ANALİZ | Provokasyon Türkiye'yi köşeden çıkardı mı?

Türkiye'nin provokasyonuna Rusya'nın cevabı AKP'yi sıkıştığı köşeye daha fazla hapsedebilir. Ama her durumda emperyalizmin yeni Ortadoğu haritası arzuları güçlenmeye devam ediyor.

ANALİZ | Provokasyon Türkiye'yi köşeden çıkardı mı?

Türkiye, Suriye sınırında düşürdüğü Rusya’ya ait bombardıman uçağıyla, son dönemde köşeye sıkıştığı Suriye politikasında bir çıkış bulabileceği bir provokasyona kalkıştı. Bu provokasyonun Türkiye açısından başarıya ulaşma imkanları sınırlı olsa da emperyalizmin bölgeye dönük planlarına katkısı olabilir. Türkiye, boyunu çok aşan bir okyanusta yüzmeye devam ediyor.

Rusya’ya karşı Türkiye’den müdahale şaşırtıcı değil

ABD’nin başını çektiği emperyalizm açısından 2008’deki Güney Osetya savaşından bu yana Rusya sürekli olarak NATO’yu zorladı ve ülkeyi sıkıştırma politikasını geriletmeyi başardı. Devamında Ukrayna hamlesi ve Kırım’ın Rusya’ya katılması somut olarak bu sıkıştırma politikasına karşı Rusya’nın tepe noktası oldu. Arkasından ise Suriye Arap Ordusu’na oldukça da etkili olan destek geldi. Tüm bunlar yaşanırken Rusya, ekonomik olarak zorlanmadı değil ama güçlü siyasi tezlerle hep ‘kazanan’ ve prestijini sürekli yükselten bir tutumu korudu.

Bunun emperyalizmin kabullenebileceği bir durum olmadığını tartışmaya gerek yok. Karşılığında bir hamle yapılmasının uzun zamandır beklendiği de tartışmasız. Türkiye’nin bu hamle için seçilmesi ise şaşırtıcı değil.

haritalar

Türkiye ve Rusya’nın yayınladığı radar verileri.

Erdoğan ‘deliğe süpürülmemek için’ elde ettiği fırsatı kullanmak istiyor

Son dönem baktığımızda Türkiye’nin, Suriye’deki emperyalist müdahalenin yarattığı kriz başlıklarının, özellikle Avrupa’ya yansımaması için kilit haline geldiği ve bunu bir fırsata çevirdiği biliniyor. Avrupa Birliği’nin Erdoğan ile bir ‘uzlaşı’ sağladığı ve ilişkilerde ibrenin yeniden yukarı dönerken Türkiye’nin de karşılığında kaynak bulduğu bir dönem ilerletilmeye çalışılıyor.

Erdoğan’a bir kez daha fırsat verildiği bu dönemde, Türkiye’nin Kürtlere karşı cihatçı kartına bir şans verilmesi için bastırdığını da düşünmek gerekiyor. Öte yandan, 2003 yılında yaşanan tezkere sorunu sonrasında Türkiye’nin notunun hep kırık olduğu ve sürekli olarak yakın ama ‘uzak’ davranıldığı görülüyor.

Tüm bunlar üst üste bindiğinde, Türkiye’nin ‘atılgan’ davrandığı ama başta ABD olmak üzere NATO tarafından da ‘öne itildiği’ni kabul etmek için elimizde yeterince veri birikiyor. Burada unutulmaması gereken bir diğer konu da Türkiye’nin ABD’nin bölgedeki operasyonlarında maliyeti önemli ölçüde düşüren etkisi. ABD elindeki bu imkanı daha rahat ve istediği gibi kullanabilmek için de Türkiye’nin daha ‘riskli’ konumda kalmasından yararlanacaktır.

