“Haziranlaşmak” emek ister…

Birleşik Haziran Hareketi’nin kendine bakarken yaptığı tespitlerden biri de “Haziranlaşmak “ olarak kavramsallaştı. İçinde Haziran geçen ve Haziran Direnişinin ardından kurulan Haziran Hareketi’ni bu kavrama iten neden sadece bir temsiliyet sancısından ibaret olmasa gerek. Direnişten sonra kabuğuna çekilen ya da çekilmeyen milyonların, bunun içinde bulunan kadınların, gençlerin, emekçilerin hafızasında Haziran günleri halen güzel, anlamlı ve... View Article

Birleşik Haziran Hareketi’nin kendine bakarken yaptığı tespitlerden biri de “Haziranlaşmak “ olarak kavramsallaştı. İçinde Haziran geçen ve Haziran Direnişinin ardından kurulan Haziran Hareketi’ni bu kavrama iten neden sadece bir temsiliyet sancısından ibaret olmasa gerek. Direnişten sonra kabuğuna çekilen ya da çekilmeyen milyonların, bunun içinde bulunan kadınların, gençlerin, emekçilerin hafızasında Haziran günleri halen güzel, anlamlı ve özlenen bir yerde duruyorken, aradan geçen zamanın bu duygu ve düşünceyi törpülemesinin önüne geçmek de bir görev olarak Haziran Hareketi’nin önünde durmakta.

Peki nedir bu daha fazla “Haziranlaşmak”?

Yanıta giriş yapmak için başka bir soru soralım. Haziran direnişinin öyle ya da böyle parçası olmuş milyonlar için Haziran Direnişi ya da Gezi Direnişi ne anlama geliyordu?

Kavramlar arasında salınım yüksek olmakla birlikte en ortak sayılabilecek değerlendirme, ülkenin dünden daha farklı olması ( halkın müdahalesi anlamında), konuya iştirak eden milyonların her birinin insanlığa dair umudunun artmasıdır. Bunların daha asgarisi o anlar için apolitiklige, Gezinin dahi çare olmaması, daha fazlası ise politikleşmenin Gezi öncesinden gelen birikim ile ilgili olmasıdır. Düşman olanları zaten çerçevenin dışında tutuyoruz.

Ülkenin dünden farklı olması konusunu bir yere kadar açabiliriz. Şu anki anlamı daha önemlidir ve o da artık ülkemizin Bir Haziran Ayaklanması görmüş olmasıdır. Bunun, şu an için düşmana korku verme oranı halka güven verme oranından kat be kat yüksektir. Bir tür tarihin cilvesi diyebiliriz.

Diğeri,yani, o milyonların insanlığa, değiştirmeye, devirmeye, ne dersek diyelim olan umudunun artması ise uzun uzadıya açılmasında her zaman sonsuz fayda olan bir konudur ve sonu çıkacak görevlerle ve başarılması gereken sonuçlarla bezelidir.

Ben bu yazıda, bu konunun Haziran Hareketinin özellikle bir yöntem olarak “Haziranlaşmak” olarak adlandırdığı kısmına ancak kısa da olsa bir giriş yapabilirim yalnızca…

İnsanlığa olan güven, umut dedik. Sanırım bunu sağlayan en önemli etken, yıllardan ve yollardan sonra çocuklar şarkı söylerken aynı zamanda birbirlerini de dinliyor olmaları, Nazım Usta’nın dediği gibi, bir ağaç gibi tek ve hür olurken bir orman gibi kardeş olabiliyor olmamızdı ve Haziran günlerinde ortaya çıkan mizah, zeka, dayanışma ve her türlü örgütlü toplumsal direnç merkezlerin ilk defa bu kadar yan yana ve yakın olmalarıydı.

Elbette, işin bu yanının dışında, ortak bir siyasi amacın bir slogan ile kendini tarif ettiği ancak bunun nasıl olacağı konusunda ufkun ise Haziran’a sığamadığını belirtmemize her zaman gerek olacak.

Birleşik Haziran Hareketi’nin de kurulmasının ve hala kurulma nedenlerinin gün gibi ortada ve ona duyulan ihtiyacın gün geçtikçe arttığı bir dönemden geçiyoruz. Arkasına bir daha halkın örgütsüz yakalanmaması ve bir daha politik tüm taleplerin nasıl hayata geçeceği konusunda ortak ve doğru bir yol haritasını sağlama iradesini ve görevini üstlenen Haziran Hareketi bunu nasıl yapacağını dönem dönem tartışacak, adım adım hayata geçirmeye çalışacak.

İşte “Haziranlaşmak” tanımı da anlamını biraz bu emekte bulabilir kanısındayım.

Tarihsel olduğu için bir ezberdir diyebiliriz, ama o ezberden devam etmenin sonsuz faydası var.

Ezber ve Haziran kelimeleri yan yana gelince bazı dostlarımızın tüyleri diken diken oluyor olabilir. Ancak bence artık bu bir şaşkınlık olmalıdır ve her şaşkınlık gibi geçici olmalıdır. Ezberden kastedilen belki Haziran Direnişini var eden ve şu an bizi “Haziranlaştırmaya” taşıyacak neredeyse tek şey belirlenen doğru politik eksende verilen sonsuz emektir. Tıpkı karıncalar misali kurduğumuz barikatlar gibi. Herkesin bir halkasını oluşturduğu, olmayanın da o an başka bir işin başka halkası olması gibi.

“Haziranlaşmak” emek ister. Tam da şu an,şu politik ortamda, meclislerimizin mahallelere doğru genişlemesinin önündeki tek engel ancak bir inançsızlık olabilir. Emin olabiliriz ki, 31 Mayıs gecesinde, evinden çıkmakla kalmayıp mahallesinden otoyola taşan yürüyüşleri başlatanların büyük bir kısmı, o günlerden şimdi bir sandık nesnesine dönüştürülmeyi hazmedememektedir. 31 Mayıs gecesi bize gelene, şimdi bizim gitmemiz gerekir. Haziran Hareketi, bir bakıma bazı yerelliklerde bu aşamaya gelmiştir. Ama ülkemiz büyük kavga kentlerimiz çetindir.

“Haziranlaşmak” emek ister. Emek verdiğimizi severiz, emek verdiğimizde öğreniriz. Tıpkı Gezi parkında on beş yaşındaki cengaverlerden öğrendiklerimiz gibi…

Velhasıl, bu düzeni değiştirecek bir güç vardır. Ve işte orda durmaktadır. Haziran Hareketi “Haziranlaşmanın” da ötesine geçecek, tüm Hazirancıların işin kolayına kaçmayacakları bir irade ve emekle başladığı işi bitirecektir.

İnanmayanlar izlemede kalabilir…