Bir sağcı, solun durumuna "üzülürken"

Her ne kadar çivi yazısı diyorsak da, ilk yazımızın konusunun çividen daha büyük bir aygıtla üzerine gidilmesi gereken bir konu olduğunu belirtelim. Kendine moda deyimi ile sağcı demektense muhafazakâr diyenlerin sola bakıp çıkardığı sonuçların, kendine liberal deyip işi gücü sola hakaret yağdırmak olan döneklerin çıkardığı sonuçlardan bir farkı olsa gerek. Bu yazının konusu da bir... View Article

Her ne kadar çivi yazısı diyorsak da, ilk yazımızın konusunun çividen daha büyük bir aygıtla üzerine gidilmesi gereken bir konu olduğunu belirtelim.

Kendine moda deyimi ile sağcı demektense muhafazakâr diyenlerin sola bakıp çıkardığı sonuçların, kendine liberal deyip işi gücü sola hakaret yağdırmak olan döneklerin çıkardığı sonuçlardan bir farkı olsa gerek.

Bu yazının konusu da bir muhafazakârın, solun durumuna üzülmesi ama muhafazakârlığını hatırlayıp başından geçen deli düşüncelerini kağıda döktüğünde nelerin ortaya saçıldığını naçizane kaleme almaktır. Çivi çiviyi sökecekse madem hadi başlayalım…

Ekşi Sözlüğe göre, bu kişi çok karizma bir hocadır. Bir akademisyen, bir entelektüel, sınav notu acımasız bir külyutmazdır o. Genç kızların etkilendiği, boyu, posu ile ün salmış kentli, derin bir şahsiyet…

Muhafazakâr yazarımız, Yeni Şafak Gazetesi’nin artık kocamış yazarlarındandır. Kâh ekonomi, kâh siyaset, kâh dünya derken,  illâ da sol, halk, hak konularına özel olarak girmeden edemez. Ama öyle sadece küfretmek için değil. O, ekmeğini, bakıp da görmek, görüp de anlamak, anlayıp da sahibinin gönlünü kimi zaman ferah tutmak, kimi zaman da sahibine sinyal vermekten çıkarır. Elbette entelektüel kaygıları yok değildir. O da işte şu üniversitede falan işe yaramıyor değildir.

Süleyman Seyfi Öğün, o gün sahibinin gazetesinin köşe yazarları, Rusya, Türkiye, NATO vb… yazarken kendisi konu olarak solu, başlık olarak da “Solun Pejmurdeleşmesi”ni seçmiştir. Yazı ve değerlendirmeler, ayrıntılar, evlere şenlik olmakla birlikte makalenin ana fikri şudur: “İslâmi siyaset, solun pejmurdeleşmesinden ders çıkarmalı”. Yanlış okumadınız. Yazıyı ise mutlaka okumalısınız.

Yazar, Marx’ın aslında kafası Engels’e kaymadan önce Proudhon yolunda gitmesinin ne iyi olacağını söylemekle başlayıp, pejmurdeleşme sürecini buradan başlatmış, Engels’i, Marx’ı yoldan çıkaran kişi sayıp, sonrasında da sistem içinde kapitalist bir girişimci olduğunu tespit ederek, solun aklının ermediği şeyin bu olduğunu söylemek gibi müthiş tespitleri aynı paragrafta yazmayı başarmıştır. Yazara göre sol, solcuları zengin tutmanın önüne geçerek, emekçileri ise zenginleştirme yolunu açarak baştan işe yanlış başlamıştır. Aslında bu kısımları bir sağcının, sola bakıp biraz sol ve tarihsel kavramlarla bir şeyi anlatma çabasının trajikomik sonuçları olarak okuyabilmek de mümkündür.

Ancak bir sağcının, sola bakarak sağın ihtiyacını tespit etme çabası, sola ilişkin saf değerlendirmelerinden daha samimi olacaktır.  Artık orada Marx, Engels değil, kutsal serbest piyasa ekonomisi ve çıkarları söz konusudur. Yazar, “Neo-liberâl Ekonomi Dünyâ” gibi bir garip tanımlama ile bu dünyanın gereklerini anlamayan solun akıbetinin İslâmi siyasetin de başında olduğunu belirtmektedir. Kurulan neden sonuç ilişkisini baz alacaksak yazar İslâmcılara zenginleştikçe zenginleşin, emekçileri de yoksullaştırdıkça yoksullaştırın demektedir.

Peki bu zaten böyle değil mi? İşte yazar aklınca tam da bu duruma müdahale etmekte, sağ dünyanın siyasetçilerine “yetinmeyin” demektedir.

Süleyman Seyfi Öğün gibi yazarlardan ülkemizde bolca bulunur. Bu tezler ise farklı ayrıntılar öne çıkarılarak dönem dönem servis edilir. Hiç değilse birilerine denk gelir de “Ayyy iyi ki solcu olmamışım” etkisi yaratsa bile iyidir. Ama en iyisi sağın ya da muhafazakârlığın okur yazarlığın çok akıllıca bir şey olduğunu bir öyle bir böyle anlatma çabasıdır.

Merak edenler için bu yazarın Haziran günlerindeki yazılarının ruh halini özetleyelim. “Kim demiş ki sol bir tehlike olmaktan çıkmıştır. Aman dikkatli olalım…”

İşte böyle…

Keşke karşımıza liboş dönek solcu eskilerinin küfür yazıları değil de hep böyle bir sağcının sağa laf anlatırken, solun kendilerini en çok korkutan özellikleri ile yazılarına başlamaları çıksa…

Hem öğretici, hem eğlendirici oluyor, hem de umut veriyor.