Cam işçisi ve sınıf tavrı

Irmak Ildır, Kristal-İş yönetimi için yapılacak tekrar seçimi ve cam işçisinin sınıf mücadelesinde yaşananları değerlendirdi

Bir vitrinin önünden geçerken gördüğünüz yansımanız size neler hatırlatır? Örneğin aklınızdan yılların ne kadar hızlı geçtiği, yüzünüzün bu denli nasıl kırıştığı mı? Yoksa örneğin camın hangi emekle, binbir hünerle yapıldığı da aklınızdan geçer mi?

Normal yaşantımızda çevremizdeki nesnelerin, hangi süreçlerden geçerek, hangi hikâyeleri doğurarak bize ulaştığı genelde aklımıza gelmez. Hayatın olağanca ağırlığı üzerimize çökerken ilk akıldan geçen şey kendi hayatımızdır. Ancak bir an için bir camın önünden geçerken onu üretenlerin hangi hikâyeye sahip olduğunu düşündüğünüzü varsayalım. O zaman yansımanızı gördüğünüz nesne de cama hayat verenlerin hikâyede anlatılanların “bizim hikâyemiz” olduğunun farkına varacaksınız.

Anlatılan bizim hikâyemizdir…

Hikâyenin biraz arka planına bakalım isterseniz. Cam sektörü Türkiye ekonomisinde özel bir yer kaplıyor. Yarattığı katma değer ya da istihdam ettiği kişi büyüklüğünden daha çok cam sektörünün gelişimi aynı zamanda Türkiye’nin modernleşmesi ve kapitalistleşmesiyle de yakından ilgili. Dolayısıyla cam sektörü Türkiye’de stratejik olmaktan daha çok farklı sektörleri kesen, onları besleyen ve kendi “tekelini” yaratabilmiş bir sektördür.

Başka sektörler bu iç içe geçme hali yarattığı değer bakımından değil ama sürekliliği açısından önem taşıyor. Örneğin metal ana sanayinin can damarlarından olan, Türkiye ekonomisinin ihracat kalemlerinin başında gelen otomotiv sektörünün cam ihtiyacının önemli bir çoğunluğu Türkiye içinden tedarik edilmektedir. Şişecam’a ait Trakya Cam fabrikasında üretilen camlar otomotiv sanayinin ihtiyaç duyduğu parçaları üretmektedir. Dolayısıyla üretimin kısa vadeli devamı, uzun vadeli ise giderlerinin azaltılması için cam sektörü kilit bir rol oynuyor.

İşte bu rolü oynayan, farklı sektörleri besleyen bir tür ara mal sanayi olan cam sektöründeki işçiler bir süredir bir hayli dertli. Dertleri çoğunlukla Türkiye işçi sınıfının dertleriyle aynı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Güvencesiz çalışmanın yoğunlaştığı, iş sağlığı uygulamalarının azaltıldığı, ücretlerin ve sosyal hakların gerilediği çalışma hayatında cam işçisi de benzer bir durumdan şikâyetçi.

***

Vasıflı emeğin daha yoğun kullanıldığı, dolayısıyla işçilerin daha uzun süreli istihdam edildiği sektörde dolayısıyla ücretlerde ortalama ücretlerden daha fazla. Öte yandan, bu geçmişin “sosyal devlet” kalıntısı göreli ayrıcalıkları her geçen gün sektörde geriye alınmakta. Özellikle Şişecam’da çalışan işçiler haklarını korumak için yoğun bir mücadele içine girmek zorundalar.

Ancak bu durumun önünde bir dizi engel bulunuyor. Sektörde örgütlü olan, tarihi mücadelelerle dolu olan ve işçi sınıfı hareketinin önemli kalelerinden olan Türk-İş’e bağlı Kristal-İş tıpkı diğer sendikalar gibi bir tekleme hali içinde. Uzun yıllardır sendikanın başında olan, sendikanın örgütlü olduğu en önemli işletme olan Şişecam’la ilişkileri bir hayli “kuvvetli” olan bu sendikal anlayışın Türk-İş’teki diğer muadillerinden bir farkı kalmamış durumda.

Şişecam işçisi de bir süredir bu duruma “isyan etmiş” durumda. Sendikal geleneğin kuvvetli olduğu, işçi sınıfı içinde göreli mücadeleci bir kolu temsil eden cam işçisi sendikalarının içine girmiş olduğu ataleti ortadan kaldırmak istiyor.

Bunun için harekete geçen ve sendikalarını sınıf sendikacılığının klasik rotasına sokmak isteyen işçiler yeni bir anlayışla mücadele etmek istediklerini belirtirken, bu isteğin önü bir süre önce garip adımlarla kesilmeye çalışılmıştı. Bu adımın hukuksuz olduğunu belirten işçiler, durumu yargıya taşımış ve yargıda durumun işçiler lehine olduğunu bildirmişti.

Şimdi işçiler bir “tekrar seçime” hazırlanıyor. Bu “tekrar seçimin” anlamı sendikal alandaki atalete, küçük hesapçılığa ve güdümlü anlayışa karşı işçilerin ortaya koyacağı iradedir. Bir başka şekilde ifade edilecek olursa cam işçisinin ortaya koyacağı şey bir sınıf tavrı olacaktır.

Belli ki işçiler bu konuda iddialı bir şekilde hazırlanıyorlar. Geçtiğimiz günlerde yapılan Türk-İş Genel Kurulu’nda ortaya çıkan tabloda sendikalara hâkim olan güdümlü, Amerikan tipi, yandaş sendikacılığın güç kazandığıydı. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse sınıf mücadelesi verenler için bir mücadele olan sendikal alanın topyekûn iflasıydı.

Öte yandan bu tablonun sonsuza kadar süremeyeceği, bu yapıların mevcut gerilimleri aşamayacağını daha önce ifade etmiştik. İşte şu anda bu tablonun değişmeye başlayacağı bir işaret fişeği çakılmıştır. İşçilerin önünde duran ise sınıf sendikacılığının ete kemiğe bürüneceği bir ilkeler bütününü iyi bir şekilde ifade etmek olacaktır.

Cam işçisi geriye düşen, kimi dönemler yarattığı depremlere rağmen artçılarının geriye bir şey bırakmadığı sınıf hareketinde ileriye çıkışın adresi olabilir. Cam işçisi, mevcut kısır döngüde ortaya çıkacak öncü kollardan bir tanesini oluşturabilir ve bu öncü kol sınıf mücadelesini ileriye çekecek bir ek enerji yaratabilir. Bu durumda ise sınıf tavrının güçleneceği ve başka havzalarda domino etkisi yaratmasa bile sarsıntılar doğuracağı açık.

Peki ya işçiler kazanamazlarsa?

O durumda da geriye önemli bir mevzi kalacağı kesin. Hem zaten tarihten gelen o ses bir konuda yanılmamıştı ki…

Kaybedecekleri tek şey gerçekten de zincirleri.