Savaş tamtamları çalıyor!

Ülkemiz bir savaşın içine çekilmek istenmektedir. Suriye’de ortaya çıkan tablo, bugün iç savaşın bütün unsurlarının müdahalesiyle daha karmaşık bir duruma aynı zamanda daha büyük kırılmalara yol açacak bir birikmeye doğru gidiyor. Bir yandan siyasi çözüm arayışları sürerken aynı zamanda bu görüşmelerin tarafları savaş baltalarını bilemeye devam ediyor. Yapılan siyasi görüşmeler, kapitalist devletler hukukunda ya da... View Article

Ülkemiz bir savaşın içine çekilmek istenmektedir. Suriye’de ortaya çıkan tablo, bugün iç savaşın bütün unsurlarının müdahalesiyle daha karmaşık bir duruma aynı zamanda daha büyük kırılmalara yol açacak bir birikmeye doğru gidiyor.

Bir yandan siyasi çözüm arayışları sürerken aynı zamanda bu görüşmelerin tarafları savaş baltalarını bilemeye devam ediyor. Yapılan siyasi görüşmeler, kapitalist devletler hukukunda ya da emperyalist-kapitalist dünyada hak ve hukuk üzerine değil çıkarlar üzerine kurulduğundan yaşananların sadece görünen yüzü olarak görülmelidir. Arka tarafta yapılan hazırlıklar ve planlar gizli bir biçimde yürütülmektedir.

ABD yetkilileri Suriye’ye asker gönderebileceklerini söylerken, ağızlarından “işgal” kelimesi çıkabiliyor. Görünen ise ABD askerinin değil bölgesel unsurların ABD adına cepheye sürülmesidir. Hava desteği emperyalizmden, kara gücü yerel unsurlardan; savaş politikası bu şekilde örülmeye çalışıyor.

Türkiye’nin iki yetkili ismi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan aynı günlerde konuşuyor. Mülteci sorununu bahane ederek, mültecilere kalacak bir bölge oluşturmak adına, Türkiye Fırat’ın batısını istemektedir. Hava operasyonu konusunda tereddüt yok, kara gücü gündeme geldiğinde ise uluslararası güçlerle birlikte karar vereceğiz diyorlar. Yani Suriye’ye asker göndermeyiz ve  savaşa asla girmeyiz demiyorlar.

Aynı zamanda ABD tarafından kurulan Demokratik Suriye Ordusu içinde PYD’nin büyük ağırlığı devam ediyor. Sanırız yeni anlaşmalar var ve ABD ile Türkiye arasında imzalanan “İncirlik mutabakatı” anlaşması adım adım devreye giriyor. Türkiye’nin Kürt sorununda çatışmaya doğru dümen kırmasının nedenlerinden en önemlisi aslında bu mutabakatla ilgilidir.

Önümüzdeki dönemde Suriye’de çıkan yangına yeni odunlar atılacak. En başta emperyalist güçler ve Türkiye tarafından. Görülen bu…

Bütün bu güç gösterilerinin yeni bir siyasi anlaşmayla çözülme olasılığı elbette var. Ancak böylesine bir savaşta siyasi çözüm kadar savaşın daha da büyüyerek bölge ülkelerini içine çekmesi de aynı oranda kuvvetli bir ihtimaldir.

Osmanlı’nın emperyalizm tarafından paylaşıldığı günler akıllara gelmeli… Anlaşmalar, görüşmeler, gizli planlar… Bugün de Suriye’nin üzerinde bu tür karanlık planlar gizli odalarda yapılmaya devam ediyor. Yunanlıların Ege’ye asker çıkarması gibi Türkiye’nin de Fırat’ın batısına asker çıkarması bugün plan dahilindedir. Olup olmayacağından bağımsız, ister bir koz ister bir hazırlık ister AKP iktidarı tarafından bir tedbir olarak görülsün önümüzdeki günlerde savaş tamtamları daha çok çalacaktır.

ABD’nin kara gücü Kürtler mi Türkler mi olacaktır? Belki de ABD açısından masaya yatırılan meselelerden birisi budur. Ne Kürtler ne de Türkler emperyalizmin çıkarları için Suriye’nin parçalanmasının bir parçası olmamalıdır.

Bugün emperyalizme karşı ülkemizin ses vermesi sadece Türkiye’nin bir kaosa sürüklenmesine karşı bir direnç içermiyor, aynı zamanda emperyalizmin paramparça ettiği bir ülkenin yalnız halkına büyük bir destek anlamına geliyor.

Suriye halkı yalnız bırakılamaz. Emperyalizm planladı, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve İsrail yürüttü, dinci teröristler tetiğe bastı. Milyonlarca Suriyeli yerinden yurdundan oldu, yüzlerce kent yakılıp yıkıldı, yüzbinlerce insan öldü.

Savaşa karşı çıkmak emperyalizme karşı çıkmaktır. İŞİD’e destek verenlerin bugün İŞİD tehdidine karşı Suriye’nin işgaline girişmeleri emperyalizmin çıkarlarını yerine getirmek dışında bir anlama gelmeyecektir.

Ortadoğu’da laik ve anti-emperyalist güçler ayağa kalkmalıdır. Türkiye’de verilecek her ses ayağa kalkışın ilk kıvılcımı olacaktır.

Emperyalizme meydan okumak gerek!