Somalı işçi, Suriyeli mülteci...

Sabah kalkıp gazeteler içinde dolaşmaya başladığımda, bir müddet sonra, aklıma hep İlya Ehrenburg’un ünlü üçlemesinin üçüncüsü geliyor. Dipten Gelen Dalga’da ikinci savaş sonrası var; soğuk savaş anlatılıyor. Burada basının, yazarların nasıl da bu savaşın birer ekipmanı haline dönüştüğü resmediliyor. Yalanın, demagojinin nasıl da kitleleri ideolojik olarak biçimlendirdiği gösteriliyor. Ehrenburg’un anlattığı gazetecilerden ülkemizde de gani gani... View Article

Sabah kalkıp gazeteler içinde dolaşmaya başladığımda, bir müddet sonra, aklıma hep İlya Ehrenburg’un ünlü üçlemesinin üçüncüsü geliyor. Dipten Gelen Dalga’da ikinci savaş sonrası var; soğuk savaş anlatılıyor. Burada basının, yazarların nasıl da bu savaşın birer ekipmanı haline dönüştüğü resmediliyor. Yalanın, demagojinin nasıl da kitleleri ideolojik olarak biçimlendirdiği gösteriliyor.

Ehrenburg’un anlattığı gazetecilerden ülkemizde de gani gani olduğu herkesin malumudur. Özellikle AKP’li dönem medyanın tüm alanlarına böyle çok sayıda enstrüman hediye etti. Bunların nicelik olarak küçük bir bölümü işlerini daha incelikle yaparken (ya da öyle kabul edilirken) büyük bir bölümüyse freni patlamış şekilde yazıyor, konuşuyor.

Bu işini incelikli yaptığı varsayılanlardan biri de Star Gazetesinin yazarlarından Ahmet Taşgetiren (“Bu mu incelikli iş yapan?” diyebilirsiniz, hele de Kabataş mevzusunda yazdıklarına bakınca; inceliklisi bu işte!). Taşgetiren’in bugün yazdığı yazıyı okurken aylar önce Soma ile yazdıkları geldi aklıma. Tekrar arattım; “AK Parti iktidar olmadığında ne olacağını düşünmek lazım” içerikli yazısında şunları yazmıştı:

“Havadaki oksijenin farkında değiliz mesela. Oksijenin farkına en çok ne zaman varıyoruz, Soma’da kömür ocağında bir nefescik oksijen aradığımızda değil mi?”

Bugünkü yazısındaysa AB ile yapılan mülteci konusundaki görüşmeleri konu edinmiş.
“Suriyeli mülteciler Bodrum’da Aylan bebeğin cesedi kıyıya vuruncaya ve özellikle karadan Avrupa kapılarına dayanıncaya kadar Avrupa’nın neredeyse kılı kıpırdamadı. İnsanlığı askıya alıp, işi idare edeceklerdi. Ama olmadı. Trakya üzerinden yüzbinlerce insanın Avrupa’ya çıkarma yapacağı görülünce işin öyle askıya alınamayacağını anladılar.” diye başlıyor yazısına.

Soma’da ölenler arasında kaçak işçiler varmış, iş güvenliği önlemleri alınmamış, patronu AKP döneminin zenginleştirdiklerindenmiş, madenin ruhsatı yokmuş… ya da Suriyeliler ülkelerinde barış içinde yaşarken ne olmuş da göç etmişler, Esad nasıl Esed olmuş, Suriyelileri göç ettiren savaşta kafa kesenler, “Aleviyim” diyeni kurşuna dizenler kimlermiş, bunlara tırlarla silahları kim göndermiş hiç ama hiç önemi yok!

İşçi öldüğünden, Suriyeli göç ettiğinden ötürü önemli Taşgetiren için. Ve tabii kendi propagandasının bir parçası haline gelebildiği ölçüde… O yüzden vatandaşı AKP’ye ikna etmek için Soma’yı işçiyi, AB’yle pazarlığı sıkı tutmak için Suriyeli mülteciyi kullanmaktan zerre utanmıyor.

Biz utanıyoruz…

Somalı işçiden de, Suriyeli mülteciden de…

İlgili yazı: http://haber.star.com.tr/yazar/ab-ile-oldu-da-bitti-masallah-yok/yazi-1063475