Gerçekten beş duyumuz var mı?

Dünyayı beş duyumuzla deneyimliyoruz. Ancak nörolog Don Katz aslında hepsini kapsayan tek bir tane duyumuz olduğunu düşünüyor.

Gerçekten beş duyumuz var mı?

Dünyayı beş duyumuzla deneyimliyoruz. Ancak nörolog Don Katz aslında hepsini kapsayan tek bir tane duyumuz olduğunu düşünüyor. Katz, koku ve tat duyularının birbirlerine bağımlılığını birleştiren kanıtları topladı.

Şunları hayal edin: Alev kızılı-turuncu bir gün batımı manzarası, bir pastane içerisinde tütsülenmiş tarçın kokusunu, bir elektronik müzik konserindeki sesleri ve heyecanı, annenizin en yemeklerinin tadını ve elinizi tutan sevgilinizin dokunuşunu.

Daha gençken, engelliler harç olmak üzere hepimizin dünyayı beş duyuyla deneyimlediğimiz öğretilmişti. Her hazzın tadına varırız ve onları anılarımızın hazine sandığına ekleriz.

Ama eğer bir kişi size duyularınız hakkında bildiklerinizin bilimsel olarak kusurlu olduğunu söyleseydi ne derdiniz?

Gerçekten beş duyumuz var mı?

On yıldır farelerde koku ve tat duygularının karşılıklı bağımlılığını inceleyen bir nörolog olan Don Katz, iyi bilinen beş duyu yerine, insanların aslında hepsini içeren birleşik bir sisteme sahip olduğuna inanıyor.

Altı yıl önce, Katz ve meslektaşları, ‘Nature Neuroscience’ dergisinde, kişinin beyninin tat alma duyularını kontrol eden kısmının nasıl beynin koku merkezini etkilediğini tanımlayan bir makale yayınlamışlardı.

Hipotezlerini kanıtlamak için, ekip, farenin ana tat alma korteksini kapatmak için optogenetik denen bir tekniği kullanmışlardı. Bu yöntem, araştırmacıların farenin nöronlarını ışıkla manipüle etmelerini sağlıyordu.

Farklı bir fareye muz verildikten sonra, biliminsanları değiştirilen fareye nefesini koklatıyorlardı. Değiştirilen fareye muz ya da avokado yeme seçenekleri sunulduğunda farenin diğer farenin kokusuyla tanımlayabildiği için muzu alıp yediğini gördüler. Farenin kokuyu tanıması muzu yemesinin güvenli olduğunu gösteriyordu. Tat alma duyusu tekrar etkinleştirildiğinde farenin muzun yanı sıra avokadayu da seçtiğini gördüler.

Bu, Katz ve ekibinin farelerin koklamak için tat alma sistemlerini de kullandıklarına inanmalarını sağladı. Farenin tat alma duyusu kapatıldığında koku alma duyusu da değişiyordu çünkü tat alma duyusu çalışmadığında yiyecekler farklı şekilde kokuyorlardı.

Tat ve koku duyularının ilişkisi

‘Current Biology’ dergisinde yayınlanan yeni çalışmalarında Katz ve ekibi hipotezleri daha derinlemesine sınadılar.

Yine, optogenetik yöntemiyle farenin beynindeki belirli nöronları kapattılar. Bu kez, kapatılan hücreler farenin tat alma korteksinde bulunan tat alma ile ilgili nörünları kapattılar. Bu kapatmanın etkisi, koku alma nöronları üzerinde o kadar etkiliydi ki, hayvan en sıradan kokuları dahi unutuyordu.

Katz, kook alma nöronlarının kokulara ya da bu kokuların “kodları”na nasıl tepki gösterdiğinin tat alma sisteminin etkilenip etkilenmediğine bağımlı olduğunu açıkladı.

On yıllık araştırmanın ardında, insanlara yiyeceklerin tadını veya kokusunu sormanın beyhude olduğunu düşünüyor. Bunun yerine, doğru sorunun, özellikle koku ve tat duyularının birbirlerine karşılıklı olarak bağımlı olması nedeniyle, yiyecek tüketimi deneyiminin nasıl olduğunun sorulması gerekiyor.

Tek bir büyük kimyasal duyaç sistemi

Katz, bunu, tek başlarına tatma ya da koku duyularının büyük bir evin iki ayrı kapısı olmasıyla açıklıyor. Her iki duyunun da iki duyu organına sahip tek bir sistemi oluşturduğunu söylüyor.

Nörolog, tat ve diğer genel olarak tanımladıkları isimle “duyusal sistemler” arasındaki özel ve karmaşık bağın, bir hayvan ya da insanın, bir nesnenin kokusu, dokusu, tadı, sesi ve biçiminin nasıl olduğunu öğrenme ve bunlarla ilişkili olarak davranma ihtiyacının hizmetinde olduğunu düşünüyor.

Yine de, Katz’ın topladığı tüm kanıtlara rağmen, tek duyu ya da kimyasal duyaç sistemi kuramının hala kanıtlanması gerekiyor.