ANALİZ | 64. Hükümet Programı: AKP’nin makyaj seti

Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlığında kurulan 3. hükümet olan 64. Hükümet Meclis'ten oyla güvenoyu alırken yeni hükümet neler vaat ediyor?

ANALİZ | 64. Hükümet Programı: AKP’nin makyaj seti

Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığında kurulan 3. hükümet olan 64. Hükümet Meclis’ten 315 oyla güvenoyu aldı. Böylece yeni Hükümet ile birlikte programı da onaylanmış oldu.

Hükümet programları, hükümetlerin siyasal yönelimlerini gösteren en temel belgeler olmalarına rağmen Türkiye’de bugüne kadar çok fazla tartışılan ve üzerinden konuşulan birer başlık hiç olmadı. Hatta tam tersine resmi bir prosedürmüş gibi algılana geldi. Oysa, hükümet programları aslında ülkenin nasıl bir politik doğrultu ile yönetileceğinin önemli çerçevesini sunuyor. Yeni AKP hükümetinin ilan ettiği 64. Hükümet Programı da AKP iktidarı eliyle kurulan “İkinci Cumhuriyet rejiminin” yerleşmesi sorununu ortadan kaldırma hedefiyle yazılmış.

Hükümet Programı’nın “ruhu”

Sunuş ve sonuç bölümleri ile birlikte 8 bölümden oluşan programda kullanılan “Demokratikleşme ve Yeni Anayasa”, “İnsani Kalkınma ve Nitelikli Toplum”, “İstikrarlı ve Güçlü Ekonomi”, “Bilim,Teknoloji ve Yenilikçi Üretim”, “Yaşanabilir Şehirler ve Sürdürülebilir Çevre”, “Vizyoner ve Öncü Ülke” alt başlıklarının kendisi dahi metnin içeriğini ele veriyor. Süslü, özenli sözler ama işçi düşmanı bir içerik.

64. Hükümet adıyla anılan AKP’nin 6. hükümetinin ilan ettiği programa bakıldığında bazı noktaların altının çizilmesi gerekiyor. Öncelikle, ince bir üslupla yazılan Hükümet Programı metninin süslü cümlelerinin altında yatan gerçek iyi okunmalı. Bu gerçek, öz olarak, AKP tarafından ülkemize dayatılan ‘yeni rejim’ 64. Hükümet Programıyla resmi hale getirilmek istenmesi olarak tarif edilebilir. Bu resmi hale getirmenin temel noktasını ise yeni anayasa ve başkanlık sistemine geçiş oluşturuyor.

Hükümet programına baktığımızda göze çarpan ve aynı zamanda göze batan en önemli özellik biçimi ile ilgili. Süslü ve ince bir üslupla kaleme alınan bu program, neredeyse güllük gülistanlık bir tablo sunuyor. Ancak bu şekliyle inandırıcı olacağı düşünülen bu metnin temel noktaları ülkemizin gerici dönüşümüne dair en ufak bir işaret ise taşımıyor.

AKP’nin programdaki temel vurgusunu göstermesi açısından “Hükümetimiz ülkemizin ve siyasetin normalleşmesini hayati bir mesele olarak ele almaktadır.” ve “64. Hükümet tam anlamıyla bir reform hükümeti olacaktır. Bu kapsamda, 6 temel alanda reformlarımızı yoğunlaştıracağız. Bunlar; demokratikleşme ve adalet, eğitim, kamu yönetimi, kamu maliyesi, reel ekonomide köklü değişim, öncelikli dönüşüm programları” sözleri önemli bir özet sunuyor.

Gülen cemaati baş düşman

Gülen cemaatine karşı operasyonların devam edeceği ise “Bir yandan ekonomik ve sosyal politikalarımızı etkili bir şekilde uygularken, diğer yandan nereden gelirse gelsin, ülkemizin bu kutlu yürüyüşünü akamete uğratmaya çalışan ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden eski ve yeni tüm vesayet unsurlarıyla mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz. Hükûmetlerimiz döneminde kurumsal vesayet unsurları demokratikleşme ile nasıl ortadan kaldırılmışsa, devlet içi ve dışı her türlü illegal yapılanma karşısında hukuk devletini güçlendirmeye devam edeceğiz.” sözlerinin arkasına gizlenmiş.

Kimlik sorunlarına birer parmak bal

Temel siyasi başlıklar programın ilk bölümünde ele alınmış. Demokratikleşme ve Yeni Anayasa bölümü altında bir dizi başlık alt alta sıralanmış.

Bu bölüm önce havuz politikasını devreye sokuyor. “Eşit vatandaşlık, evrensel ilkeler, demokratik ortam”. Giriş cümleleri sonrasında her yurttaşın yaşam tarzına güvence adına Alevilere, Roman yurttaşlara ve gayrimüslüm vatandaşlara dönük havuç politikası gündeme getiriliyor. Sonra insan hakları bağlamında kurumlara dönük vurgudan hemen sonra Kürt sorunu “milli birlik ve kardeşlik süreci” konu ediliyor.

