"Türkiye tanımanın gereklerini yerine getiremedi"

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında devam eden çözüm müzakerelerindeki son durumu Kadir Has Üniversitesi’nde anlattı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında devam eden çözüm müzakerelerindeki son durumu Kadir Has Üniversitesi’nde anlattı.

Akıncı, “Bizi Türkiye’den başka tanıyan olmadı. Ve samimi olarak dürüstçe itiraf etmemiz lazım. Türkiye tanıdım dese de tanımanın gereklerini tam olarak yerine getiremedi. Güney Kıbrıs’ı tanımadım dese de tanımanın gereklerini tam olarak yerine getiremedi. Acı gerçeğimiz bu.” dedi.

KKTC’nin 1983’de ilan edildiğini ifade eden Akıncı, şöyle konuştu: “Ama bu devleti biz dünya devletler ailesi içine tanınmış bir varlık olarak uluslararası hukukun içine sokamadık. Bizi Türkiye’den başka tanıyan olmadı. Ve samimi olarak dürüstçe itiraf etmemiz lazım. Türkiye tanıdım dese de tanımanın gereklerini tam olarak yerine getiremedi. Güney Kıbrıs’ı tanımadım dese de tanımanın gereklerini tam olarak yerine getiremedi. Acı gerçeğimiz bu.”

Bunun en açık şekilde spor müsabakalarında görüldüğünü belirten Akıncı, “Bugün Türkiye’den herhangi bir takım Kuzey Kıbrıs’a gelip dostluk maçı bile yapamamaktadır. Nedeni UEFA’dan ceza görecek, FİFA kurallarını çiğnemiş olacak. Ama Güney’e gitmek zorunda. Eşleşme olduğu zaman Trabzonspor da Fenerbahçe’de, başka takımlar da gitti. Milli takımlar seviyesinde karşılaşmalar oluyor. Milli takımlar seviyesinde karşılaşmalar olduğunda da tanımadığı söylenen devletin bayrağı çekiliyor, marşlar çalınıyor. Maçta Kıbrıs maçı diye bir şey yok. Yunan marşı. Nasıl ki biz İstiklal Marşı’nı kullanıyoruz, onlar da Güney’de Yunan marşı söylüyor. Bağımsız tanınmış bir ülke olmalarına rağmen. Bu yapı sürdürülebilir bir yapı olmadı bunca yıl.” ifadelerini kullandı.

Müzakereler 6 başlıkta yürütülüyor

11 Şubat 2014 mutabakatını da, öncesinden gelen yakınlaşmaları aldıklarını ve yeniden değerlendirdiklerini söyleyen akıncı, konuşmasına şöyle devam etti: “Mutabık kalarak değerlendirdiğimiz yönleri oldu. 6 tane başlık altında müzakereleri yürütüyoruz, kapsamlı çözümün 6 başlığı. Bunlardan biri yönetim ve güç paylaşımı. Bizim siyasal eşitliğimizi en yakından ilgilendiren başlık bu. İkincisi ekonomik konular. Üçüncüsü Avrupa Birliği başlığı. Bu üç başlıkta da yakınlaşmalarımız çok ileri safhadadır. Eğer diğer başlıklarda da nereye gideceğimizi görür ve uzlaşma noktalarını yakalayabilirsek bu bahsettiğim ilk üç başlıktaki konuları kısa sürede uzlaşmayla sonuçlandırabileceğimiz inancındayım.”

Dönüşümlü başkanlık konusunun açık durduğunu belirten Akıncı, “Bir uzlaşma sağlanmış değildir ama uzlaşılacak bir konu olarak görmekteyim ben onu. Son tahlilde orada da bir mutabakat olacaktır. Bu müzakereler, bütünlüklü çözüm kavramı çerçevesinde yürütülüyor. Tümü üzerinde mutabakat sağlanmadıkça, parça üzerindeki mutabakatlar geçerli addedilmiyor. Bütün parçaları yan yana getirip, bütünün üzerinden bir mutabakat olacak. Bu kolay değil tabi ki ama başkada yolu yok bu işin. O nedenle artık belli bir safhada, Papa seçiminde kapanırlar bir yere beyaz duman çıkıncaya kadar çıkmazlar. Bizim de böyle bir döneme ihtiyacımız olacak. Artık aslında ona yaklaştığımız ben hissediyorum. Sayın Rum lider daha buna yakın görünmüyor ama gelecek.” şeklinde konuştu.

