Demirtaş: Devlet PKK'nin açıklamalarını önemsemeli

El Cezire'den Gonca Şenay ile röportaj yapan Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş son catışmalı süreci yorumladı.

Demirtaş: Devlet PKK'nin açıklamalarını önemsemeli

El Cezire’den Gonca Şenay ile röportaj yapan Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Masa devrilip, çözüm süreci yoktur denilince, PKK de şehirlerde etkili olduğunu ve arkasında bir halk desteği olduğunu ‘dünyaya gösteririm’ demiş oldu.” dedi.

“Herkes Dolmabahçe’den sonra çözümün hayata geçmesini bekledi”

7 Haziran’dan sonra Türkiye’nin çatışmalı ortama geri dönmesi ve artık çatışmaların kent merkezlerinde ve ilçelerde yürümesini PKK’nın bir strateji değişikliği olarak mı gördüğünün sorulması üzerine Demirtaş, “Kısaca PKK ve onun lideri Sayın Öcalan diyalog, masa, müzakere yoluyla çözüm için bir çaba sarf ettiler. Deklarasyonlar yayınladılar, Newroz’da mektuplar, geri çekilme kararı aldılar vs. Bütün zorluklarıyla birlikte ağır aksak da olsa Dolmabahçe mutabakatına kadar bir süreç getirildi. Herkes o noktadan sonra çözümün hayata geçmesini bekledi. Bir anda Dolmabahçe mutabakatı yok sayılınca masa devrildi.” derken gerek Devletin gerekse PKK’nin çatışmaların tekrar başlaması için hazırlık yaptıklarını söylüyor. Demirtaş, “Artık PKK, “Ben dağda savaşmak istemiyorum. Ben doğrudan şehirlerde etkili olduğumu, arkamda bir halk desteği olduğunu dünyanın görmesini ve çözüm süreci masada çözülmüyorsa, ben zaten halkın önemli bir kısmının desteğini arkasına almış bir örgüt olarak, fiziki olarak da kontrol edeceğim bölgelerin var olduğunu dünyaya gösteririm” diye de ekliyor.

Cemil Bayık’ın yaptığı, “Biz sorunun asker, polis öldürerek çözülemeyeceğimi biliyoruz. Asker polis öldürme eylemleri yapmamak için şehirlerde öz yönetim ilanlarını destekleme kararı aldık.” açıklamalarına değinen HDP Eş Genel Başkanı bunun devlet tarafından da önemsenmesi gerektiğini vurguladı.

“Çözüm sürecinde karşılıklı güvensizlik ortamı oluştu”

Demirtaş, PKK’nin çözüm süreci boyunca şehirlere yığınak yapmasının ne denli samimi olduğunun sorusuna, “Bu güvensizlik yaratan bir unsurdur diye tartışılıyorsa, evet. Bunlar çözüm süreci boyunca da tartışıldı ama karşılıklı güvensizlik oluşturan bir sürecin sonunda çıktı bunlar ortaya. Neydi? Hükümetin kalekolların ve karakolların, askeri amaçlı barajların yapımına devam etmesi güvensizliğe yol açtı. Karşılıklı bir güvensizlik ortamı oluşturuldu. Yani sanki ‘Hükümet tam da her şeyi çözerken PKK şehirlere silah yığdı da, o yüzden süreç bitti’ diye bir noktaya ulaşmak yanlış olur, haksızlık olur.” diye cevap verdi.

Özyönetim ilanlarının hendek ve barikatlarla özdeşleşmesinin sorulması üzerine Demirtaş, “Hendek, barikatın özerklik ve öz yönetim uygulamalarıyla hiçbir alakası yok. Hendek ve barikat polis, asker operasyonları, ev basma, gece gündüz mahalleye girip tutuklamalar ve infazlar yapması üzerine geliştirildi. Bakın Cizre’de 16 sivil öldürüldü. Ne soruşturma açıldı, ne dava açıldı.” diye konuştu.