Yuvarlak cümlelerle geçen bu havuç politikası sonrası yine yuvarlak cümlelerle çözüm süreci ele alınıyor. Alevilere dönük cemevlerine yasal statü meselesi anılsa da bu aslında geride kalmış bir talep. Çünkü, hem fiili olarak hem de mahkeme kararı olarak cemevleri bugün “yasal statüye” kavuşmuş durumda. 64. Hükümet Programı’na bunun adının konulması ve gerekli adımların atılması kalıyor. Roman vatandaşların yerleşme sorunundan bahsederken gayrimüslüm yurttaşlar için somut tek bir satır bile söylenmiyor.

AKP, gerici bir parti olarak ülkeyi bir yandan gericileştirirken Alevilere dönük cemevlerine yasal statü söylemi de esasında büyük bi göz boyama. Aslında Alevilerin laiklik taleplerinin Cemevi talebine sıkışmasının AKP açısından fırsata dönüştürülmesidir yazılanlar.

Kürt sorununun çözümü patronların yerelleşme arzusuna bırakılıyor

Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci ile çözüm sürecine işaret eden bölümlerin özünde ise şu kabul bulunuyor: Bir yandan çözüm sürecinin bir parçası olacağız, diğer yandan terörle mücadeleyi sürdüreceğiz. AKP, bunun için AB Yerel Yönetimler Şartı’nın gereklerini yerine getirecek ademi merkeziyetçi bir yerel yönetim anlayışını ortaya koyacağız diyor. Bunun için yerel yönetimler için merkezi denetim ve standart oluşturulması ve aynı zamanda yerel yönetimlerin mali gelirlerini artırıcı adımlar atılması hedefleniyor.

Yeni anayasaya sığdırılmak istenenler

64. Hükümet Programında bir başka şey ise yeni anayasa hedefidir. Belki de metnin ana omurgasını burası oluşturuyor. Herkesin görüşünü alarak ve uyum içinde bir yeni anayasa hedefi konulmuş, bununla bağlantılı olarak seçim yasası, siyasi partiler yasası, yerel yönetimler yasası, yargı alanında yapılacaklar sıralanmış bulunuyor. Yeni anayasa konusunda ise yeni bir yurttaşlık tanımı gündeme getirilirken Kürt sorununun çözümünde bir bağlam oluşturulmak isteniyor.

Yeni anayasa ile birlikte ele alınan önemli konulardan birisi de başkanlık önerisi. Parlementer sistem için 27 Mayıs sonrası bürokrasinin siyaset üzerindeki vesayeti tanımı yaparak, bunun değişmesi gerektiği ifade ediliyor. Etkin ve dinamik bir ülke yönetimi için başkanlık rejimi öneriliyor.

Ama yeni anayasa meselesinin içeriği bundan ibaret kalmayacak. Eğitim gibi alanlarda toplumsal yapıya müdahaleler ile ekonomik yapıya müdahaleler de anayasa üzerinden kalıcılaştırılacak. 2. Cumhuriyetin ayaklarının yere basmasının, kalıcılaşmasının yasal alanda nihai adımı böylece atılmak isteniyor.

AKP dış politikası tüm halklara savaş vaadediyor

64. Hükümet Programı’nın son bölümünde yer alan dış politika başlıklarında ise yeni birşey yok. Suriye’de Esad karşıtlığı, Kırım’da Kırım Türklerinin yanında olma, Azerbaycan’a destek, AB hedefi, NATO’ya bağlılık devam ediyor. Kıbrıs konusunda garantör ülke kavramı üzerinden AB’ciliğe devam denirken en ilginç bölüm ise Irak ve Suriye başlıklarında yazılmış. AKP’nin geleneksel politikasının dışında yeni yazılan bir şey yok. Ancak Irak’ın toprak bütünlüğüne vurgu, sözkonusu Suriye olunca hiç değinilmemiş. Suriye’de geçiş süreci yine AKP’nin hedefi olarak yerini koruyor.

64. Hükümet Programı’nın geri kalan maddeleri ise süslü cümlelerle devam ediyor. Eğitim, gençler, kadınlar, ekonomi gibi bir dizi alana dönük yazılanların gerçeklikle bağı ise hiç kurulmuyor. Örneğin işsizlik, geçim, yoksulluk, barınma gibi temel sorunlar asla işlenmediği gibi, vaatlerden oluşan bir program olarak inandırıcılıktan yoksun.

Hasılı, tam bir makyaj seti olarak AKP iktidarının gerçek yüzünü boyamak için yazılmış bir metin olmaktan öteye geçemiyor.