Yandaşta ayar tutmayınca: "Bayırbucak’ı ilhak etsek"

Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni ve Star gazetesi yazarı Hasan Öztürk'ün bugün köşesinde yazdıkları "küçük enişte"yi hatırlattı.

Yandaşta ayar tutmayınca:

Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni ve Star gazetesi yazarı Hasan Öztürk, Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesinden sonra bugün yazdığı köşe yazısında “Farkındayım çok uç bir soru sordum. Ama bu soruyu bugünlerde sorup tartışmamız gerekmez mi?” diye başlatarak Türkiye’nin Suriye devletinin topraklarını ilhak etmesini istedi.

Türkiye, Rusya ile arasındaki krizde tansiyonun düşürülmesine çalışırken, yandaş gazeteci Hasan Öztürk, “bu kadar da olmaz” dedirtmeyi başardı. Türkiye’nin 1974’te düzenlediği ‘Kıbrıs Barış Harekatı’nı örnek gösteren Öztürk, “Türkiye’nin Anadolu’dan tekrar taşmasının” yeni bir örneği olarak Türkiye’nin Bayırbucak bölgesini ilhak etmesini yazdı.

Cehalet tehlikelidir

Star gazetesi yazarı, Bayırbucak’ın ilhak edilmesi fikrine dayanak olarak ise Kıbrıs ve Hatay’ın durumlarını örnek gösterdi. “Türkiye’nin Anadolu’dan tekrar taşmasının” ilk örneğini Hatay’ın Türkiye’ye katılması ve ikinci örneği olarak Kıbrıs’ı gösteren Öztürk okul kitaplarından kalma tarih bilgisiyle uzun uzun Hatay’ı ve Kıbrıs’ı anlattıktan sonra Ankara Anlaşması ile Türkiye’nin Suriye Türkmenleri’nin ‘garantörü’ olduğunu ileri sürdü.

Öztürk, muhtemelen bu büyük buluşunun ‘Hariciye koridorlarında’ çok büyük ses getireceğini düşünerek yazdığı yazısında, “Bu tarihi hatırlatmadan yola çıkarak, sizce Ankara Anlaşması’nın 7’nci maddesini güncelleyip Bayırbucak’ın Türkiye’ye ilhakını istemek ne kadar uçuk bir düşüncedir? Bayırbucak Türkmenlerinin bunu istediğini biliyoruz. Türkiye’nin bunu şu an için yapamayacağını da biliyoruz. Lakin yakın geçmişimizde “garantörlük” üzerinden Kıbrıs Barış Harekatı gibi doğrudan Anadolu’dan taşan bir müdahalemiz söz konusu! Bayırbucak ya da Türkmen Dağı, Türkiye için Kıbrıs kadar önemli değil midir? Hem stratejik, hem tarihi, hem duygusal yönden bir düşünün hele. Doğu Akdeniz’in kilit taşlarından biri Kıbrıs ise, diğeri Türkmen Dağı’dır!” diyerek kendisini dizginleyemedi.

Türkiye’nin bu önerisini şu anda yapamayacağına dair ‘gerçekçi’ notunu düşen Öztürk, yine de kendi yazdıklarına kendisi de inandığından olsa gerek kendini durduramadığı anlaşılıyor. Bu haliyle, yazı geçtiğimiz günlerde bir Rusya milletvekilinin yaptığı “Ayasofya’nın yeniden Ortodoks Kilisesi yapılması” önerisi ile yarışabilecek düzeyde diyebilmek mümkünse de cehaletin ne kadar tehlikeli olduğunu göstermesi açısından ibret alınması gereken bir yazı niteliği taşıyor.

Ezberden Rus düşmanlığı

Yazının devamı ise hamaset ve 70 yıllık soğuk savaş belagatinden öteye gidemiyor. ‘Moskof’ sevdalılarından giren Öztürk 93 Harbi’ne atıf yapılarak ceddinin aşağılandığından dem vururken yazısını “‘Egemenlik hakları’ söz konusu olduğunda Pembe İncili Kaftan’ın sahibi Muhsin Çelebi’nin tavrı bu milletin tavrıdır! ‘Bir Türk yere serdiği bir şeyi asla bir daha arkasına koymaz!’ Rus uçağının düşürülmesi gerekiyordu ve düşürüldü! Bunun üzerinden bu millete bir bedel ödetilmek isteniyorsa onu da öderiz!” diye sona erdirdi.

Hasan Öztürk’ün yazısı AKP’nin politik söylemini belirleyen ruh halini göstermesi açısından önemli bir örnek sayılabilir. Ciddiyetsiz ve bilgisiz.