'Reis'e İsrail isyanı

Henüz kesin olarak bir anlaşma noktasına ulaşılmamış olsa da İsrail ile ilişkilerin normalleşmesinin gündeme gelmesi AKP cephesinde de tartışmaları beraberinde getirdi.

'Reis'e İsrail isyanı

2009’da Davos’taki ‘one minute’ şovuyla görünür hale gelip Mavi Marmara Baskını sonrasında en gerilimli günlerini geçiren Türkiye ile İsrail arasındaki krizin çözüme doğru gittiği geçtiğimiz hafta çok konuşulmuştu. Henüz kesin olarak bir anlaşma noktasına ulaşılmamış olsa da İsrail ile ilişkilerin normalleşmesinin gündeme gelmesi AKP cephesinde de tartışmaları beraberinde getirdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin ilişkilerin normalleşmesi için dillendirdiği Mavi Marmara Baskını’na ilişkin özür dilenmesi ve tazminat ödenmesi ile Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması şartlarından bugüne kadar sadece özür dilenmesinin gerçekleştiğini hatırlatarak görüşmelerin devam ettiğini söylemişti. Ancak bu açıklama ile birlikte İsrail ve Türkiye arasında İsviçre’de yapılan görüşmelerde bir ön anlaşmanın sağlandığı bildirilmişti.

Yandaşlar mutlu değil

Bu haberlerin basına yansımasından sonra ise AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK toplantısında sonra düzenlediği basın toplantısında, “Kesin anlaşma yok, henüz imza atılmış bir şey söz konusu değil. Bir taslak üzerinde çalışılıyor. Kuşkusuz, İsrail devleti ve İsrail halkı, Türkiye’nin dostudur. Şimdiye kadarki eleştirilerimiz, İsrail hükümetinin aşırı davranışlarına, meşru görmediğimiz davranışlarına dönüktür” demişti.

Öte yandan, Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma sağlanması ve normalleşme ihtimali yandaşları kızdırmış gözüküyor. ‘Radikal’ yandaşlardan bazıları, AKP’nin İsrail’i yeniden keşfetmesi karşısında pozisyon değiştirmekte ayak direr gözükürken Mavi Marmara seferini düzenleyicisi olan İHH ise anlaşmayı ‘ihanet’ olarak nitelendirdi.

Yandaşlar İsrail’e dost denilmesine bozuldu

AKP yandaşlarından televizyondaki hezeyanlarıyla ve Suriye’de cihatçı terörist çetelere ettirdiği yeminle tanınan Fatih Tezcan, Twitter hesabından, “İsrail Devleti Türkiye’nin dostu değildir! Zalim ve katildir! Kimse algı operasyonu yapamaz!” diye yazdı. Tezcan, Twitter üzerinden yayınladığı mesajlarda, “İsrail Devleti Türkiye’nin hiçbir şart ve bağlamda dostu değildir! Bilakis zalim ve katildir! Bu topraklarda kimse algı operasyonu yapamaz! Ömer Çelik’i çok severim ama gafını ivedilikle tashih etmelidir. ‘İsrail Devleti Türkiye’nin dostudur’ ibaresi tevil olamaz, tashih olur. ‘İsrail halkı Türkiye’nin dostudur’ denilirse ‘Naturei Kerta gibi işgal karşıtlarını kastettik’ diye tevili olur. Ama ‘devleti’ denilemez.” dedi.

Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan ise, “İsrail halkının dahi dost ilan edilmesine karşıyım” diye tweet attı. Kaplan, sosyal medyada yayınladığı mesajlarda, “Bırakın İsrail devletinin dostumuz olduğu ifadesini,halkının dahi dost ilan edilmesine karşıyım. Nedenleri yazmıştım.” diye yazdı.

İHH, İsrail ile anlaşılmasına “ihanet” dedi

Öte yandan, İHH Genel Sekreteri Yavuz Dede, Türkiye ile İsrail’in Mavi Marmara olayıyla ilgili anlaşmaya vardığı iddialarına ilişkin konuştu. İHH Genel Sekreteri Dede, “Burada yaşanacak olan bir ihaneti Türkiye halkı hiçbir zaman affetmez” dedi.

İHH Genel Sekreteri Dede, bu şartları Türkiye’nin imzalaması durumunda bunun bir ihanet olacağını söylerken sözlerini şöyle sürdürdü: “Böyle bir anlaşma olduğu takdirde bunu Türkiye kamuoyuna bunu izah edecek bir hükümeti ben görmüyorum. Burada yaşanacak olan bir ihaneti de Türkiye halkı hiçbir zaman affetmez. Açıkçası anlaşma olursa Türkiye doğalgaz kaynakları üzerindeki hakların İsrail’e ait olduğunu kabul etmiş olacak. Filistin’e ait olan, onun hakkı olan bir yeraltı zenginliğinin İsraillilerin hakkı gibi kabul edilmesi uluslararası siyaset anlamında büyük bir hata olur. Türkiye’nin şu an bırakın Ortadoğu’yu dünyadaki mazlum halklar için var olan bir itibarı var ve bu itibarını da tamamen kaybetmiş olur.”

İsrail sorun olur mu?

Yandaşlar arasındaki bu tepkilerin kamuoyunun İsrail ile tekrar ‘barışmak’ için hazırlandığı bu ilk günlerde normal karşılanması gerekiyor. Neticede bir bütün olarak AKP cephesinde hızlı dönüşlere alışık olsak da bazılarının bu dönüşlerde ‘gecikmesi’ olağan.

Öte yandan, Türkiye sağının, tıpkı Ortadoğu’daki emirlik rejimleri gibi, İsrail ile stratejik ilişkiler kurmaktan yana olduğu ve Filistinlileri ancak işlerine yarayacaksa hatırladığı da bilinen bir gerçek. Özellikle Hamas’ın kurulması ve güçlenmesi sonrasında Türkiye’de İslamcıların birdenbire Filistinci kesilmelerine rağmen bu gerçek değişmiyor.

Dahası, tıpkı Başika’dan askerlerin çekilmesi gibi Türkiye-İsrail ilişkilerinin daha fazla böyle sürdürülmemesi gerektiğinin de ABD’nin AKP’ye verdiği ajanda da yazıyor olduğu anlaşılıyor. Son 5 yılda AKP’nin Ortadoğu’da savunduğu rotanın çok büyük sorunlarla karşılaşması karşısında ABD’nin Suriye’nin iki komşu ülkesi olan müttefikleri arasında işbirliğinin arttırılması gerektiğini hesapladığı anlaşılıyor. Türkiye’de İslamcıların ABD’nin sözünden çıkmadığı ve 1 Kasım seçimlerinden sonra AKP’nin ABD tarafından sürekli düzeltildiği de not edilmeli.

Tüm bu tablo içerisinde, AKP’nin İsrail adımının bu kez sonuçlanacağı ve Ortadoğu’da yalıtılmaktan kaçınacağı öngörülebilir. Katar’a üs kuracak Türkiye’nin Mısır ve İsrail ile sorunlu ilişkilere sahip olması sürdürülebilir olmayacaktır.

Dolayısıyla, AKP cenahındaki bu seslerin ‘meczuplaşacağı’ kesin. Ancak her fırsatta ‘İslamofobi’ diyenlerin yine her fırsatta Musevi düşmanlığı yapması, Alevilere ve Şiilere nefret kusmasının bir örneği olarak bu çıkışlar unutulmamalı.