“Akıl yolunda, ortak yarar konusunda birleşmek en doğrusudur”

Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve zengin yatakların gerginlik nedeni olduğunu söyleyen KKTC Cumhurbaşkanı, konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “Rum tarafı bir kazıya başladığında, Türkiye’den Barabaros gemisi gidiyor, savaş gemisi eşliğinde. Bunun yerine akıl yolunda ortak yarar konusunda birleşmek en doğrusudur. Bunun için de Kıbrıs’ı çözmek, bu gazı muhtemelen İsrail gazı ile birleştirerek Kıbrıs üzerinde Türkiye’ye, Türkiye’nin ihtiyaçları için ya da Türkiye üzerinde de Avrupa Birliği’ne sevk etmek tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir senaryodur. En mantıklı, en ucuz, en kestirme yoldur bu senaryo. Bunu da görmek için allame-i cihan olmaya gerek yoktur. Böylesine bir dinamik var elimizin altında.”

Türkiye’den KKTC’ye götürülen suyun içme ve tarım amaçlı kullanılacağını belirten Akıncı, “Kapasite artırılabilir, Güney de bundan yararlanabilir, burada da ortak yarar var. Bir elektrik kablosu ile Türkiye ile Kıbrıs’ı bağlayabiliriz. Güven artırıcı önlemler bağlamında iki tarafı elektrik olarak bağlayabiliriz. Bütün Kıbrıs Türkiye üzerinde AB’ye de bağlanabilir, Ortadoğu’ya da bağlanabilir. Kıbrıs’ı doğalgaz, su borularının, elektrik kablolarının ortasında bir ada, ağlarla çevrelenmiş bir ada. İşte ortak yarar, kazan kazan durumu ve karşılıklı bağımlılık. Ekonomik çıkar dengeleri üstüne yeni bir anlayış. Bu olabilir mi? Olabilir, bu örneğe de ihtiyacımız vardır aslında bizim. Kıbrıs’ın her iki tarafına da bu müthiş bir ekonomik gelişme getirecek. Uzmanlar bunu raporladılar.” dedi.

“KKTC vatandaşlarının hepsi Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olacak”

Geçen hafta Rum Ulusal Konseyi’ni toplayan Rum lider Anastasiadis partileri bilgilendirme toplantısında, devam eden müzakereler çerçevesinde adada nüfus oranının 4 Rum’a karşı 1 Kıbrıslı Türk olarak belirlendiğini ifade etmişti. Bununla ilgili soruya cevap veren Akıncı, şöyle konuştu: “Bir bölü dört Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumlarının nüfusunu ben nasıl sabitleyebilirim ki? Herkesin yatak odasına bekçi mi dikeceğim? Böyle bir şey olabilir mi? Ama ne yazık ki böyle bir haber çıktı. Buna da inanan insanlar oldu. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar kendi doğal akışları içerisinde nüfusları neyse o. Bizim bu süreçte kabul ettirdiğimiz çok önemli bir şey var. Kıbrıs’ta şu anda kim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşıysa hepsi Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı oluyorlar. Ve Avrupa Birliği vatandaşı oluyorlar.”

Rum tarafının isteklerinden bahseden Akıncı, “Türkiye veya Yunanistan’dan getirilecek nüfuslarla değiştirilmesin diye orada bir takım önerileri var Rum tarafının. 4’e 1 konusu oradan kaynaklandı. Ki o da henüz netleşmiş bir konu değil. Kıbrıs’ın kendi nüfusu için böyle bir şey düşünülemez bile. Doğal akışı içerisinde artık kim ne kadar çocuk yapacak o kendilerinin ekonomik durumuna ve başka durumlara bağlı olarak gelişecek bir hadisedir. Ona liderlerin müdahalesi pek mümkün değil. Demokratik de olmaz aslında.” ifadelerini kullandı.