abidin Dino, 7 Aralık 1993 günü Paris'te yaşamını yitirdi.

7 Aralık 1993 - Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

1913 İstanbul doğumlu ressam, yazar, yönetmen ve siyasetçi. Yaşamını sürdürdüğü 80 yıl içerisinde yazı, resim, senaryo, öykü ve yönetmenlik gibi çeşitli sanat dallarında birçok eser kazandıran Abidin Dino, çağdaş Türk resminin öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Abidin Dino, 23 Mart 1913’de İstanbul’da doğdu. Çocukluk yıllarını yurt dışında geçirdi. 1925’te ailesiyle birlikte İstanbul’a döndü. Robert Kolej’de öğrenim görmeye başladı. Önce babasının ve ardından annesinin ölümünden sonra sanata olan ilgisinin ağır basması nedeniyle öğrenimini yarıda bıraktı ve ağabeyi şair Arif Dino’nun desteğiyle resim, karikatür ve yazı alanında kendini geliştirmeye başladı.

İlk çizimleri Yarın gazetesinde, ilk yazıları Artist dergisinde 1930’lu yılların başında yayımlandı. Bu yıllarda Nazım Hikmet’in Sesini Kaybeden Şehir (1931) ve Bir Ölü Evi (1932) adlı kitaplarına kapak desenleri de çizdi.

Türkiye’nin Kalbi Ankara isimli belgesel filmi çekmek için Türkiye’ye gelen Sovyetler Birliği’nin ünlü yönetmenlerinden Sergey Yutkeviç bir sergide resimlerini görüp beğendi. Yutkeviç, Dino’dan dekoratör ve ressam olarak çalışmak üzere kendisiyle SSCB’ye gelmesini istedi. Dino, 1934 yılında sinema öğrenimi görmek üzere SSCB’ye gitti ve üç yıl kaldı. Üç yıl boyunca Leningrad’da Eisenstein ve Yutkeviç’in yanında makyajdan dekora, rejiden senaryoya tüm yönleriyle sinema eğitimi aldı. Yutkeviç’in yönettiği Madenciler filminde çalıştı.

1990’da tiroid kanseri teşhisi konan sanatçı, 7 Aralık 1993 günü Paris’te yaşamını yitirdi.

Nazım Hikmet, Saman Sarısı şiirinde kendisine şöyle seslenir;

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin
çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının
resmini yapabilir misin üstat
yazık yazık Havana’da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir misin
bir el gördüm Havana’nın 150 kilometre doğusunda deniz kıyısına yakın
bir duvarın üstünde bir el gördüm
ferah bir türküydü duvar
el okşuyordu duvarı
el altı aylıktı okşuyordu boynunu anasının
on yedi yaşındaydı el ve Maria’nın memelerini okşuyordu avucu nasır
nasırdı ve Karayip denizi kokuyordu
yirmi yaşındaydı el ve okşuyordu boynunu altı aylık oğlunun
yirmi beş yaşındaydı el ve okşamayı unutmuştu çoktan
otuz yaşındaydı el ve Havana’nın 150 kilometre doğusunda deniz
kıyısında bir duvarın üstünde gördüm onu
okşuyordu duvarı
sen el resimleri yaparsın Abidin bizim ırgatların demircilerin ellerini
Kübalı balıkçı Nikolas’ın da elini yap karakalem
kooperatiften aldığı pırıl pırıl evinin duvarında okşamaya kavuşan ve
okşamayı bir daha yitirmeyecek Kübalı balıkçı Nikolas’ın elini
kocaman bir el
deniz kaplumbağası bir el
ferah bir duvarı okşayabildiğine inanamayan bir el
artık bütün sevinçlere inanan bir el
güneşli denizli kutsal bir el
Fide’’in sözleri gibi bereketli topraklarda şekerkamışı hızıyla fışkırıp
yeşerip ballanan umutların eli
1961’de Küba’da çok renkli çok serin ağaçlar gibi evler ve çok rahat evler
gibi ağaçlar diken ellerden biri
çelik dökmeğe hazırlanan ellerden biri
mitralyözü türküleştiren türküleri mitralyözleştiren el
yalansız hürriyetin eli
Fidel’in sıktığı el
ömrünün ilk kurşunkalemiyle ömrünün ilk kâadına hürriyet sözcüğünü
yazan el
hürriyet sözcüğünü söylerken sulanıyor ağızları Kübalıların balkutusu bir
karpuzu kesiyorlarmış gibi
ve gözleri parlıyor erkeklerinin
ve kızlarının eziliyor içi dokununca dudakları hürriyet sözcüğüne
ve koca kişileri en tatlı anılarını çekip kuyudan yudum yudum içiyor
mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
hürriyet sözcüğünün resmini ama yalansızının

Nazım Hikmet Ran – Saman Sarısı