Teoride zehir gibi, pratikte sallanmakta

Her seçim döneminde siyasi partilerin kadına yönelik alışılageldik söylemleri, 1 Kasım yaklaştıkça tekrar gündeme geliyor. Ancak seçim döneminde özellikle kadın başlığında dillendirilen vaatler bir türlü hayata geçmiyor. Neden mi? Bir örnek üzerinden gitmekte fayda var: Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İzmir 1. Bölge 2. sıra Milletvekili Adayı Senem Kılıç, partisinden İzmir 2. Bölge 3. sıra Milletvekili adayı... View Article

Teoride zehir gibi, pratikte sallanmakta

Her seçim döneminde siyasi partilerin kadına yönelik alışılageldik söylemleri, 1 Kasım yaklaştıkça tekrar gündeme geliyor. Ancak seçim döneminde özellikle kadın başlığında dillendirilen vaatler bir türlü hayata geçmiyor. Neden mi?

Bir örnek üzerinden gitmekte fayda var:

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İzmir 1. Bölge 2. sıra Milletvekili Adayı Senem Kılıç, partisinden İzmir 2. Bölge 3. sıra Milletvekili adayı Neslihan Çelik ile birlikte Ege İş Kadınları Derneği’ni (EGİKAD) ziyaret etmiş. Senem Kılıç bir ekonomist olduğunu ve kadının istihdamdaki yeri üzerine çalıştığını dillendirerek çıkarsamalar yapmış, vaatlerde bulunmuş:

  • Kadının demografik anlamda yüzde 50’lik orana sahip olmasına rağmen, çalışma hayatından sadece yüzde 10,4’lik pay aldığını, ancak işten çıkarmalardaki orana bakıldığında kadının payına düşenin yüzde 10,4’lerin çok üzerine çıktığını ve kadınların istihdamda kıyıma uğradığını belirtmiş. Devamında ise, bir iş yerinde ilk gözden çıkarılanların kadınlar olduğunu söylemiş.
  • MHP’nin, iş dünyasında kadınların erkeklerle eşit koşullara sahip olması için projeler hazırladığını ve bunları parti beyannamelerinin en önemli başlıkları arasında kamuoyuna duyurduklarını da anlatan Kılıç, “Kadınları sadece istihdam edilen değil, aynı zamanda üretimde istihdam sağlayabilmeleri adına teşvik edici olmalıyız. Kadın girişimcilerin ekonomide söz hakkı büyüdükçe ülkede ürün çeşitliliği ve kalitesi de artar. Gelişen ülkelere baktığımızda kadının ekonomide çok daha fazla söz sahibi olduğunu görüyoruz. Bu ülkelerin gençlere ve kadınlara büyük miktarlarda destek sağladığını görüyoruz” demiş.
  • Son olarak ise, kadınların sosyal ve siyasal alanda daha aktif olması gerektiğini, bu alanlara dair sorunun çözülmesi için de mecliste kadın milletvekili sayısının artması gerektiğini belirtmiş.

Kısaca, yıllardır mecliste olan her partinin dillendirdiğinden farklı bir şey söylememiş. Peki, yıllardır aynı şeyler söylendiği halde kadın başlığında Türkiye neden hep geriye gider?

Aslında cevabı çok basit: Sistem sorunu. Yıllardır kadının hem toplumsal, hem siyasal alanda geri plana itilmesini sağlamak için geçirilen yasalar, söylenen sözler ortadayken ve bu meclisin bir parçası olarak kadınlar tarafından onaylanırken, seçimler yaklaştığında aksini iddia etmek artık inandırıcı olmuyor.

Evet, sorun sistemde.

Cevabı biraz açmak için Büyük Ekim Devrimi sonrasına bakmak ve bir kaç örnek vermek yerinde olacaktır.

Ekim Devrimi’nin hemen sonrasında çözülmesi gereken ilk sorun, kadını köleleştiren aile yapısını ve iş bölümünü değiştirmek, yani kadını köleleştiren tüm uygulamaları ortadan kaldırmaktır. İlk yasa da kadına ve aileye ilişkin çıkarılır (17 Ekim 1918). Peki, bu yasa neler içeriyordu?

  • Eşler birbiriyle eşit olacak,
  • Eşler isterlerse kendi soy isimlerini kullanabilecek,
  • Boşanma, eşlerin karşılıklı rızası söz konusuysa mahkeme kararı olmaksızın gerçekleşebilecek,
  • İster evlilik içi, ister evlilik dışı doğmuş olsun, her çocuk aynı haklara tabii tutulacak…

1919 yılında kabul edilen Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) programındaki “Resmi kadın eşitliği ile yetinmeyen parti, toplu yemekhaneler, merkezi çamaşırhaneler, çocuk bakımevleri kurarak kadınları ev işlerinin sorumluluğundan kurtarmaya çalışmalıdır.” maddesi ile kadınların çalışma hayatına girmesinin de yolu açılmış olur.

Dolayısıyla gerici, piyasacı, kadın düşmanı bir iktidarın çatısı altında (atlanmaması gereken bir nokta da, verilere bakıldığında, kadınların konumunun istihdamda, sosyal hayatta, kadına yönelik şiddette daha da geriye gittiği görülecektir. Bu geriye gidişten de elbette tüm burjuva partilerinin payı vardır) kadın başlığı ileriye çekilmeye çalışıldığında duvara toslayacaktır.

İnsanlarını göz kırpmadan öldüren, kadına yönelik sistematik olarak aşağılayıcı söyleme sahip, kadına tek biçtiği rol çocuk doğurmak olan bir iktidar ve destekleyicileri söz konusuyken kadın istihdamı nerede, kim tarafından ve nasıl sağlanacak?

İnsanlığı ileri taşıyacak bir sistem için yürütülen mücadeleye kadınları katmadıkça ve eşit, özgür, aydınlık bir düzen kurulmadıkça bu lafları daha çok duyacağız.