AKP'den yerelleşme açılımı: Yeni 'yetmez ama evet' mi?

Özellikle son yıllarda adeta unutulan 'yerelleşme' başlığı yeniden açılıyor. Şimdi soru bu 'çözüm süreci'nin yeni katalizörü olmaya yetecek mi?

AKP'den yerelleşme açılımı: Yeni 'yetmez ama evet' mi?

Ahmet Davutoğlu’nun kurmaya hazırlandığı 64. hükümetin programında yer alacağı duyurulan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda Türkiye’nin imzalarken koyduğu çekinceleri kaldıracağının duyurulması “HDP ile masaya dönüşe yetecek mi” sorularına neden oldu.

2008 yılında Ulusal Program’ın ilanıyla Türkiye’nin gündemi gelen ancak özellikle son yıllarda adeta unutulan ‘yerelleşme’ başlığı yeniden açılıyor. Türkiye, hazırlıklarına ve kurmaya 2006 yılında başlayıp 2009 yılında tamamladığı bölgesel kalkınma ajansları başlığında önemli adımlar atmış ancak daha sonra ‘çözüm süreci’ndeki yalpalamalarla ve nihayetinde Avrupa Birliği üyelik gündeminin rafa kaldırılmasıyla ‘yerelleşme’de Ulusal Program ile duyurulan adımları atmayı kesmişti.

Kamuoyunda bölgesel asgari ücret, kalkınma kurullarında patronların, cemaatlerin temsil sosyal taraflar ve sivil toplum adı altında temsil edilmesi işçi sınıfının ancak bir sendika temsilcisiyle kurullara girebilmesi gibi başlıklarla gündeme gelen ‘yerelleşme’ başlıklarının ‘yeni anayasa’ gündemiyle birlikte yükselmesi bekleniyordu.

‘Çözüm süreci’ni yeniden başlatabilecek mi?

AKP’nin bu kartı, ‘yeni anayasa’ tartışmalarında yeni bir ‘yetmez ama evet’ dalgası yaratmak için kullanmak isteyeceği kesin. Şimdi merak edilen bir diğer konu da, hükümet programı kapsamında Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldırma hazırlığının “HDP ile masaya dönüşe yetecek mi” sorusuna vereceği cevap.

Cumhuriyet gazetesinden Erdem Gül haberine göre, HDP’liler, ‘çekincelerin kaldırılmasını olumlu bulacaklarını ancak özyönetim ve diğer anayasal taleplerin sona ermeyeceğini konuyu başkanlık pazarlığına asla döndürmeyeceklerini’ söylüyorlar.

Çekincelerin kaldırılması ve başkanlık tartışması ile ilgili HDP’lilerin görüşleri şöyle:

Mardin Milletvekili Mithat Sancar: Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndan çekincelerin kaldırılması sembolik bir anlam ifade eder. Tabii ki olumludur. Ancak, demokratik özerklik ve özyönetim tartışmalarını bitirmez. Çünkü siyasi anlamda da yerel meclisleri güçlendirecek adımlar atılması gerekir.

Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat: Bunu Meclis’e getirmelerine bile gerek yok. Doğrudan Bakanlar Kurulu kararı ile hemen kaldırabilirler. Müspet bir adım olur. Faydalıdır. Ama çok çok büyük değişiklikler de getirmediğini bilmemiz gerekir. Anayasal anlamda talepler devam eder. Vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim başta olmak üzere istekler sürecektir. AKP kuruluş döneminde bundan daha köklü reformlar vaat edip Meclis’e getirmişti. Tabii şimdi bunları unuttular.

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen: Çekincelerin kaldırılması gecikmiş bir adımdır. Olumludur ancak tek başına sorun bundan ibaret değildir. Türkiye tek adam yönetimine mi, yoksa katılımcılığa doğru mu gidecek, bunun yol ayrımında Türkiye. Başkanlık sistemi ile yerel yönetimlerin güçlendirilmesini birbiri ile ilişkili görmek doğru değildir. Bir pazarlık konusu yapmak da bu nedenle yanlış olur. Biz tek adamlık ve otoriterleşen modelleri asla kabul etmeyiz.

Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş: Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini sağlayacak çekincelerin kaldırılması olumlu bir adımdır. Ancak özyönetim ve demokratik özerklik taleplerini bitirmez. Çünkü özyönetimini anayasal olarak tanzim edilip yerel yönetimlerin üzerindeki merkezi sistemin vesayetini ortadan kaldırmak gerekebilir. Bizim başkanlık sistemi konusunda görüşlerimiz net ve değişmedi. AKP’nin istediği başkanlık sisteminin demokrasi ile uzaktan yakından alakası yok. Onlar tek adam rejimi istiyor. Ve biz buna karşıyız.

Türkiye nelere çekince koymuştu?

Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda çekince koyduğu hükümler şunlardı:

-Yerel makamları doğrudan ilgilendiren planlama ve karar süreçlerinde kendilerine danışılması,

-Yerel yönetimlerin iç örgütlenmelerinin kendilerince belirlenmesi,

-Yerel olarak seçilmiş kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetlerinin kanun ve temel hukuk ilkelerine göre belirlenmesi,

-Vesayet denetimine ancak vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi,

-Yerel yönetimlere kaynak sağlanmasında hizmet maliyetlerindeki artışların mümkün olduğunca hesaba katılması,

-Yeniden dağıtılacak mali kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda yerel yönetimlere önceden danışılması,

-Yapılacak mali yardımların, yerel yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaması,

-Yerel yönetimlerin haklarını savunabilmeleri için uluslararası yerel yönetim birimleriyle işbirliği yapabilmeleri, uluslararası birliklere katılabilmeleri,

-Yerel yönetimlerin iç hukukta kendilerine tanınmış olan yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna başvurabilmeleri