SEN HAZİRANSIN!

Birleşik Haziran Hareketi, yola çıktığı andan bu yana taşıdığı umuda, karıncalar gibi çalışan yüzlerce Hazirancının emeğini katarak bir yılı gerisinde bıraktı. Bir çok soruya net cevaplar vermenin ertelenemeyeceği bir uğrakta, delegelerine “Hadi gel” diyen Haziran Hareketi, memleketin batısından iş cinayetleri haberlerinin, doğusundan savaşın ağır sonuçlarını çeken 35 günlük bebek ölümleri haberlerinin geldiği zamanların da geride... View Article

Birleşik Haziran Hareketi, yola çıktığı andan bu yana taşıdığı umuda, karıncalar gibi çalışan yüzlerce Hazirancının emeğini katarak bir yılı gerisinde bıraktı.

Bir çok soruya net cevaplar vermenin ertelenemeyeceği bir uğrakta, delegelerine “Hadi gel” diyen Haziran Hareketi, memleketin batısından iş cinayetleri haberlerinin, doğusundan savaşın ağır sonuçlarını çeken 35 günlük bebek ölümleri haberlerinin geldiği zamanların da geride bırakılması sorumluluğu ile iki gün geçirmiştir diyebiliriz.

Geride bırakılan bir yıl dedik. Aslında bu bir yıla Hazirancılar baktığında, onların gördüğü ile Hazirana bakanların gördüğü arasında haklı bir açı var, hep de olmaya devam edecek.

Hazirancılara sorsanız bu bir yıl, Meclis kuruluşlarından büyük kentlerdeki görkemli buluşmalara, Bilimsel Laik Eğitim kampanyası ve boykotu ile ülke gündemine yerleşmesinden, iktidarın saldırılarına verilen cevaplara, yerellerin özgün gündemlerinin örgütlenmesinden, 7 Haziran Seçim uğrağına kadar uzun bir mesai var. Haziran’a bakanlara sorarsanız ise üstü örtülemeyecek etkili bir Bilimsel Laik Eğitim çalışması ile 7 Haziran seçim tartışmalarında bocalayan bir Haziran var.

Ancak nereden ve nasıl bakarsanız bakın en nihayetinde bu bir yılın gösterdiği en önemli şey, Haziran Hareketinin varlığının, sonuç deklarasyonunda da yer aldığı gibi bir gereklilikten bir zorunluluğa doğru gidişidir.

Haziran Hareketi, yola çıkış gerekçeleri ve mesaisine bakıldığında doldurduğu boşluğun hala büyük olduğunu ancak o büyük boşluğu dolduracak en önemli özne olma vasfını korumaya devam ettiğini söyleyebiliriz.

Peki bu büyük boşluğa nasıl dolunacak ya da bu yol nasıl yürünecek?

Doğru soru bu mu gerçekten?

Kanımca 31 Mayıs 2013 tarihinden , Vişnelik sürecine ve oradan harekete kadar uzanan sürece baktığımızda ne yapılacağı ve nasıl yapılacağı sorularının cevapları vardır. Bu kısım o kadarda boşlukta değildir?

Haziran’ın varlık ilkelerini daha fazla “Haziranlaşarak” etkili bir güce dönüştürmek… Fiilen AKP’ye ve sisteme karşı bütünlüklü kavgası ile tek güç olurken bunu aynı zamanda beşinci güçten birinci güce dönüştürmek. Oyun bozuculuktan oyun kuruculuğa doğru gitmek…

İşte bu iki gün boyunca Haziran Meclisi temsilcileri neyi nasıl yapacaklarından bir adım ötede nasıl daha iyi yapacaklarının yollarını aradılar. Başlıklar muhtelif ancak kaygı ve yaklaşım aynı idi.

Haziran meclisleri nasıl daha iyi bir işleyiş mekanizması kuracak?

Haziran meclisleri daha iyi nasıl büyüyecek?

Haziran meclisleri ülke gündemine daha etkili nasıl müdahale edecek?

Yayınlanan sonuç metni ise, bu yolda önemli bir adım atıldığını tarihe not düşmüştür. Onlarca temsilci en iyisini gözetmeden daha iyisi tartışması yapmaktan uzak durarak, ihtiyacı doğru tespit etmiştir.

Yapılmamış olanı yapmak ve Haziran’da başlanılan işi bitirmek.

Bu iki önemli iddia aslında neden sonuç cümleleridir.

Haziranın deklerasyonu, basit bir konum alma olarak asla değerlendirilmemelidir.

Haziran Hareketi , 7 Haziran sonrasında ortaya çıkan bu siyasi tablo, bir halk muhalefeti olmaksızın salt seçim ve parlamento düzlemindeki mücadeleyle Saray rejiminin yıkılmasının mümkün olmadığını göstermiştir “ diyerek aslında bugüne kadar bir gerçeğin başarılmasındaki inat ve ısrarı yenilemiş ve varoluş gerekçesini bir kez daha teyid etmiştir.

Birleşik Haziran Hareketi adına, parlamentoda temsil edilmek için bir seçim ittifakı arayışında olmadığını ilan eder” diyerek , bugüne kadar yapılmamış olana gözünü diktiğini , emeğini, enerjisini aklını sevk edeceği AKP’nin gerilemek dışında yenileceği mücadele alanlarında öncülük görevini yerine getireceğini ilan etmiştir.

Haziran hareketi, siyasi olarak diğer dört güçten farklı yanlarını öne çıkarmakla yetinmeyip bunları sivriltmelidir. Kürsüde sıkı bir Hazirancının verdiği örnekte olduğu gibi Haziran, okul bahçesinde oyun kurulurken “Ben kimdenim ? ” diyen öğrenci değil, “Kim benden ? “ diyen öğrenci olmalıdır. Bugün hala saraya boyun eğmeyen milyonlara “Sen de bendensin ! “ deme uğraşını ve örgütlenmesini bir an bile geri düşürmeden…

Velhasıl, görevler ciddi, alınacak bu yolun kendisi dahi heyecanımızı diri tutmaya yeter.

Sen Haziran’sın, yaparsın …