Hayırlı olsun

İkinci Cumhuriyet rejiminin taşıyıcı aktörü AKP'dir, ancak gerçek sahibi sermaye sınıfıdır ve sermaye sınıfı rejiminden vazgeçmemiştir. AKP’li veya AKP’siz rejimi yerleştirmek istemektedir.

Bir başörtülü olarak ilk kez gittiğim CHP Genel Merkezi’nde hiçbir ayrımcılık ya da en ufak ima hissetmedim diye yazmış Zaman Gazetesi yazarı, “Bir başörtülü olarak CHP Genel Merkezi’nde” başlıklı izlenim yazısında. Kendisinde eski CHP imajından kalan son önyargılar da gitmiş.

Sanırsınız, önceleri CHP Genel Merkezi’nden başörtülüleri yaka paça atıyorlardı!

Karşı sayfada da, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Zaman’a konuşmuş ve demiş ki; CHP iktidarı için hiçbir vatandaşımız en ufak bir tereddütte olmasın. Ne kimsenin başını açtırmak, ne imam hatip okullarını kapatmak asla olmayacak.

Sanırsınız, yıllardır solcular gördükleri yerde başörtüsü açıyorlardı!

Tabi bu arada, CHP Seçim Bildirgesi’nde sorgulamayı değil dogmaları; demokrasiyi, özgür düşünceyi değil, itaati; çoğulculuğu değil, tekçiliği önceleyen eğitim sistemi demokrasimizin geleceğini tehlikeye atıyor derken ne kastedilmiş olabilir; bilimsel, laik bir eğitimin asgari koşulları nelerdir gibi sorulara nasıl yanıt verilir, bilemiyorum.

Anlaşılan, Zaman Gazetesi “okurları” CHP’ye oy vermeye ikna ediliyorlar. CHP zaten uzun zamandır bunun peşinde.

Hayırlı olsun!

Anayasa Mahkemesi önceki Başkanı Haşim Kılıç’ın Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin düzenlediği “Hukuk Devleti” konferansında yaptığı açılış konuşmasını önceki bir yazımda, başka bir bağlamda değerlendirmiştim.

Kılıç konuşmasının bir yerinde de, yargının Cumhuriyet’in kurulduğu günden beri belli düşüncelerin, inançların, ideolojilerin işgali altında olduğunu belirtmiş ve 12 Eylül 2010’da yapılan anayasa değişikliği tüm bu işgallere ve yolsuzluklara son veren ‘yargının bağımsızlık günü’ olarak düşünülmüştü diye de eklemiş.

İşte burası önemli: Yargının bağımsızlık günü 2010 Anayasa referandumu oluyor.

Haşim Kılıç gibi düşünenlere göre CHP yargıyı uzun yıllarca işgal eden güçlerin başında gelen bir partidir. Yukarıdaki Zaman Gazetesi yazarına göre ise CHP hala toplumun bir kesimince 1940-1950’lerin partisi olarak algılanıyor. Halbuki oturup Türkiye meseleleri konuşulduğunda, Sayın Kılıçdaroğlu’nun 2015 ruhuna uygun bir demokrasi ve özgürlük söylemine sahip olduğu görülüyor diye devam ediyor yazar. Kılıç da artık böyle düşünüyor mudur, bilemiyorum.

2010 referandumu burjuva siyasetinde yer alan aktörlerin (artık) ortak paydasıdır. Bahsettiğim geriye dönük bir kabullenme, sahiplenme değil. AKP sonrasına ilişkin dillendirilen senaryoların büyük çoğunluğu “normalleşme” arayışından bahsediyor, bunların neredeyse tamamının bağlandığı nokta ise “yeni” bir anayasa. İşte burada “2010 ruhu”nun ortak payda olduğu görülüyor.

İkinci Cumhuriyet’in yerleşememe halinden, düzen güçlerinin bu başlıkta kendi aralarında sürdürdükleri mücadeleden bahsediyoruz. Evet, bu rejimin kurucu ve bugüne kadarki taşıyıcı aktörü AKP’dir. Ancak gerçek sahip sermaye sınıfıdır ve sermaye sınıfı rejiminden vazgeçmemiştir. AKP’li veya AKP’siz rejimi yerleştirmek istemektedir.

Zamanında AKP ile birlikte hareket eden liberaller ve cemaat de bu yeni döneme ilişkin dizilimde yerlerini almışlardır. Bilinmeli ki, CHP de bu dizilimde (başkaca “sol” güçlerle beraber) kendine yer bulmuştur.

Hepsi yan yana!

Yazarın Diğer Yazıları
Bıktırıcı tekrarlar 29 Kasım 2023
Adalet Bakanı ne dedi? 7 Kasım 2023
Makas değişimi mi? 24 Ekim 2023