ABD, Türkiye’nin hareket sınırlarını belirliyor

Öte yandan, Rus Su-24 jetinin düşürülmesiyle, Türkiye’nin NATO tarihinde resmi olarak da kabul edilen şekilde bir Rus uçağı düşüren ilk ülke oldu. 66 yıldır yapılmayan bir eylemin Türkiye tarafından yapılmasının kararının Ankara’da verilmiş olamayacağını tarih bize uzun süre önce öğretmiş olmalı. Bu kabul, deyim yerindeyse başkaca hiçbir delili olmasa bile “mutlak doğru” olarak kabul edilecek kadar kesindir.

Türkiye’nin Washington Büyükelçisi’nin Twitter üzerinden açıklama yapması, böylece Türkiye’nin “sabrımızı test etmeyin” mesajını Washington’dan Moskova’ya göndermesi mutlak olarak dikkate alınmalı. Bu, uçağın düşürülmesinin sadece Türkiye’nin kararı olmadığını ve Washington’ın bu kararın verilmesinden bilgisi ve hangi derecede olursa olsun onayının olduğunu gösteriyor.

Dahası, Rus jetinin düşürülmesi sonrasında ABD tarafından yapılan açıklamalarda Türkiye’nin hava sahasının ihlal edildiği ve pek çok kez uyarı yaptığına ilişkin tezleri teyit edilirken, Barack Obama “Türkiye’nin hava sahasını korumaya hakkı olduğunu” bir kaç kez vurguladı. Bu elbette, ABD’nin Türkiye’ye arka çıktığının göstergesi.

merkelAncak mesele buraya kadar. Örneğin Almanya, her düzeydeki açıklamalarında tansiyonun yükselmesini istemedikleri ve Suriye’ye ilişkin görüşmelerin bu olay nedeniyle zorlaşmasına karşı olduklarını ifade ediyor. Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milos Zeman, “Türkiye’nin, bazen, gayriresmi olarak IŞİD ile koordineli hareket ettiği şüphesini uyandırdığını” söyleyebiliyor. Daha ilginci ABD olayın üzerinden daha bir gün geçmişken Türkiye’nin o kadar da ‘haklı olmayabileceğini’ basına sızdırıyor.

Bu tablo ise ABD’nin Türkiye’nin hareket alanını mutlak olarak belirlemek istediğini gösteriyor. Dün gece yapılan Obama-Erdoğan görüşmesinden sonra “sabrımızı test etmeyin” açıklamalarının yerini “tansiyonu yükseltmek istemiyoruz” açıklamalarına hızlıca bırakması bunu destekliyor. Seçimlerden sonra ‘tek başına iktidar’ karşılığında ABD’nin mutlak etkisi altında bir AKP iktidarına doğru gidiyoruz.

Rusya karşılık verir mi?

Rusya’nın karşılık vermeyeceğini düşünmek ciddiye alınacak bir fikir değil. Öte yandan, nasıl bir karşılık vereceği meselesi için spekülasyondan öte dün gün boyu yansıyan tabloyu akılda tutmak gerekiyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye’nin koalisyon ortağı olan Ürdün Kralı Abdullah II ile yaptığı görüşmede çok sert konuşmuştu. Türkiye’yi IŞİD’in ve terörizmin işbirlikçisi ilan ettiği konuşmasında, daha önce G20 Zirvesi’nde IŞİD’e destek veren ülkelere ilişkin isim vermeden yaptığı açıklamayı daha da ileriye götürerek IŞİD petrolünün Türkiye üzerinden pazarlandığını açıkça söyledi. Dahası, IŞİD’in bir ulusal ordudan koruma aldığını ve Türkiye’nin NATO’nun IŞİD’in çıkarları için çalışmasını istediğini de ifade etti.

Dün Rusya medya kuruluşları da sürekli olarak Rusya IŞİD ve cihatçı terörist çetelerle mücadele ederken Türkiye’nin Rusya’ya karşı saldırganlığının ‘IŞİD ile mücadele’ söylemine nasıl sığacağını tartışmayı tercih etti. Televizyon kanallarında dünyanın dört bir yanından uzmanlara sürekli olarak Türkiye’nin IŞİD’i ve diğer cihatçı terör çetelerini nasıl desteklediği uzun uzun anlattırıldı.