Bu hendeklerin mağdurlarının olduğunu ve bölgedeki gerilimden kaçan ve YDG-H’den korkan insanların durumu hakkında bir değerlendirme yapılması istenilen Demirtaş şunları kaydetti, “Herkesin özgürce, kendi evinde, mahallesinde, toprağında yaşama hakkı vardır. Şüphesiz herkes desteklemek zorunda da değildir, çok anlaşılır bu. Bir an önce bu tür mağduriyetlerin giderilmesinin tek yolu siyasi ortama dönmektir. Askeri, polisiye operasyonlar ve buna karşı hendekler, barikatlar devam ettiği sürece bunu çözmek mümkün değil. Tank girmiş mahalleye. O tankın orada bulunması o insanları hiç mi korkutmuyor? Özel harekat polisleri mahalleye girince, “İnsanlar bizi kurtarmaya geldiler” mi diyor? Hayır. “Bizi öldürebilirler, hemen burayı terk edelim” diyor insanlar. Daha çok askerden, polisten korkuyorlar.”

“Söylediklerim bağlamından koparılıyor”

“Direnişi büyüteceğiz” ve “Barikatların arkasındakilerin elinde hafif silahlar var” sözleriyle ne demek istediğinin sorulması üzerine Demirtaş şöyle konuştu, “Her iki cümle de böyle bağlamından ayrı düşünülürse başka anlamlara gelebilir. Birincisinde “Halk ne kadar sahip çıkarsa bu şiddeti o kadar hızlı durdururuz. Dolayısıyla biz bu savaş politikalarına karşı direnmeliyiz” dedim. “Direnişi büyütelim” derken de halk eylemleri, zılgıtlar, kim nasıl katılıyorsa diye bir çağrıydı. “Gidelim hepimiz barikatların arkasında savaşalım” anlamında değil. Bu savaşı durdurmanın tek yolu AKP’ye biat etmek değil tam tersine buna karşı çıkmaktır. Savaşa karşı bir direniş büyütme çağrısıydı, halen ısrarcıyım, tekrarlıyorum. Hafif silahlar konusunu ise şehirlerin ağır şekilde tahrip olmasıyla ilgilidir. “PKK şehirleri tahrip etti” diyorlar. “Tahribatı yapanlar ağır silahlardır, barikatların arkasında o kadar ağır silahlar yok” dedim. Yoksa “Gençlerin elinde küçük silahlar var, ne olacak?” gibisinden şiddeti meşrulaştıran bir söz söylemedim.”

“Batı’daki büyük potansiyeli harekete geçirmek istiyorum”

Türkiye’nin batısına yönelik çağrısı hatırlatılması ve bu çağrının bir hayal kırıklığından mı yoksa bir destek beklentisinden mi yapıldığının sorulması üzerine, “Batı’da büyük bir potansiyel var, onu harekete geçirmek için sürekli tekrarlıyorum. Yoksa biliyoruz var olduğunu. Batı’da birçok şehre gidiyorum, insanlarla konuşuyorum. Evet toplumun belli bir kesimi olup bitenlerden rahatsız, tepki duyuyor. Ama önemli bir kısmı da “Ne olduğunun farkındayız. AKP’ye karşı bu direnişte yanınızdayız” diyor ama bunu görünür kılamıyor ya da cesaret edemiyor.” diye konuşan Demirtaş Türkiyelileşme projesi hakkında da şunları ekledi, “Bence tüm bu olup bitenlerden sonra Türkiyelileşme daha sağlıklı bir rotaya oturacak. Türkiyelileşme meselesi AKP’lileşme, devletleşme değil, Türkleşme, mevcut Türkçü politikalara uyma, MHP veya AKP gibi olma demek değildir bizim açımızdan. Batı, Kürtleri olduğu gibi kabul etmeyecekse; Türkiyelileşme projesi o zaman sekteye uğrar. Kürtler de budur. Talepleri budur, istekleri budur. Dolayısıyla bizim Türkiye’nin batısına AKP’nin bu Kürtleri dışlayan, Kürtleri bir araya yaşamaktan vazgeçirmeye çalışan politikalarını teşhir etmemiz lazım.”