14 Şubat 1963 - İstanbul Kavel Kablo Fabrikası'nda greve giden işçilere polis müdahale etti, 9 işçi yaralandı.

İstanbul Kavel Kablo Fabrikası'nda greve giden işçilere polis müdahale etti, 9 işçi yaralandı.

14 Şubat 1963 - İstanbul Kavel Kablo Fabrikası'nda greve giden işçilere polis müdahale etti, 9 işçi yaralandı.

Kavel grevi Türkiye işçi sınıfı tarihindeki en önemli grevlerdendi. 1961 Anayasası’yla gündeme gelen ama uygulanmayan grev hakkı fiili olarak Kavel’le hayata geçirildi.

İstanbul Sarıyer’de kurulu olan Kavel Kablo Fabrikası’nda işçiler 28 Ocak 1963’te iş bırakma ve direniş eylemine başladılar. 35 gün süren direnişin ardından işçilerin grev hakkı 275 sayılı Toplu İş sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile yasalara geçti.

İşçilere yıllık ikramiye olarak ödenen mesai ücretlerinin kesilme kararı üzerine, işçiler seçtikleri üç temsilciyi patronla görüşmek üzere gönderdiler. Patronun tepkisi, bu üç temsilci ile birlikte, Maden-İş Sendikası’nın Şişli Şube Başkanı’nı ve sendikanın işyeri baş temsilcisini de işten çıkarmak oldu. Ardından işçilere sendikadan ayrılma baskısı geldi. 28 Ocak 1963’te tezgâh başında beş günlük oturma eylemine başladılar. İşveren ‘işyerindeki asayişi bozdukları’ gerekçesiyle 10 işçiyi daha işten çıkarıp lokavt ilan edince, 4 Şubat’ta işçiler oturma eylemlerini fabrika önünde kurdukları çadırlarda direnişe dönüştürdüler. Ertesi günlerde de eylemlerini sürdüren işçiler, fabrikada idari kadroda çalışan 40 kişiyi de fabrikaya sokmadılar.

Bu tarihten itibaren Kavel Grevi toplumun gündemine oturdu. Sadece İstinye’nin emekçi halkı değil, otobüs şoförleri, tersane işçileri, hatta polisler bile grevcilere destek veriyordu. Vehbi Koç’a ait General Electric Fabrikası işçileri aralarında para topluyor, bir diğer Koç kuruluşu olan Demir Döküm işçileri sakal bırakma eylemi yapıyordu. Maden-İş ve Lastik-İş’e bağlı işyerlerinden direnişçilere destek mesajları yağıyordu. Kavel’in yanıbaşındaki Türkay Kibrit Fabrikası işçileri ise Kavelcilere saldırarak tarihe geçtiler. Ancak ortada daha garip bir durum vardı. Maden-İş’in bağlı olduğu Türk-İş Konfederasyonu sanki böyle bir grev yokmuş gibi kayıtsızdı. Durumu protesto etmek için, Türk-İş Güney Bölgesi’ndeki 23 sendika başkanı ve 45 yönetici 27 Şubat 1963’te Türk-İş’ten ayrılacaklarını ilan ettiler ama fiilen ayrılmadılar.

Sonuçta Kavel grevi, işverenlere, sendikayı, sendika üyeliğini, grevin hak olduğunu öğretti. 1961 Anayasası’yla gündeme gelen ama uygulanmayan grev hakkı fiili olarak Kavel’le hayata geçirildi.

“İşime karım dedim, karıma Kavel diyeceğim.
Ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada,
Güneşe karışmadıkça etim
Kavel Grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim.
Ve izin verirlerse Kavel Grevcileri,
İzin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim,
İzin verirlerse Kavel Grevcileri,
Ve ben kendimi tutabilirsem eğer, sesimi tutabilirsem
O çoban ateşinin yandığı yerde Kavel’de,
O erkekçe direnilen yerde, Kavel’de
Karın altında nişanlanıp dostlarımın arasında
Öpeceğim nişanlımı Kavel kapısında
Ve izin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim.”

Hasan Hüseyin Korkmazgil