Derinlikten bildiriyor

Sabah Sabah'ta bugün: Derinlikten bildiriyor

Yeni Şafak gazetesi, dün bir çağrı yaptı. “Sağduyu”ya hitap eden “aynı gemideyiz” nakaratını tekrarlayan, “Başka bir Türkiye yok” diyen.

İyi mi? Değil.

Biliyoruz ki, bu arkadaşlar da birer Mevlüt Yüksel yaratıcılığında olmasa da Haziran Direnişi’nde darbe, camide içki gibi yalanlarla daha ağır suçların faili oldu. Şimdi bayramlar geçmiş önümüzde sadece adı yadigar bir Cumhuriyet Bayramı varken eniştenin bizi öpmesinde derin manalar aranabilir. Hatta şimdi ve burada olmasa da aranmalıdır.

O manalar alemi bir kenara bugün Sabah’ı, Star’ı, bilmem nesi ile havuza girince her iki yazardan birinde bir öfke var.

Yeni Şafak en çok onları öfkelendirmiş.

Yeni Akit’ten ‘müstesna’ Hasan Karakaya da bunlardan biri.

Ee tabi, her gün o ‘derinlikten’ analiz uçurmak kolay değil. Kırk tilkiyle çıkılan yataktan artık bir yalana tutunup tepinilen günlere geldiler. Tedrisattan dolayı yaratıcılık da hak getire.

Neyse, gelelim konumuza.

Karakaya, kiminle ‘barış’ yapacağız derken nefret dolu, en son bindiği yalanı kusuyor.

10 Ekim Cumartesi günü Ankara Tren Garı’nın önünde olduğu gibi, adam; “Barış, hemen şimdi” diye pankart açıyor ve güya “barış” istiyor!..

Ama, bir yandan da bağırıyor;

“Bu meydan, kanlı meydan!”

“Be adamlar, be madamlar” diye devam etmiş biz de be Hasan Karakaya diyelim;

“Bu meydan, kanlı meydan”, kendine ‘Kabe’ seçip namaza durduğun Amerikan 6. Filosu için kerhanelerin boyandığı, yeni gelin gibi süslenen İstanbul’da, memleketin onurunu, namusunu korumak için geri durmayan komünistlere, sosyalistlere, devrimcilere, ihtimaldir senin de, saldırdığınız 16 Şubat 1969 için yakılmış bir türküdür.

O gün de bugün de sadece senin değil hepinizin, sadece ellerinizden değil her yerinizden damlayan kanın üzerinde bir daha ve bir daha yalanlarla, iftiralarla tepinmek ne haddine, ne haddinize.

Şimdi insan soruyor. Yeni Şafak benim mi senin mi Hasan Karakaya?

İlk elden, böyle bir çağrının akla getireceği “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan günler” takvimi değil mi?

Neden barış denince tüyleriniz diken diken oluyor?

O sıkılı sol yumruk, bir Pazar yazısında bunu da açarız, sana neyi hatırlatıyor da bu kadar öfkeleniyor, kıpkızıl kesiliyorsun?

Üzerinde tepindiğin, her yerinden akan kan kızıl diye biyolojik mecburiyetten o kıpkızıllık. Hemen üzülme Hasan Karakaya.

Tırnak içinde bir sayının tırnak içinde bir makamın necefli maşrapası.

Ama haklısın Hasan Karakaya.

O el yumruk olup mücadele ediyor, edecek.

Kucaklaşmayacak karanlığınızla.

Tokalaşmayacak yağlı ve dahi kanlı ellerinizle.

Hesabını sormadan Roboski’de, Reyhanlı’da, Soma’da, Suruç’ta, Ankara’da öldürülen, katledilen kardeşlerinin hesabını sormadan soğumayacak o kızgın demir.

Diyalog, uzlaşı olmayacak piyasacılığınızla, Amerikancılığınızla.

Yazı tırnak içinde girilip, gelişip, sonuçlanıyor.

Hasan Karakaya ise aynı derinlikte, hiç tırnak içine alınmadan.

 

İlgili yazı: http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/hasan-karakaya/soru-hepimize-tansiyonu-bu-adamlarla-mi-dusureceksin-12398.html