Seçim sonrası sürpriz mi?

Seçimlere az bir süre kaldı. Seçim sonuçları üzerine yapılacak öngörüler üç aşağı beş yukarı belli. Nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, aşağıdaki başlıkların düzen siyasetinde kriz başlığı olarak gündem olması kuvvetle muhtemel. Bir; Ortadoğu’da AKP iktidarının girdiği angajmanlardan dönüşün keskin ve hızlı bir biçimde hayata geçmesi pek mümkün değil. Özellikle Suriye söz konusu olduğunda el verip... View Article

Seçimlere az bir süre kaldı. Seçim sonuçları üzerine yapılacak öngörüler üç aşağı beş yukarı belli. Nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, aşağıdaki başlıkların düzen siyasetinde kriz başlığı olarak gündem olması kuvvetle muhtemel.

Bir; Ortadoğu’da AKP iktidarının girdiği angajmanlardan dönüşün keskin ve hızlı bir biçimde hayata geçmesi pek mümkün değil. Özellikle Suriye söz konusu olduğunda el verip kol kaptıran bir dış politikanın kolunu kurtarması kolay olmayacaktır. Gerek seçim sonrası oluşacak siyasi dengede gerekse Ortadoğu’da bölgesel ve emperyalist güçlerin hayata geçirmeye çalışacağı yeni konseptte Türkiye’nin sıkışacağı açıktır. Suriye’deki dinci terör örgütlerine verilen destek, Suriyeli göçmenler sorunu, güvenli bölge vb. başlıklar seçim sonrası sermaye düzeni açısından ciddi bir anlaşmazlık başlığı olarak görülmelidir.

İki;  Kürt sorununda yaşanan çatışma küçük çaplı ve lokal bir sorun olarak görülemez. Seçimlerden sonra nasıl bir hükümet kurulursa kurulsun, ister çözüm süreci buzdolabından çıkartılsın isterse çatışmaya devam politikası izlensin seçim sonrası oluşacak Meclis’in ve hükümetin tartışma başlığı olmaya devam edecektir.

Üç; düzenin bir cumhurbaşkanı sorunu bulunmaktadır. Seçim sonrası bu sorunun nasıl bir yere bağlanacağı net değildir. Görev süresi devam eden bir cumhurbaşkanının sınırlarına çekilmesi ya da Meclis’in ve hükümetin cumhurbaşkanı tarafından by-pass edilmesi gibi gelişmelerin olası olacağı bir tablo karşımıza gelecektir.

İster AKP’nin tek başına iktidar olduğu isterse koalisyonlu bir hükümette yukarıdaki başlıklar düzenin siyasi kriz başlıkları ve aynı zamanda, ikinci cumhuriyet rejiminin yeniden yapılanma ve konsensüs arayışının çözmesi gereken sorunları olarak görülmelidir.

İkinci cumhuriyet rejimi havada duruyor. Bu nedenle Türkiye sermaye düzeninin şu ya da bu şekilde bir yeniden yapılanma içinde olacağını objektif olarak görmek gerek. Yeniden yapılanmadan “tek başına” istikrarlı bir dönem, liberal dalga, reform vs. anlaşılması çok doğru değildir. Aynı zamanda yeniden yapılanmadan “mutlaka” AKP’siz, Tayyipsiz bir yönetim beklenmesi de gerekmiyor.  Birinci Cumhuriyet’ten İkinci Cumhuriyet’e geçiş yaşanmıştır ve macun tüpten çıkmıştır.

İşte böylesi bir tabloda rejim kendisini tartışırken, sermaye düzeni kendini yeniden tahkim etmek isterken, yeni bir anayasa ihtiyacı düzen açısından açıkken, bu tablonun bir parçası olmak ile bu tabloya sosyalizm adına ve emekçi sınıfların örgütlülüğü için müdahale etmek seçenekleri karşımızda duruyor.

Düzenin eli çok güçlü değildir. Ancak çaresiz de değil…

Müdahale edilmelidir. Bu tablonun parçası olmadan, düzen karşıtı bir siyasi odağın yaratılması mümkün.

Bugün sosyalist hareket düzeni karşısına alacak ve yeni bir düzen talebini ortaya koyacak bir çıkış yapabilir. Önümüzdeki siyasi zemin, gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadeleyi programına yazan siyasetin önünün açık olacağına işaret ediyor.

Gerçek bir “sol” odak haline gelebilmek, bağımsız duruş ve cesur siyasi hamlelerle mümkündür.

Seçim sonrası sermaye düzeninde taşlar yeniden döşenirken sosyalist hareket kendi yolunu açmanın yollarına yoğunlaşmalıdır.