Katar'a üs, Musul'a tabur: AKP ne planlıyor?

Katar'a üs kurmaya kalkan, Musul'da askeri varlığını arttıran AKP'nin neyin peşinde olduğu sorusu önem kazanıyor.

Katar'a üs, Musul'a tabur: AKP ne planlıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son Katar seyahati dönüşünde “yer beğendik” diye ifade ettiği Türkiye’nin Katar’da kuracağı ilk deniş aşırı askeri üssüne ilişkin çalışmaların ardından Türkiye’nin Musul’a bir tabur asker gönderdiği iddiaları da ortaya atıldı. Üst üste gelen bu haberler, AKP’nin Rusya’ya ait savaş uçağının düşürülmesinden sonra Ortadoğu’da kendisini sürekli köşeye sıkıştıran siyasetini kurtarmak için yeni hamleler olarak görünüyor.

Türkiye’nin ilk deniz aşırı üssü Katar’da

7 Haziran seçimlerinin hemen ertesi günü Resmi Gazete’de yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararı o dönemde gündemin sıcaklığıyla pek fazla dikkat çekmemişti. 2015/7649 karar sayısı ile duyurulan kararda şöyle diyordu:

19 Aralık 2014 tarihinde Ankara’da imzalanan ve 19/3/2015 tarihli ve 6633 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ekli “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim, Savunma Sanayii ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması; Dışişleri Bakanlığının 8/4/2015 tarihli ve 7638031 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 27/4/2015 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Türkiye’nin ilk deniz aşırı askeri üssü olacak anlaşma ne imzalandığı 19 Aralık 2014’te ne de onaylandığı 19 Mart 2015 tarihinde ilgi çekmediği gibi AKP tarafından apar topar yayınlandığı 8 Haziran 2015 gününde de pek fazla haber olmadan geçip gitti. Oysa aylarca beklendikten sonra seçimlerin ertesi günü yangından mal kaçırırcasına Resmi Gazete’de yayınlanan bu anlaşma önümüzdeki döneme ilişkin ipuçları barındırıyor.

Erdoğan’ın Katar ziyaretiyle gündeme gelen Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve NATO görevleri dışında yurtdışındaki ilk sürekli varlığı olacak bu üssün Katar’da ve şimdi kurulmak istenmesi özellikle dikkate değer.

Anlaşma, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK), Katar’da askeri birlik konuşlandırma; taraflara ortak askeri tatbikat ve eğitim programı gerçekleştirme, tarafların her türlü askeri tesis, birlik ve kamplarından ayrıca hava sahasından yararlanma hakkı, askeri manevra ve lojistik alanında, savunma sanayisi ve terörizmle mücadelede işbirliği imkanını veriyor.

Kara, hava ve özel kuvvetler komutanlığından birlikler

Planlamaya göre, Katar’daki Türk askeri üssünde kara, hava ve özel kuvvetler komutanlığından birlikler yer alacak ve deniz kuvvetleri de gerektiğinde görev alacak. Üsteki birliğin tugay seviyesinde olması bekleniyor. Bunun anlamı Türkiye’nin 5 bin kadar askerin olacağı. İstihbarat paylaşımı ve asker konuşlandırmasına imkan veren anlaşma ile siyasi ve ekonomik işbirliğine sahip Türkiye ile Katar’ın ilişkilerini askeri işbirliği boyutuna taşıdığı görülüyor.

Anlaşma ile Türkiye 10 yıl süreyle Katar’da bir askeri üsse sahip olacak. Bu sürenin bitiminden sonra tarafların itirazı olmazsa birer yıl süreyle kendiliğinden yenilenmeye devam edecek.

Neden Katar?

Türkiye’nin Katar ile birlikte böyle bir işe kalkışmasının arkasında hemen sayılabilecek pek çok neden var. Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte Suriye’de cihatçı çetelerin en büyük destekçisi. Ayrıca, Katar’ın Erdoğan ile yakın ve kişisel ilişkileri de biliniyor. Diğer Körfez ülkelerine göre bu yakın ilişki, Katar’ın diğer bölge ülkelerine karşı da kendine bir güvence olarak bu anlaşmanın arka planında rol almış gözüküyor. Katar’ın Suriye’de ve Libya’da işlediği suçlara karşı bir güvence aradığı da söylenebilir.

Ancak daha önemli iki husus İran ve Bahreyn.

ABD ve NATO İran’ı kuşatma politikası yürütüyor. Türkiye’nin bir yönüyle de bir dönem Irak’ta olduğu gibi İran’ın da dış ticaretini kontrol anlamına gelen ve 17-25 Aralık operasyonlarında ortaya çıkan Babek Zencani-Reza Zarrab ekibiyle ilişkiler ile bölgedeki Şii-Sünni geriliminden görece uzak olan ilişkileri, bu ekibin genel olarak devre dışı kalması ve İran ile emperyalizm arasında anlaşma yolunda adımlar atılması sonrasında artık bölgede yaşanan Şii-Sünni geriliminin belirlenimine açık gözüküyor.

