Bilimin umut veren sınırsızlığı

Her geçen gün gericileşmeye devam eden ülkemizde bilim yapmanın sınırları olsa da bilimin sınırsız oluşu umut vermeye devam ediyor…

Bilimin umut veren sınırsızlığı

BAHAR İZDAL

AKP iktidarında düzenli artış gösteren özel üniversiteler, sayısı giderek artan imam-hatip okulları ve eğitimde müfredatın daha da gericileşmesi Türkiye’de bilime ne kadar önem verildiğini sorgulatmaya devam ediyor.
2011 yılından önce, 278 sayılı KHK’ya göre TÜBİTAK’ın biri Başkan olmak üzere 13 Bilim Kurulu üyesi bulunuyordu. Bunların 6’sı Bilim Kurulunun,3’ü TÜBA’nın, 1’i YÖK’ün ve 2’si Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin önereceği iki katı aday arasından Başbakan’ca seçiliyordu. Hemen ardından 651 sayılı KHK ile bu tür “olumsuzluk” olasılıkları önlenmiş oldu. Bilim Kurulu sayısı 14 üye, 1 başkan, 2 başkan yardımcısı olmak üzere 17’ye yükseltildi. Üye sayısının 4 artırılmasına karşın TÜBA’nın belirleyeceği üye sayısı 3’ten 2’ye düşürüldü, YÖK kontenjanı 1’den 3’e çıkarıldı. Ayrıca başbakana, ikisi Başkan Yardımcısı olmak üzere 6 üyeyi doğrudan seçme hakkı tanındı. Üstelik bir ay içinde iki katı aday belirleyememişlerse ek 10 gün daha süre verilmesi ve seçim yine sonuçlanmamışsa, bu üyelerin de doğrudan başbakanca seçilebilmesine olanak tanındı.

Darwin’e sansür

2009 yılında bu konuya dair en önemli işaret ise TÜBİTAK’ın, Evrim Teorisi’ni ortaya atan Darwin’e sansür koyması olmuştu. Hatırlanacağı üzere 2009’un Mart ayında Bilim ve Teknik Dergisi’nin kapağı son anda değişti. Dergideki Darwin ile ilgili 15 sayfa da atıldı.
Söz konusu AKP ve bilim olunca bunlar alışılageldik konular olarak görülebilir. Ancak 12. sınıf öğrencisi İlayda Şamilgil örneği Türkiye’de bilime karşı sorumsuzluğun altını bir kez daha çizmemize neden oldu. Şamilgil, üzerinde bir yıl çalıştığı ve daha önce TÜBİTAK’ın yarışmasına gönderdiği projenin (Sıvılardaki su oranını mıknatısla ölçebilen ucuz, hızlı ve taşınabilir bir sistem) dereceye giremediği öğrenmiş ve aynı proje ile Polonya’da bu yıl 22’ncisi düzenlenen “First Step To Nobel Prize In Physics” yarışmasına katılmıştı. Yarışma sonucunda ise 5 bin fizik projesi içinden dünya birincisi olarak çıktı.
Bu olaydan iki gün önce ise 2015 Nobel Kimya ödülünü üç bilim insanı aldı. Bunlardan biri de Prof.Dr.Aziz Sancar’dı.
İşte tam da bu noktada AKP’li Abdülkadir Selvi Nobel ödüllerine yönelik şu açıklamayı yaptı:
“Suriye, AK Parti iktidarının yumuşak karnı oldu. Batı, Suriyeli iki mülteciyi kabul etmezken Türkiye 4 yıldır 2 milyon mülteciyi barındırıyor ama “Nobel Barış Ödülü”nü hak eden ülkemiz, Suriye’deki iç savaşın mimarı olarak gösteriliyor.”
Barış ödülünün, bir ülkenin yok edilmesine, insanların emperyalist çıkarlar doğrultusunda öldürülmesine izin verdiği için hak edildiğini düşünen bir zihniyete (ya da sadece kendimize) Yuri Gagarin’in sözlerini hatırlatmak gerekir:
“Bir uzay aracı içerisinde Dünya’nın yörüngesinde dolaştığımda,
gezegenimizin ne kadar güzel
olduğunu ilk defa gördüm.
Ey, insanlık!
Lütfen onu koruyalım ve güzelliğini arttıralım.
Onu yok etmeyelim!”