Rusya’nın önümüzdeki dönemde her şeyden önce Türkiye’nin Suriye’deki savaş suçlarını sunmayı sürdüreceği buradan anlaşılıyor. Erdoğan ve AKP hükümetinin burada zorlanacağı açık.

moskova kruvazörü

Rusya’nın Lazkiye’ye gönderdiği Moskova kruvazörü

Rusya’nın karşılığının ikinci aşaması ise bölgedeki askeri varlığını arttırmak olacak. Rusya Genelkurmayı’nın açıkladığı tedbirler, sadece Türkiye değil tüm koalisyon güçleri için Rusya’nın bölgedeki potansiyelini önemli ölçüde arttıracak hamleler. Bir yandan bu tedbirlerin yanına Lazkiye’ye S-400 hava savunma sisteminin konuşlandırılacağı konuşuluyor. Rusya’nın daha başka adımlar atacağını da düşünebiliriz. Bu durum, Türkiye’nin ve koalisyon güçlerinin daha kırılgan olmasına neden olabilecek.

Bunun ötesinde ise şimdilik bekleyeceğiz. Ama Rusya’nın Türkiye’ye seyahatleri şimdiden seyrekleştirmek için adımlar attığını biliyoruz. Bu adımların başka alanlarda da gelebileceğini Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev açıkladı.

Katliama uğrayan Türkmenler mi Rus pilotun cenazesine işkence yapan cihatçı çeteler mi?

Katliama uğrayan Türkmenler mi Rus pilotun cenazesine işkence yapan cihatçı çeteler mi?

Bayırbucak’ta cihatçı çetelere Türkmen süsü

Türkiye’nin Suriye’de var olması için bir araca ihtiyacı olduğu ve bunun için ‘Bayırbucak Türkmenleri’ söylemini kullandığı açık. Burada Türkmenlerin varlığının ne boyutlarda olduğu ve cihatçı terörist çetelerin dağılımı elbette Türkiye’nin söylemini zayıflatıyor. Ancak daha önemlisi Erdoğan’ın hemen her konuşmasında söylediği ‘güvenli bölge’nin nasıl gerçekleneceği.

ABD’nin her fırsatta koalisyon güçlerinin doğrudan müdahalesiyle oluşacak bir ‘güvenli bölge’yi reddettiği biliniyor. Dolayısıyla Türkiye’yi masada tutan şey buradaki cihatçı çetelerin IŞİD’in elindeki Azez-Cerablus hattına yerleşmeleri seçeneği. Bu çetelerin olmadığı bir tabloda ABD’nin elinde şimdiye kadar sahada IŞİD’e karşı en fazla etkiyi gösteren Kürtler bulunuyor. Ancak bu seçenek Türkiye için seçilemeyecek bir seçenek. Zira bu seçenek hangi ölçüde olursa olsun her durumda PKK ve YPG’yi içeriyor.

Türkiye ve AKP bu bağlamda köşeye sıkışmış durumda. Kazanması pek de mümkün görünmeyen bir oyundan çıkmaya çalışıyor. Türkiye’nin dün denediği provokasyonun aynı zamanda bir kara harekatı ihtimalini de masaya taşımak için de olduğu söylenebilir. Ama bu provokasyonun boşa düşürülüp Suriye Arap Ordusu’nun İdlib’e kadar ilerleyebilmesi belki de Rusya’nın jetinin düşürülmesine en büyük ve en ağır karşılığı olacak.

Zira, bu durumda AKP kaçmaya çalıştığı faturayla baş başa kalabilecek. Ancak yine de her durumda Irak ve Suriye’nin birer parçasıyla bir Sünni devleti kurulması planının hala güçlü ilerliyor olması akıldan çıkarılmamalı. Bu provokasyonun da en çok bu planı güçlendirdiği görülmeli.