Öte yandan Katar’ın kuzeyde deniz komşusu Bahreyn, 2011 yılından beri Şii çoğunluk nüfusun isyanına sahne oluyor. Arap Baharı günlerinde başlayan bu halk isyanı, Kuzey Afrika’daki örneklerden farklı olarak Batı tarafından görmezden gelinmeyi sürdürüyor. Katar’ın hemen yanı başındaki Şiilerin çoğunlukta olduğu bu ülkenin kendisine oluşturduğu tehdidin de farkında olduğu anlaşılıyor.

Türkiye, Arap şeyhlerinin korumalığına mı soyunuyor?

Tüm bunların yanı sıra, Arap şeyhliklerinin ordularının pek becerikli olmadıkları da görülüyor. Suudi Arabistan Yemen’de Şii Hutilere karşı bu ülkeye müdahalesi sonrasında geçtiğimiz hafta Hutilerin Suudi topraklarında ilerlediği haberleri gelmişti. Bu da akıllara bir dönem George Soros’un söylediği sözleri getiriyor. Türkiye, şeyhliklerin savunması için “elindeki en iyi ihraç malzemesini” devreye sokmuş gözüküyor.

Her durumda altı çizilmesi gereken Arap Yarımadası’nda bulunan 6 deniz ve 15 kara üssüyle ABD’den sonra Türkiye’nin de askeri üs kuracak olması, Türkiye’nin emperyalizmin bölge planlarının göbeğine yerleşeceğini ve bunun içinde evlerinden binlerce kilometre uzakta halkın çocuklarının gözden çıkardığını gösteriyor.

Meclis’te yaşanan tartışmalar da anlaşmanın tehlikelerini gösteriyor.O dönemde CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün Katar’da neden bir askeri üs kurulması gerektiğinin yeterince açıklanmadığını belirttiğini ve CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın ise Suriye’deki muhaliflerin Katar’da eğitileceğini söylediğini not etmek gerekiyor.

Türkiye askeri Musul’da

Daha bu gelişme yaşanırken, Türkiye’nin Musul’daki askeri varlığını arttırdığı haberleri dolaşmaya başladı. Irak hükümetinin, “Tank ve toplarla güçlendirilmiş bir bölük civarındaki Türk birliklerinin Irak topraklarına girdiği teyit edilmiştir. Özellikle Irak federal yetkililerinin talebi ve izni olmadığı halde Ninova il yönetimi bu birliğin Iraklı grupları eğittiğini iddia etmektedir. Bunun Irak’ın egemenliğinin ciddi biçimde ihlali olduğu ve Irak ve Türkiye arasındaki iyi komşuluk ilişkilerine uymadığı değerlendirilmektedir. Irak yönetimi Türkiye’ye iyi komşuluk ilişkilerine saygı gösterme ve derhal Irak topraklarını terk etme çağrısı yapmaktadır.” açıklamasıyla karşıladığı bu hamleye karşı ABD’nin “farkındayız ama koalisyon kapsamında değil” açıklaması da dikkat çekti.

Türkiye’nin Musul ve civarında askeri eğitim yaptığı haberleri geçtiğimiz Nisan ayında çıkmıştı. Haberlerde, Türkiye’nin yılbaşından itibaren bölgede peşmerge güçleri ile başta Türkmenler olmak üzere Musul halkından gönüllüleri eğittiği söyleniyordu. Ancak Anadolu Ajansı’nın Türkiye’nin Musul’a gönderdiği askerlere ilişkin haberinde, Türkiye’nin 2,5 yıldır peşmerge güçlerini eğittiği iddiası da dikkat çekti.

AKP’nin köşeye sıkıştığı Suriye politikasında aradığı çıkışı Musul’da bulup bulamayacağı bilinmiyor. Ancak Musul’un IŞİD’den geri alınacağı gün orada olmamasının sonuçları üzerinde bir dönem pek çok spekülasyon yapıldığı da hatırlanmalı.

Karşımızda, Kürt sorununda Barzani ile kol kola girmeyi deneyecek, Musul’da olmazsa Diyarbakır’ı kaybedeceğini düşenecek bir devlet aklının bulunduğu değerlendirilmeli. Bu Türkiye’nin yeni maceralar araması anlamına gelebilir.

Katar’a üs kurmaya kalkan, Musul’da askeri varlığını arttıran AKP’nin neyin peşinde olduğu sorusu önem kazanıyor.